‘Yandaş’ milli eksendir. ‘İç İşgalciler’e dikkat! Ruşen Çakır ve diğerleri hangi amaçla fonlanıyor?

04:0026/07/2021, Pazartesi
G: 26/07/2021, Pazartesi
İbrahim Karagül

ABD’liChrest Foundationadlı vakfın, Türkiye’demedyayı fonlamasınadair bilgiler, bence son zamanlarınen kritik gelişmesi.Umarım devamı gelir, umarım daha detaylı, daha farklı ilişkiler de gün yüzüne çıkar.SadeceABD’nin değil, AB üyelerinin, BAE’ninTürkiye’de kimleri ne amaçla fonladığı ve bu yönde para trafiğideşifre edilirse Türkiye’yi hedef alan çok kirli ve tehlikeli bir ittifak ortaya serilecektir.Meselenin öylebasit bir medya desteğiolmadığı, bir“iç cephe” inşasıolduğu, ABD ve Avrupa adına yapılacak

ABD’li
Chrest Foundation
adlı vakfın, Türkiye’de
medyayı fonlamasına
dair bilgiler, bence son zamanların
en kritik gelişmesi.
Umarım devamı gelir, umarım daha detaylı, daha farklı ilişkiler de gün yüzüne çıkar.
Sadece
ABD’nin değil, AB üyelerinin, BAE’nin
Türkiye’de kimleri ne amaçla fonladığı ve bu yönde p
ara trafiği
deşifre edilirse Türkiye’yi hedef alan çok kirli ve tehlikeli bir ittifak ortaya serilecektir.
Meselenin öyle
basit bir medya desteği
olmadığı, bir
“iç cephe” inşası
olduğu, ABD ve Avrupa adına yapılacak müdahalelerde bu alanların harekete geçirileceği bir gerçektir.

“İç işgalci” dedim hep. İşin tanımı tam budur.

Çünkü bir
ipucu
veriyor. Çünkü ABD ve Avrupa’nın
“Türkiye’yi içeriden durdurma”
planlarını
açık ediyor.
Çünkü bize,
“iç işgalci”
kavramının ve bu çerçevede yürütülen çalışmaların detay bağlantılarını sunuyor.
Çünkü
“Açız”, “Ekonomi battı”, “Her şey kötüye gidiyor”,
“Diktatörlük var”
sloganlarını
kimlerin ürettiği,
bu amaçla
hangi ajansların kurulduğu,
bu mekanizmanın nasıl çalıştığı, kimlerle iş tuttuğu,
siyasi ittifakların ve medya ayağının nasıl dizayn edildiği,
2023’e kadar ne tür yeni hazırlıklar yapıldığı deşifre olacaktır.
Medyascope’tan Bianet’e, Ruşen
Çakır’dan Hasan Cemal’e kadar..
Medyascope, Serbestiyet, Duvar, P24…
Bildiğimiz veya ortaya çıkmasını beklediğimiz daha birçok kuruluş…
Ruşen Çakır, Ertuğrul Kürkçü, Alper Görmüş, Doğan Akın, Yasemin Çongar, Yavuz Baydar, Hasan Cemal
ve niceleri…
FETÖ’den PKK’ya, ABD nüfuz casuslarından AB ülkelerinin istihbarat ağı için çalışanlara, medyadan siyasete, STK’dan bürokrasiye;
“Erdoğan’ı devirmek, Türkiye’yi durdurmak”
için organize edilenlerin, sahaya sürülenlerin
15 Temmuz darbecilerinden
ne farkı var? Bunların; 2023’e kadar Türkiye’yi devirmek için Washington’da kurulan
“Türkiye Demokrasi Platformu”
ndan ne farkı var?
“TÜRKİYE“Yİ VURMAK İÇİN DESTEKLENİYOR.
ABD vakıflarının, Alman vakıflarının, AB fonlarının,
BAE fonlarının
Türkiye’de yürüttüğü operasyonlar
sadece STK desteği
değil
. Artık sadece bir
istihbarat ve nüfuz çalışması da değil.
Doğrudan Türkiye’yi vuran, açıktan saldıran, darbelere girişen, terörü besleyen,
Türkiye’yi yıkıma götürmeyi hedefleyen operasyonlar haline geldi.
Osman Kavala
örneğinde gördük,
Henri Barkey
’in ilişkilerinde gördük, 15 Temmuz öncesi
toplantılarda
gördük, darbe başarısız olunca
apar topar Türkiye’den kaçırılanlarda
gördük.

Bir sinir ağı gibi organize edilmiş.

Dubai toplantılarında gördük, D
ubai’den selam alıp Türkiye’de bunu pazarlayanlarda gördük.

STK operasyonlarında gördük. Daha ne görmemiz gerekiyordu ki…

Bir
siyasi strateji olarak uygulanan “yalan ve kurgu” operasyonlarını yaşıyoruz. Siyasi partilerden terör örgütlerine, medya çevrelerinden sosyal medyaya
bütün yapılanlar işte bu fonlamalarla yürütülüyor.
Hem de çok
koordineli
biçimde. Bir
sinir sistemi gibi
hepsinin birbiriyle bağlantısı var.

Hepsi aynı amaçla hareket ediyor, aynı merkezlerden yönetiliyor.

Bir çıkar İlişkisi mi, bir ideolojik öfke mi, yoksa kan davası mı? Hayır, hiçbiri değil…

Peki, bu nedir?
Sağda solda
bireysel girişimler, ortaklıklar, oluşumlar
gibi gösterilen bu çalışma nedir? Bireysel çıkar ilişkisi mi? İdeolojik öfke mi? Kan davası mı?
Kimlik mücadelesi mi?
Osmanlı’dan günümüze devam eden bir
ihanet damarının 21. yüzyıla yansıması
mı?
Belki
hepsi
. Belki hepsinin kendine göre böyle
ajandaları
var. Elbette bunlar bizim sorunlarımız
. Ama hepsinin üstüne giydirilmiş, bu zaafların ve çatışma alanlarının istismarı
üzerinden planlanmış başka bir ajanda var.
İşte o, Türkiye için
büyük tehdit
tir. Bir
milli güvenlik
sorunudur. Devlet, millet, vatan meselesidir.

Peki, kim. bu dar çevre? Ortak hedefleri neler? Ruşen Çakır ve diğerleri neden böyle fonlanıyor?

Şuna bakın;
Ruşen Çakır’ın Medyascope
’una
her yıl neredeyse yüz bin dolar
aktarılmış.
Bianet’
e
milyon dolarlar
aktarılmış. Muhalif görünen bütün yapılara
büyük paralar
aktarılmış. Başka nerelere ne paralar aktarıldığı henüz bilinmiyor.
Hep
dar bir çevre,
hep
birbirini tanıyan insanlar,
hep aynı dili konuşan v
e aynı şeylere karşı olanlar topluluğu…
ABD ile, Avrupa ile, Batı’nın çıkarlarına ayarlı kurum ve kuruluşlarla tam bir entegrasyon,
imtiyazlı bir ilişki.
Hepsinin ortak noktası Erdoğan karşıtlığı.. Neden?
Çünkü o ve peşinden yürüyen kitleler, Türkiye’yi vesayetten özgür olana çıkardı
, Batı eksenine hapsolmaktan kurtardı,
bu coğrafyaya şekil veren siyasi
genetiği bugüne taşıdı.
21. yüzyıl Türkiye’sini sahneye aldı.

Milli olana düşmanlar. Aslında İslâmofobikler!

Osmanlı’yı parçalayanlarla bugünkü Türkiye’yi Batı eksenine mahkûm etmek, olmazsa dağıtmak isteyenler aynı.
Bu büyük bir söz değil, bugün yüzleştiğimiz şeydir.
Türkiye’ye; milletimize, ülkemize, vatanımıza dair
ne kadar değer varsa hepsi ile savaşıyor bunlar. Milli olanla alay ediyor,
itibarsızlaştırıyor. Ve
bunlar, genel anlamda, sözleri, eylemleri, siyasi duruşları itibariyle İslâmofobik’tir. Sinsi sinsi
bu çalışmaları yürütüyorlar.

“Yandaş” diye saldırdıkları bu ülkenin direnişçileridir.

Ülkesini savunan herkesi vuruyorlar. Her bireyi, her yapıyı, partiyi, cemaati, çevreyi, kurum ve kuruluşu imha etmeye çalışıyorlar.

“Yandaş”
diyerek saldırdıkları herkes
Türkiye Ekseni’
nin amansız savunucularıdır, bu ülkenin
direnç
abideleridir. Onlara acımasız saldırılar yapıyorlar.
Nereleri,
kimleri vuracaklarını biliyorlar.
Çünkü onları
fonlayan, hedefleri de gösteriyor.
PKK’yı silahlandırıp hedeflerini gösterdikleri gibi, onları da fonlayıp (
silahlandırıp
) hedeflerini önlerine koyuyorlar.

Hangi Türkiye kazanacak? Bizimki mi, onlarınki mi? Susmak intihar olacaktır.

Yıllardır
“Acımasız Direniş”
dediğim, memleketin her yerinde “direnç adaları” oluşturun dediğim şey işte bu
sinsi müdahale
ile mücadele içindi. Onlar bunu her alanda yaparken bizim
susmamız, intihardır.
Siyasi tarihimiz
“kale kapılarını içeriden açan”
larla dolu. Şimdi yenilerine tanık oluyoruz. İpin ucu yakalandı. Devam edilirse çok şey çıkacak ortaya. Çıkmalı da.
Bu resim netleşmeli.
Türkiye’nin Türkiye’si mi, yoksa Batı’nın Türkiye’si mi
kazanacak? Ya da, Türkiye mi kazanacak yoksa ABD ve Avrupa mı? Bu mücadelenin sonucu
coğrafyayı belirleyecek.
Sadece
savunmada kalmak en tehlikeli mücadele biçimidir!
#Yandaş
#Ruşen Çakır
#Medya
#Milli