* Büyük sözler, büyük iddialar, büyük yükselişler ve çöküşler. * Sınırları zorlayanların, zihinleri zorlayanların, olağanüstülüklerin çağı. * İki şok: Güç, ‘ilk kez’ değişiyor. İnsanlık zihin kırılmasına ulaştı. * Beş yüz yıllık Batılı sömürge düzen kökünden sarsılıyor. * Siyasi ve jeopolitik akıl, güç sıçraması.. Türkiye, hiçbir yerde başarısız olmayacak..

04:0029/06/2020, Pazartesi
G: 29/06/2020, Pazartesi
İbrahim Karagül

Büyük söz söylemek hep yadırganır. Ama bu çağ, insanlığın geldiği bugünkü durum, kurgu ile gerçeğin iç içe geçtiği bu zamanlar, “büyük iddiaların, büyük sözlerin çağı”dır.Bilginin ve hızın bu kadar ilerlediği, fantastik görünen şeylerin gerçeğe dönüşebildiği bir zaman dilimi, son yüz yıl, iki yüz yılla değil, insanlık tarihinin bütünü esas alınarak düşünülebilir.Bir yıl önce bütün bunlar fantastikti.Bir yıl önce; COVID-19 olacak, insanlığı evlere kapatacak, şehirler boşalacak, hayat duracak, ekonomi

Büyük söz söylemek hep yadırganır. Ama bu çağ, insanlığın geldiği bugünkü durum, kurgu ile gerçeğin iç içe geçtiği bu zamanlar, “büyük iddiaların, büyük sözlerin çağı”dır.

Bilginin ve hızın bu kadar ilerlediği, fantastik görünen şeylerin gerçeğe dönüşebildiği bir zaman dilimi, son yüz yıl, iki yüz yılla değil, insanlık tarihinin bütünü esas alınarak düşünülebilir.

Bir yıl önce bütün bunlar fantastikti.

Bir yıl önce; COVID-19 olacak, insanlığı evlere kapatacak, şehirler boşalacak, hayat duracak, ekonomi duracak, birçok devlet bu krizle baş edemeyecek, ABD ve Avrupa gibi dünyanın güçlü ve zengin ülkeleri çaresiz kalacak, zengin ülkeler fakir ülkelerden yardım isteyecek, Afrika ülkeleri Batılıların ülkelerine girişini yasaklayacak, sokağa çıkma yasakları rutinleşecek, insanlar birbirinden kaçacak denseydi..

Dünya nüfusunun yüzde biri bile buna inanmazdı.

Bundan sonra neler olabileceğini elbette kimse bilmiyor. Sadece insanlığın yeni serüvenini anlamaya, o sarsıcı değişimi öngörmeye, ona göre hazırlık yapmaya çalışıyoruz.

Büyük dönüşümler, keskin dönüşler, hesaplaşmalar çağı.

Devletler de, milletler de, bireyler de bu çaba içinde. Bilseler de bilmeseler de, “bir şeyler olabileceği” sezgisiyle önlem almaya, hayatı diri tutmaya, gücü merkezileştirip olabilecek kaosun önüne geçmeye çalışıyor.

Artık bugün ve bugünden sonra dünya, iyi anlamda da kötü anlamda da büyük dönüşümlerin, olayların, gelişmelerin, keskin dönüşlerin, büyük hesaplaşmaların dünyası olacak.

Hiçbir şey, alıştığımız, tedrici, normal seyrinde gitmeyecek. Hayat ve değişim hiçbir zaman, eski hali gibi yavaş, sakin olmayacak.

Olağanüstülükler çağı: Büyük çöküşler, büyük yükselişler. Sınırları zorlayanlar, zihinleri zorlayanlar...

Büyük sürprizlere, büyük şoklara, büyük çöküşlere, büyük yükselişlere tanık olacağız.

Çünkü; mucizeler çağına, olağanüstülükler çağına girdik.

İnanç, bilgi, teknoloji, hız, imkân, yetenek, zihinleri zorlayan düşünceler belirleyici olacak.

Düşüncede, fikirde, yenilikte konfor dönemi, tembellik dönemi, rahatlık dönemi kapandı. Sınırları zorlayanlar, zihinleri zorlayanlar geleceği biçimlendirecek.

Kavramların ve geleneksel kanaatlerin sınırları aşıldı. Yeni cümleler kurulacak. Yeni metinler yazılacak. Yeni değerler üretilecek. Kadim insan bilgeliğinin, doğrularının üzerine yeni bilgiler inşa edilecek.

Sadece güçle değil, illüzyonla yönettiler. Ve biz zaafları gördük.

Korku duvarları aşıldı. Zihinlerimizdeki “güç” ve “imkân” kavramları değişti. Milletlerin gücü ve zayıflığı için yeni tamınlar üretiliyor ve üretilecek.

Gücüne erişilemez denilen ülkelerin zaaflarını, zayıflıklarını gördük. Ne kadar kırılgan olduklarını, güç kadar illüzyonla da dünyayı yönettiklerini gördük.

Sözünü ettiğimiz, tartışmaya çalıştığımız, konuşmaya davet ettiğimiz değişim, 20. yüzyılda, 19. yüzyılda tanık olduklarımız gibi değil. Bir tür fütürist, fantastik arayış da değil.

Yüzyılların birikimlerini kökünden sarsacak şeylerden söz ediyorum. Kuşakların değil milletlerin, ülkelerin, şehirlerin hafızası ile ölçülebilecek bir genişlikten söz ediyorum.

Coğrafi Keşiflerle başlayan siyasi tarih değişiyor şimdi.

“Coğrafi Keşifler” aldatmacası ile başlayan, “sömürgecilik” dönemi ile başlayan siyasi tarihin değişmesinden söz ediyorum. Belki beş yüz yıl sonra, küresel ölçekli güç kaymalarının oraya çıkaracağı sarsıntılardan söz ediyorum.

“Batı” dediğimiz, “Atlantik” dediğimiz güç haritasının dağılmasından, çökmesinden, “eski dünya”nın olağanüstü güç yükselişinden, bu durumun yüzlerce yıl sonra ilk kez oluyor olmasından söz ediyorum.

İki şok: Güç, ‘ilk kez’ değişiyor. Büyük zihin kırılmasına ulaştık.

Bu yüzden; tarih yapıcı milletler harekete geçti. İki şeyi gördüler.

Birincisi; Sömürgecilik dönemkinden bu yana güç ilk kez gerçek anlamda el değiştiriyor. Bu, birçok ülkenin çöküşünü, bazı ülkelerin yükselişini zorlayacak.

İkincisi; İnsanlık bilgi, teknoloji ve hız açısından büyük zihin kırılmasına yol açacak bir noktaya ulaştı.

Bu da; yeni ekonomi modelleri, yeni düşünce biçimleri, yeni finans sistemi, yeni siyasi kimlikler, yeni toplumsal değerler, yeni siyasi hareketler üretecek.

Artık bilgi hiçbir ülkenin imtiyaz alanında değil.

Çünkü artık, teknoloji ve bilgi kimsenin imtiyaz alanında değil. Batı’nın elinde olduğu kadar Doğu’nun da elinde. Savunma araçları, yapay zekâ, dijital dünya, ABD’de inşa edildiği kadar Çin’de, Güney Kore’de de inşa ediliyor.

Mesela Türkiye’nin ürettiği SİHA modellemeleri, savaş tarihini, yöntemlerini, kavramlarını değiştirebiliyor.

Bu yüzden hafızası olan milletler, devletler kendini korumaya almaya çalışıyor. Öncelikle savunma kalkanlarına güç veriyor. Sonra merkez iktidar alanını güçlendirecek köklü adımlar atıyor.

Türkiye; Akdeniz’de,

Libya’da, Suriye ve Irak’ta ne yapıyor!

Devlet-toplum ilişkilerini yeniden tanımlıyor, ona göre hazırlıklara girişiyor. Toplumsal dayanışmayı en üst düzeyde tutacak adımlar atıyor.

Türkiye’nin yakın çevresinde attığı güvenlik adımlarıyla, içerideki sistemik dönüşümler, savunma teknolojilerindeki büyük çıkışı bir bütündür ve bu hazırlıkla alakalıdır.

Suriye’de, Irak’ta, Akdeniz’de, Libya’da, dünyanın merkez güçleriyle kapışmayı göze alabilmesi, işte bu güç kaymalarının örneklerinden biridir. Bu yeni çağ, Türkiye’nin yükseliş çağıdır.

Duran, gerileyen, çöküşe geçen ve yükselen ülkeler.

Tükenen, zayıflayan, eriyen ülkeleri görmek zihinlerimizi darmadağın edecek. Ama yükselen yeni güçleri görmek bize yeni dünya görüşleri öğretecek.

Tükenmiş ülkeler: İngiltere, Fransa, İtalya, İspanya, Yunanistan, S. Arabistan, Mısır, Körfez ülkeleri..

Durgunlaşan, yavaşlayan, duran ve gerileyecek olan ülkeler: ABD, Japonya, Avrupa’nın geri kalan ülkeleri.

Yükselen ülkeler: Çin, Türkiye, Hindistan, Rusya, Almanya, Brezilya, Endonezya, Avustralya, Pakistan, Güney Kore.

Ne garip; Arap olmayan Müslüman ülkelerde ciddi bir güç yükselmesi izleniyor. Arap ülkeleri ise, güç biriktirme yerine yeniden eski vesayetçi ülkelerin kontrolü altına girerek güven bulmaya çalışıyor. Onların çöküşü de buradan olacak.

Siyasi ve jeopolitik akıl, güç sıçraması.. Türkiye, hiçbir yerde başarısız olmayacak..

İşte insanlık tarihinin en sarsıcı değişiminin izlenebileceği birkaç ülkeden biri Türkiye.

Siyasi ve jeopolitik akılla yürütülen bir güç sıçraması izliyoruz. Ama entelektüel anlamda da bu yükselişin altının doldurulması gerekiyor.

Herkesi bir adım, birkaç adım sonrasını konuşmaya, tartışmaya çağırıyorum. Şu bir gerçek; Türkiye ulaştığı, konumlandığı hiçbir yerden başarısızlıkla dönmeyecek.

“2229 yıl” ve hafıza.

Küresel güç kayması, yüzyılların değişimi bize böyle söylüyor. Değişimi kavrayabilmenin yolu Türkiye ile yürüyebilmektir. Adımların çok daha hızlanacağını göreceksiniz.

Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nın (KKK) kuruluşunun “2229’uncu yıldönümünü” kutladı dün. İşte bugün, tarihi derinliği ve hafızası olan ülkelerin tamamı bunu yapıyor. Yeni güç haritasını bu ülkeler, bu milletler çizecek.

#COVID-19
#Devletl
#Teknoloji
#Çöküş
#Suriye