26 Ağustos 1071… Asya’dan gelen Müslüman bir ordunun, Müslüman bir komutanın, yeryüzünün en büyük gücünü dize getirdiği, tarihi ve coğrafyayı değiştirdiği, zamanın küresel güç haritasını altüst ettiği bir tarih bu.
Alparslan ve ordusu Malazgirt Zaferi ile; İstanbul’un fethinin ve çağ değişiminin ilk adımını atıyor, İstanbul’un fethi ile aynı şeyi yapıyordu. Dünya tarihi için coğrafyayı yeniden tanımlıyor, Doğu-Batı kavramını yeniden şekillendiriyordu.
Malazgirt sadece askerî bir başarı değildi. O dönem dünyanın merkezi olan coğrafyanın bütün jeopolitik eksenini değiştiriyor, sadece coğrafyanın değil, Batı’nın tarihini de yeniden yazıyordu.
Çünkü Malazgirt, Batı’yı bizim bulunduğumuz coğrafyadan çıkartan, İstanbul’un fethi ise, Avrupa’yı Avrupa kıtasından çıkarmaya dönük zaferlerdi.
Tam üç yüz seksen iki yıl sonra Fatih, Alparslan’ın başlattığı tarihin, siyasi güç değişiminin ikinci aşamasına geçiyordu.
Devletler sürekliliği dediğimiz şey; şekil, format, rejim biçimi değildir. Akıldır, ruhtur, milletlerin kaderidir. Tarih yapan, coğrafya inşa eden siyasi genetiktir.
Batı; “Coğrafi Keşifler” adı altında sömürgecilik dönemini bu yüzden başlattı. Avrupa’yı gözden çıkarmış, kendilerine yeni yurtlar aramaya başlamışlardı.
Alparslan, Batı’yı bizim coğrafyadan sürdü. Fetih ise Avrupa’dan sürüyordu!
Dünya tarihi, Malazgirt Ovası’nda yeniden yazılmıştı. Üzerinden tam dokuz yüz elli yıl geçti. O günden bu yana; bu topraklarda “kesintisiz” bir vatan mücadelesi veriyoruz.
Anadolu’yu merkez alarak, yakın ve uzak coğrafyada bütün fırtınalara direniyoruz. İz bırakmadığımız yer, kan akıtmadığımız toprak parçası, bedel ödemediğimiz zaman aralığı hiç olmadı.
Ve bizler; bir kez daha, o “sıfır noktası”ndayız. Dokuz yüz elli yıl sonra, Malazgirt Ovası’nda başlattığımız tarihi 21. yüzyıla taşıdık. Yine öyle bir akılla, siyasi genetikle, büyük jeopolitik değişimlere imza atmak için yola çıktık.
Bu siyasi genetik, gerileme dönemini noktaladı. Yeniden yükseliş dönemini başlattı. Küresel güç kaymalarının sunduğu fırsatları, boşlukları doğru okudu ve harekete geçti.
Bugün Türkiye’de yaşanan tartışma, belki de “çatışma”, Malazgirt’ten beri devam eden hesaplaşmanın bu yüzyıla taşınmış halidir. Yine o siyasi genetiğin yükselişe geçmesi, Batı’yı bir kez daha panikletti.
Bunu Malazgirt’te yaşadılar. İstanbul’un fethinde yaşadılar. Viyana korkusunu hâlâ üzerlerinden atamadılar. 1. Dünya Savaşı’nda bütün bunların intikamını aldılar. ABD de, Avrupa da bugün katıksız bir ruh hâliyle hareket ediyor.
Bu milleti tarih dışına ittiklerini, coğrafyadan sildirdiklerini düşündüler. Ama şimdi o korkuyu yeniden yaşıyorlar. Bu panikle hem dışarıdan hem içeriden saldırıya geçtiler. Her formatta nüfuz alanlarını harekete geçirdiler.
Bizler çok sabırlı bir milletiz. Son sabrımız yüz yıl sürdü. Ve o sabır bitti.
Malazgirt’ten, İstanbul’un fethinden sonra Türkiye yeni bir yükseliş dönemi başlattı. Aynı akıl, aynı bilgelik, aynı siyasi genetik harekete geçirildi. İçeriden ve dışarıdan saldırıların bu yükselişi durdurması artık mümkün değil.
Bizler; 21. yüzyıla büyük iddialarımızla döndük. Tarihi sıfırladık, 20. yüzyıl parantezini kapattık. Batı ya da Doğu, hiçbir gücün denetimine, korumasına, vesayetine izin vermeyeceğiz. Buna ihtiyacımız da olmayacak.
Çünkü bizler, Malazgirt’i de, tarih ve coğrafya biçimlendirme gücünü de bu yüzyıla taşıdık.
Batı’nın gelecek korkusu umurumuzda olmayacak.
Artık; Avrupa’nın, ABD’nin taşeronu değiliz. Asla olmayacağız. Onların çıkarları, hesapları, zenginlikleri, refahı, saltanatı için bir yüzyılımızı daha feda etmeyeceğiz.
Onların güvenlik meseleleri, mülteci sorunları, nüfus açmazları, iş gücü ve kaynak sorunları bizi ilgilendirmiyor.
ABD’nin iştahı ve açgözlülüğü, Avrupa’nın dar bir kıtaya hapsolması ve sömürgelerinden birer birer kovulması bizin sorunumuz değil, olmayacak.
Batı’nın gelecek korkusu bizim korkumuz değil. Dünyada gelecek korkusu yaşayan sadece onlar, ve bizler bu korkuyu bizim sorunumuz gibi pazarlamalarına kanmayacağız.
Bu toprakların, bu milletin yükselişi için mücadele vereceğiz.
Dünya yeniden kurulurken, Batı’nın merkez gücü dağılırken, yeni güç alanları oluşurken, eski medeniyetler ve büyük milletler geri dönerken, biz bu coşkulu dönüşe tanık olurken, susmayacak, durmayacak, hiç kimsenin korumasına sığınmayacağız.
Çünkü bizim gelecek korkumuz yok. Çünkü bizim için, kısa bir süre kesintiye uğrayan her şey, durduğu yerden yeniden başladı. Çünkü biz sadece Anadolu değiliz. Atlantik’ten Pasifik kıyılarına uzanan ses, söz ve iddialarız.
İçeridekiler de, dışarıdakiler de hesabını bunun üzerine yapsın.
Bir daha bu topraklarda, bu coğrafyada ABD’nin çıkarları için, Avrupa’nın hesapları için konumlanmayacağız, pozisyon almayacağız. Asla.
Bugün ülke içinde, bu taşeronluğu yeniden tesis etmeye dönük bütün yapılarla, girişimlerle mücadele edeceğiz. Bu ülkeyi Bizans’a teslim etmeyeceğiz.
FETÖ ve PKK gibi açık savaş yürütenlerin dışında, milliyetçi görünen, solcu görünen, muhafazakâr görünen ama Batı vesayetini yeniden tesis etmek için roller üstlenen hiç kimseyi meşru görmeyeceğiz. Türkiye görmeyeceğiz. Vatansever görmeyeceğiz.
Selçuklu’dan Cumhuriyet’e uzanan büyük devletler sürekliliğine demir atmış siyasi genetiğe karşı, yeni sömürge dalgasının bu ülkede inşa edilmesine izin vermeyeceğiz. İçeriden işgal girişimlerini doğru okuyup tanımlayacağız. Üzerindeki örtüyü kaldıracağız.
Malazgirt nasıl bir milatsa, nasıl bir jeopolitik depremse, nasıl coğrafya ve tarih tanımı ise, bugün Türkiye’nin başladığı ve “Acımasız Direniş”le devam ettirdiği şey de budur.
İçeride de, dışarıda da savaş budur.
Alparslanlar öne çıksın!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.