Marshall’ın son prangası da kırıldı

02:3413/08/2018, Pazartesi
G: 13/08/2018, Pazartesi
Hüseyin Likoğlu

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra perişan olmuş Avrupa’yı komünist Sovyet tehdidinin yayılmacılığından korumak için ABD, Marshall Planı adı altında aralarında Fransa ve İngiltere’nin de olduğu 14 ülkeyi kanatlarının altına aldı. İkinci Dünya Savaşı’nda büyük hasar almış Avrupa ülkelerine yardım fikrini ilk dile getiren dönemin ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, olduğu için bu plana Marshall Planı denilmiş.12 Temmuz 1947’de bir araya gelen Avrupa ülkeleri Amerika Birleşik Devletleri’nin istediği

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra perişan olmuş Avrupa’yı komünist Sovyet tehdidinin yayılmacılığından korumak için ABD, Marshall Planı adı altında aralarında Fransa ve İngiltere’nin de olduğu 14 ülkeyi kanatlarının altına aldı. İkinci Dünya Savaşı’nda büyük hasar almış Avrupa ülkelerine yardım fikrini ilk dile getiren dönemin ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, olduğu için bu plana Marshall Planı denilmiş.



12 Temmuz 1947’de bir araya gelen Avrupa ülkeleri Amerika Birleşik Devletleri’nin istediği biçimde Avrupa Ekonomik İşbirliği Konferansı adında bir örgüt kurdular. Böylece Marshall Planı işlemeye başladı. Türkiye ilk plana dahil edilmedi. Daha sonra Türk hükümetinin ısrarı neticesinde 4 Temmuz 1948 tarihinde ABD ile ekonomik işbirliği anlaşmasının imzalanması ile Türkiye de Marshall Planı’na dahil edildi.

Bu kadar uzun girizgahı niye yaptığıma gelince, bugün yaşadıklarımızın temelinde Türkiye’nin Marshall Planı’na dahil edilmesiyle başlayan süreç yatıyor. Marshall Planı ile Türkiye birçok açıdan AB’ye bağımlı hale geldi. Sebeplerini ve gerekliliğini tartışmadan söylüyorum bunları. Gerekli idi değildi, mecburduk, başka çare yoktu. Bunlar ayrı tartışma konusu. Özellikle askeri yardımlar, ABD’nin Türkiye’yi köşeye sıkıştırmanın başlıca argümanı oldu.

Marshall Planı ile oluşan ekonomik ve askeri bağımlılık Türkiye’deki bütün darbelerin zemini oldu. Siyasi parti ve lider gözetmeksizin. 1957 yılının ardından ABD’de planın ekonomik gerekçelerini yerine getirmediği için Adnan Menderes, farklı arayışlara yöneliyor. Daha sonra CIA raporlarında ortaya çıkacağı üzere, Menderes’in Sovyetler Birliği’ne yakınlaşması, ABD’nin 27 Mayıs darbesini desteklemesine veya bizzat yaptırmasına neden oldu.

1971 darbesi (muhtırası) öncesinde yine Marshall Planı’nın etkisini görüyoruz. Kıbrıs’ta Rumların, Türklere karşı başlattığı soykırıma tepki gösteren Türkiye müdahaleyi düşündüğü esnada, tıpkı bu günlerdeki gibi ABD küstahlığı ile karşılaşıyoruz. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Lyndon B. Johnson 5 Haziran 1964 tarihinde dönemin başbakanı İsmet İnönü’ye küstah ifadelerle dolu bir mektup yazar. ABD silahlarının kullanılamayacağını beyan eder. Johnson’un küstahlığının kaynağı ne yazık ki yine Marshall Planı.

Türkiye, ABD’nin bu küstahlığından sonra yeni arayışlara girer, yine Sovyetler ile temas kurulur. Sonuç 1971 muhtırası.

12 Eylül öncesinde de Amerika ile yine gerilim had safhadaydı. Bugünlerde hepimiz gazete sayfalarında televizyon ekranlarında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in değerlendirmelerini görüyoruz. Türkiye, Kıbrıs Barış Harekatı’nı yapınca kimyası bozulan ABD yine yaptırım ve ambargo silahına sarıldı. Türkiye o tarihte de farklı arayışlara yöneldi. İhtiyaçlarını başta Sovyetler Birliği olmak üzere çeşitli ülkelerden temine girişti. İstikrarsız yönetim neticesinde darbe gerçekleşti ve 12 Eylül’ün ardından ABD’li yetkililerden beklenen açıklama geldi: “Bizim çocuklar başardı.”

15 Temmuz’da ABD’nin çocukları yeniden denedi. Ancak bu kez Anadolu evlatlarının tarihi direnişi ile karşılaştı. ABD’nin çocukları bu kez başaramadı, Anadolu’nun evlatları galip geldi. Bugünlerde ABD, papaz Brunson bahanesiyle yeniden saldırıya geçti. En şiddetli ekonomik saldırısını gerçekleştiriyor. Gerekçe aynı Türkiye’nin milli duruşunu yok etmek ve Rusya-Çin başta olmak üzere farklı bölgelerde farklı işbirlikleri yapmasının önüne geçmek.

Artık Türkiye eski Türkiye değil, 1964’deki Johnson’un mektubuna Başkan Erdoğan, tarihi cevabı verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York Times gazetesine yazdığı “Türkiye, ABD ile yaşanan krizi nasıl görüyor” başlıklı makalesinde “ABD tek taraflılığı ve saygısızlığı bırakmazsa yeni dost ve müttefikler arayışına gireceğiz” ifadeleriyle Marshall Planı ile Türkiye’ye vurulan son pranga da kırıldı.

Okyanusları geçtik, ancak sığ sulardaki tuzaklara dikkat etmemiz lazım. Özellikle son YAŞ ve ardından yapılan bazı atamalar ile bürokrasinin farklı kademelerinde gladyo artığı bazı hareketlenmeler görülüyor. Türkiye’de bütün darbeleri Atlantikçi NATO’cular yaptı. Türkiye böylesine kritik süreçten geçerken, iç huzurumuzu bozma ihtimali olan ve 15 Temmuz’u neticelendirme hevesinde olanları da unutmamamız lazım. Çünkü tıpkı diğer darbeler öncesinde olduğu gibi bugünlerde de yeni bir kopuşun ve arayışın içindeyiz…

#ABD
#Türkiye