Fırat’ın Doğu’suna “çokuluslu güç” yerleştirilirse Türkiye ne yapacak? Bir adım atma, o bölgede yükselen tehlike ile mücadele etme, ülkenin sınırlarını koruma imkânı kalacak mı? Çok acil bir şeyler düşünülmeli, çok acil harekete geçilmelidir.
Peki neden? Ne oluyor?
Fırat’ın Doğu’su Türkiye için bir gelecek meselesidir. Ülkemiz için en yakın ve en büyük tehdittir. Bu tehdidi ortadan kaldırmaya yönelik irade ve eylemi akamete uğratmak, bu yönde sinsiliklere başvurmak, bu amaçla bölgedeki bazı ülkelerle ve projenin mimarlarıyla iş tutmak da en az o kadar büyük bir tehdittir.
İran sınırından Akdeniz’e uzanan ve sistematik bir şekilde inşa edilen “Türkiye Cephesi” tehdidini hafife almak, sulandırmak, gözlerden uzak tutmak, Türkiye’yi bu tehditle mücadelede etkisizleştirmek, oyalamak, önümüze çok ağır faturalar koyacaktır.
Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonu ile Akdeniz kapısı kapatılan “koridor” projesi aynen orada durmaktadır. Doğu kapısı, boydan boya bütün o kuşak terör örgütleri ve bölge dışı güçlerin işgali altındadır. Niyetleri bellidir, hedefleri tartışmasız Türkiye’dir. Bugünkü bölgesel konjonktürde ülkenin savunması, geleceğinin güvence altına alınması bu kuşağın dağıtılmasıdır. Asıl bekâ meselesi budur.
ABD’nin çekileceği taahhüdü sadece bir oyalamadır. Suriye savaşı aslında bu proje için çıkarılmış, Türkiye’nin Arap-İslâm dünyasıyla bütün bağlarını koparmak için planlanmış, Türkiye’nin boydan boya bütün güney bölgesinden “çevrelenmesi” esas alınmıştır. Bu, bir kuşatma planıdır. Yüz yıl önce karşımızda olan herkes şimdi bu kuşatmaya katılmaktadır.
Hal böyle iken, Fırat’ın Doğu’su ve bu bölgeden gelen, daha da artacak olan doğrudan ülkemizi hedef alan tehditle mücadele açık bir bekâ meselesidir.
Başından beri şu ilkeyi savundum: Bu kuşağa; “hiçbir bölge dışı gücün ya da hiçbir örgütün hâkim olamaması” şarttır. Bunun dışındaki bütün ihtimaller Türkiye için yıkım olacaktır.
Mesele PKK meselesi değildir. Mesele terör meselesi de değildir. Mesele etnik bir mesele hiç değildir. Bu kuşakta çokuluslu bir işgal vardır, bu işgal her geçen gün daha da güçlenecek ve müdahale edilemez hale getirilecektir.
İran sınırından Akdeniz’e uzanacak, zamanla Hazar’ı Basra Körfezi’ne bağlayacak, Doğu Karadeniz’e uzanacak çok büyük bir jeopolitik plan uygulanmaktadır.
Kızıldeniz-Basra Körfezi, Karadeniz-Akdeniz koridorları üzerinde ciddi kafa yormak lazımdır. Terörün ve çokuluslu işgalci güçlerin dikkatlerini hangi bölgelere, noktalara yoğunlaştırdığını çok iyi izlemek lazımdır.
Maalesef Türkiye’de bazı siyasi çevreler bu tehlikeyi gözden ırak tutmak için inanılmaz bir çaba sarfediyor. 31 Mart yerel seçimleri için kurulan muhalefet ittifakının böyle bir gündemi yoktur. Onların bu yaklaşımı ile çokuluslu işgal cephesinin ve onların içeride iş tuttuğu çevrelerin tutumları birbiriyle örtüşmektedir.
Türkiye, Afrin operasyonundan hemen sonra Fırat’ın Doğu’suna yönelmeliydi. Bedeli ne olursa olsun yönelmeliydi. Oyalama taktiklerine kulak asmamalıydı. Zor olduğunu, meselenin çok karmaşık olduğunu, Suriye krizinin bölgesel hatta küresel bir kriz olduğunu biliyoruz. Ama “zor oyunu bozar” dışında, “oyun sahada kurulur” dışında hiçbir seçeneğimizin olmadığını bilmeliyiz.
Her müdahale girişimi aynı merkezler, aynı çevreler tarafından fraklı farklı tekliflerle, önerilerle geciktirildi. Oyalama taktikleri hem dışarıdan hem içeriden yürütüldü. Bu konuda kimlerin ne yaptıklarına dair zihnim o kadar berrak ki.. Her şey gözlerimizin önünde oldu, oluyor.
Gecikmenin “ölümcül imkânsızlıklar doğuracağı” biliniyordu. Şimdi oraya doğru gidiyoruz. Ülkemizin geleceği için en büyük tehdidi ortadan kaldırmaya dönük acilen çok acilen bir girişim başlatılmalıdır. O zaman içerideki “karşıtlar” da nasıl net biçimde ortaya çıkacak, göreceksiniz.
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın bölgesel desteği, ABD’nin öncülüğü ile şimdi o kuşağa çokuluslu güç yerleştirme planı devreye alınıyor. İngiltere, Almanya, Fransa, Mısır ve Ürdün de asker gönderecek.
Washington’da DEAŞ’la mücadele toplantısı sırasında bu yedi ülke ayrı bir toplantı yaparak böyle bir karar aldı. Bunu da ABD Dışişleri üzerinden duyurdu. Eğer bu gerçekleşirse Fırat’ın Doğu’suna yedi ülkenin askeri yerleşirse Türkiye için asıl tehlike o zaman başlamış demektir.
Bu bölgeyi Suriye’ye asla bırakmayacaklar. Bu bölgeyi Türkiye’nin müdahalesine bırakmayacaklar. Burada korudukları öyle sanıldığı gibi PKK değil. Bir harita oluşturmada, bir çokuluslu işgalde son aşamaya geçilmiş olacak.
Şimdiye kadar ABD vardı şimdi yedi ülke olacak. Türkiye’nin eli kolu bağlanacak. Sonra ne olacak, biliyor musunuz? O “Cehphe”den Türkiye’yi istikrarsızlaştırma süreci başlatılacak.
Artık terör saldırıları mı dersiniz, iç politik müdahaleler mi dersiniz. Türkiye’yi sınırının sıfır noktasına hapsetme mi dersiniz, “Afrin’den çık” yaygaraları mı dersiniz…
Yıllarca burada, “Bedeli ne olursa olsun, intihar anlamına bile gelse bu müdahale yapılmalıdır. Geciken her gün müdahale imkansızlaşacaktır” diye yazıp durduk. Bu sonuç görünüyordu, buralara gelineceği biliniyordu.
Bu yüzden de “Suriye’nin kuzeyindeki yabancı işgale karşı Türkiye, İran, Rusya hatta Suriye yönetimi omuz omuza mücadele etmek zorunda bile kalabilir” cümlesini bile kullandım.
Yedi ülkenin oraya gelişi, Suriye’nin kuzeyini işgalin dışında, Türkiye’yi savunmasız bırakmaya, savunma hatlarını kilitlemeye, kendimizi koruyamaz hale getirmeye ayarlıdır. O bölge artık Suriye meselesi değildir. O bölge artık Suriye bile değildir. O bölge Türkiye’yi kuşatma cephesidir.
Yapılacak tek bir şey, atılacak tek bir adım kaldı: Söz konusu yedi ülke, Suriye’nin kuzeyine, Fırat’ın Doğu’suna asker yerleştirmeden Türkiye’nin acil ve tereddütsüz müdahalesi. Bu yapılmazsa bir daha asla yapılamayacak. O zaman da savaşın Türkiye içlerine nasıl taşındığını hep birlikte izleyeceğiz.
Durum vahimdir. Türk Silahlı Kuvvetleri, ÖSO ile birlikte, bir gün bile beklemeden müdahaleye başlamalıdır. Mümkünse bu gece.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Sivas’tan verdiği mesajlara bakıyorum. Yüz yıl sonra bir kez daha Sivas’tan başlamanın, aynı sözleri dile getirmenin anlamını düşünüyorum.
Tehlikenin büyüklüğünü, mücadelenin büyüklüğünü görüyorum. İşin vahametini, bazı siyasi çevrelerin aymazlığını ve bencilliğini izliyorum.
Siz bunu bir seçim kampanyası konuşması mı sanıyorsunuz? İç işgalcilerin zihin karartmalarına dikkat edin. Bu ülkenin ekseni, siyasi genetiğine kulak verin. Coğrafyaya bakın. Her şey apaçık ortada.
Fırat’ın Doğu’suna yedi ülkenin asker çıkarması, Türkiye savaşının ilk cephesinin açılmasıdır. Uyanın!
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
İlk yorumu siz yapın.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.