Bizlerbütüniklimlerinçocuklarıyız.Anadolu, bu iklimlerin, kimliklerinkaynaştığıyerdir.Coğrafyamızda yaşayan herkesinkaderinin bir şekilde kesiştiğiyerdir.Geçmişinin, bugününün, kültürünün, siyasi kaderinin, merhametinin, şefkatinin, acısının, sevincinin, öfkesinin ve isyanının birleştiğiyerdir.Elimizin uzanamadığı, dokunamadığımız, koklayıp havasını yüzümüzde hissedemediğimiz, gönülden gönüle bağ kuramadığımız hiçbir coğrafya yoktur.BU BİR SİYASİ TERCİH DEĞİL, KADERDİR. ANADOLU BU MİSYONUN ANAVATANIDIR.Yeryüzünde
, bu iklimlerin, kimliklerin
yerdir.
Coğrafyamızda yaşayan herkesin
kaderinin bir şekilde kesiştiği
yerdir.
Geçmişinin, bugününün, kültürünün, siyasi kaderinin, merhametinin, şefkatinin, acısının, sevincinin, öfkesinin ve isyanının birleştiği
yerdir.
Elimizin uzanamadığı, dokunamadığımız, koklayıp havasını yüzümüzde hissedemediğimiz, gönülden gönüle bağ kuramadığımız hiçbir coğrafya yoktur.
BU BİR SİYASİ TERCİH DEĞİL, KADERDİR. ANADOLU BU MİSYONUN ANAVATANIDIR.
Yeryüzünde adım atmadığımız,
i işlemediğimiz,
hiçbir kara parçası yoktur.
Biz çöktüğümüzde coğrafya çöker. Biz yükseldiğimizde coğrafya ayağa kalkar.
Biz güldüğümüzde onlar da sevinmiş, biz matem yaşadığımızda onlar
olmuştur.
Son bin yılın tarihi böyledir. Bugünün Türkiye’sinin mücadelesi yine budur.
Bugün yaşadığımız sıkıntıların, verdiğimiz mücadelenin, yüz yıl sonra bir kez daha karşımızda devasa bir cephe inşa edilmesinin, bizim buna
karşılık vermemizin nedeni budur.
Bu bir siyasi tercih değil, kaderdir,
bir
Tarih ve coğrafya inşa etme sorumluluğudur.
İşte Anadolu bu misyonun anavatanıdır.
Bugün
yürüdüğümüz yol, attığımız adımlar, verdiğimiz kararlar,
içeriden ve dışarıdan estirilen fırtınalara, hazırlanan entrikalara,
kitlesel zihin karartmalara
rağmen
geri adım atmayışımızın nedeni
budur.
Bir
cami inşa ederken buna göre düşünürüz,
bir üniversite kurarken bu hesabı yaparız, daha ilkokullardan itibaren çocuklarımızın zihnini böyle biçimlendiririz.
Evlerimizde, kahvelerimizde bir dünya konuşulur.
Sabah kahvaltılarında, akşam çaylarında eksiksiz bir dünya turu, bir
yapar, öğrendiklerimizi birbirimize anlatırız.
Biz asla “bana ne” demeyi bilmeyiz.
SARAYBOSNA İSTANBUL, ÜSKÜP ÜSKÜDAR GİBİDİR.
Biz büyük coğrafyanın
acılarını içten içe yaşarız.
İmkanlarımızı sonuna kadar kullanıp yanlarına koşarız. Bizim kahvelerimiz hala
“Yemen’den gelir”, Şam bizim şehrimizdir, Saraybosna İstanbul’dur, Üsküp Üsküdar’dır. Bakü’den Kazan’a geçmeyi Fatih’ten Üsküdar’a geçmek gibi algılarız.
’nin geleceğini kaygıyla düşünürüz, Basra’ya bizden uzaklaştırana öfkeleniriz. Yüz yıl önce Yemen ağıtları yakarken hissettiğimiz yürek yangınını
yüz yıl sonra Bağdat yakılırken de aynen hissederiz. Kudüs’ü varoluşumuz
biliriz.
Bunlar,
coğrafyamızın şehirleri devletlerden güçlüdür, biliriz.
Onlara inanır, bugüne ve geleceğin tarihine döneceklerini, bizi yeniden kaynaştıracağını biliriz.
BU HEM BİR GÖNÜL DİLİMİZDİR, HEM BİR ORTAK SİYASİ DİLDİR, BU ÇAĞININ EN ETKİLİ GÜCÜDÜR.
Toroslardan Karadeniz’in hırçın rüzgarlarına, Balkanlar’ın yüzlere yıllık hatırasından Kafkaslar’ın direncine, Afrika’nın çöllerinden Orta Asya’nın bozkırlarına,
Himalayalar’dan Uzak Asya’nın yağmur ormanlarına kadar, acıları da,
sevinçleri de, coşkuları da
aynı duygularla hissederiz.
Öfkelerimiz, tepkilerimiz, endişelerimiz aynıdır. Bir gönül dili olduğu kadar ortak bir siyasal dil de konuşuruz.
Kendimize, ülkelerimize, dünyaya dair gelişmelere aynı dil ve düşüncelerle cevap üretiriz.
Bu ortak dil,
bu çağının en etkili siyasal gücüdür.
En etkilisi olduğu için de, en ağır saldırılara maruz kalan söylemidir. Çünkü bu dil bir duruştur,
dür.
IRAK’IN VE SURİYE’NİN KUZEYİ: TERÖRLE
MÜCADELE DEĞİL, YARININ TARİHİNE DOKUNUŞ..
Coğrafyamızın merkezine, kanatlarına yapılan saldırıların, her birimizin ülkeleri içindeki iç çatışma tezlerinin nedeni de budur.
Başkalarının bu güçten duyduğu endişedir. Bu gücün harekete geçmesini engellemeye dönüktür.
Suriye’nin kuzeyine yaptığımız müdahaleler
sadece terörle mücadele değildir. Coğrafyanın yeniden biçimlenmesine, harita çizimlerine müdahaledir.
Sadece bizim için değil, coğrafyanın geleceği içindir.
Bir yabancı işgale, bir Batılı istilaya karşı koyma meselesidir.
Irak’ın kuzeyine yaptığımız
“Pençe” harekatı sadece PKK ile mücadele değildir. İran sınırından Akdeniz’e karşı bölge dışı ülkelerin işgal planlarına müdahaledir.
Bunlar birer
hamledir,
yarının tarihinde kendini gösterecek dokunuşlardır.
Çok daha keskin hesaplaşmalar gelecektir ve bunların üstesinden gelinecektir.
İŞTE İMPARATORLUKLARA GÜÇ VEREN BASİRET BU!
İşte gönlü coğrafyamız kadar geniş milletimizin bu operasyonlara verdiği destek budur. Bu, tarihsel hafızayı bugüne çağırmak kadar derin bir
gelecek sezgisidir, imparatorluklara güç veren basirettir.
Ve işte bu sarsılmaz inanç ve karakter, bugünün dünyasında en üst siyasi hesaptan daha derindir.
dağlarında
kılanlarla, Suriye ve Irak’ta
hesaplaşanlar o büyük mücadelenin insanlarıdır. Onların verdiği mücadeleyle,
Afrika’nın derinliklerinden Sri Lanka’ya, Pasifik kıyılarına kadar mazlumlarla el ele kenetlenenler aynı dava, aynı duadır.
TEK BAŞIMIZA DİRENMEYİ GÖZE ALMAK.. BİZ ORTAK MİLLET OLMANIN ADRESİYİZ.
Biz asla
olmadık. Asla
başkalarının gölgesine sığınarak varolmaya çalışan
da olmadık. Bölgemizde
hemen her ülke, kendi gelecekleri için Batılı orduları coğrafyamıza çağırırken
biz, onlara ve efendilerine karşı
tek başımıza ayakta durmayı göze alan
bir milletiz. Doğu Asya’dan Atlantik kıyılarına karar bizi taşıyan güç, irade işte budur.
Bu ülke
bir merhamettir, bir şefkattir, bir paylaşmadır,
bir çelik iradededir, durmak nedir bilmeyen bir mücadeledir.
Çünkü biz,
ortak millet olmanın adresiyiz.
Çünkü biz,
Doğu Türkistan’dan Atlantik kıyılarına, Balkanlar’dan Afrika’nın derinliklerine kadar “
” bildiklerimizle kutlarız.
Bu yüzden de,
içeride ne kadar fırtına ekseler, dışarıdan ne kadar cepheler kursalar,
Türkiye’yi ne kadar çevrelemeye çalışsalar da,
21. yüzyılın bu tarih yükselişi durdurulamayacaktır.
Bayramınız mübarek olsun!
#Anadolu
#İstanbul
#Mekke
#Medine
#Suriye
#Irak
#Bayram