Kavgamız yok, direnişimiz var

03:2911/06/2018, Pazartesi
G: 11/06/2018, Pazartesi
Hüseyin Likoğlu

‘Millet kavgadan, dövüşten, gerilimden bıkmış’. Evet, seçim sürecinde birilerinin dillerinden düşürmediği cümle bu. Kavga isteyen, dövüş isteyen, gerilim çıkaran kim? Efendim muhalefet şöyle yumuşak mesajlar veriyor, böyle uzlaşmacı konuşmalar yapıyor. Eee, o halde kavgacı, dövüşçü, gerilim taraftarı iktidar partisi oluyor.Özellikle son 5 yıldır yaşanan gerilimlerin nedeni nedir? 2013 yılı öncesi gerilim, dövüş, kavga yok muydu? Bugün meydanlarda uzlaşı naraları atanlar, başörtüsü, imam hatip teminatı

‘Millet kavgadan, dövüşten, gerilimden bıkmış’. Evet, seçim sürecinde birilerinin dillerinden düşürmediği cümle bu. Kavga isteyen, dövüş isteyen, gerilim çıkaran kim? Efendim muhalefet şöyle yumuşak mesajlar veriyor, böyle uzlaşmacı konuşmalar yapıyor. Eee, o halde kavgacı, dövüşçü, gerilim taraftarı iktidar partisi oluyor.



Özellikle son 5 yıldır yaşanan gerilimlerin nedeni nedir? 2013 yılı öncesi gerilim, dövüş, kavga yok muydu? Bugün meydanlarda uzlaşı naraları atanlar, başörtüsü, imam hatip teminatı dağıtanlar, dün ne işle meşguldüler? Evet, Türkiye’de hiç kimse kavga istemiyor. Ama birilerinin Türkiye ile kavgası hiç bitmeyecek.

Peki, Türkiye’deki kavga ve gerilimin nedeni nedir? 28 Şubat’a karşı gösterdiği dik duruş nedeniyle AK Parti milletin teveccühüne mazhar oldu. İşte ondan sonra olanlar oldu. Dönemin Cumhurbaşkanı Sezer, fevkalade uzlaşmacı tavır takınarak, önce politikacı eşleri başörtülü oldukları gerekçesiyle Çankaya’daki resepsiyonları eşsiz yaptı. Hükümetten gelen üçlü kararnameli atamalarda isimleri geçen bürokratların evlerine polis göndererek, apartman görevlisine eşlerinin başörtülü olup olmadığını sorduruyordu.

2007 geldi, Meclis cumhurbaşkanı seçecekti, Sabih çıktı meydane, Anayasa Mahkemesi merdane, CHP şahane ve neticede ‘sakın ha, sakın ha’ nidalarıyla büyük uzlaşı (!) neticesinde Meclis cumhurbaşkanı seçemeyerek, seçime gitmek zorunda kaldı. 22 Temmuz seçimleri gerçekleşti, yine aynı terane. ‘Uzlaş’, ‘Nasıl uzlaşayım?’ ‘Millet sana yetki vermiş olabilir. Ama sen millettin yetkisini boş ver. Ben ne dersem o olacak.’ Ne güzel uzlaşı değil mi? Hasılı MHP’nin Meclis’e girmesiyle bu büyük uzlaşı (!) olmadı. ‘Sen misin uzlaşmaya yanaşmayan’, ‘Al sana uzlaşmacı bir kapatma davası’…

Gezi baharı, 17-25 Aralık barış teşebbüsü, 15 Temmuz demokrasi bayramı derken, AK Parti bütün bu uzlaşı fırsatlarını elinin tersiyle iterek, gerilim ve kavgadan yana tavrını sürdürdü. İşte bu güzelim süreçlerin sahipleri amaçlarına ulaşmak için 24 Haziran seçimleri öncesinde demokrasi, barış, uzlaşı nidaları atıyorlar. Bize de kavga düşüyor ne yazık ki…

Bugünlerde başta Saadet lideri Karamollaoğlu ve CHP’li Mehmet Bekaroğlu, rahmetli Necmettin Erbakan’ın 1996 yılında Refah-Yol hükümeti kurulmadan önce yaptığı çağrıya ilişkin videoyu sosyal medyada dolandırarak, CHP-SP ittifakına meşruluk kazandırmak istiyorlar. Birincisi rahmetli Erbakan’ın çağrısı koalisyon kurma çağrısıydı. Yani seçimler olmuş, milletin iradesi Meclis’e yansımış, TBMM’de o günkü aritmetiğe göre bir hükümet kurmak gerekiyordu. Dolayısıyla rahmetli Erbakan’ın çağrısı ile bugünkü ittifak aynı şey değil. İttifak seçimden önce yapılır.

Eğer rahmetli Erbakan’dan ittifaklara ilişkin bir örnek verilecekse 1991 yılında RP-MÇP-IDP ittifakı gibi çok açık bir örnek var önümüzde. İttifak-koalisyon farkını bir kenara bırakarak, rahmetli Erbakan’ın çağrısı üzerinden durumu ele alalım. Erbakan o konuşmasında DSP ve CHP’ye uzlaşma çağrısında bulundu da ne oldu? “Ay Erbakan Hoca ne kadar da uzlaşmacı, hemen uzlaşalım mı?’ dediler. Tabi ki hayır.

Bir hatırlayalım ne olduğunu. Refah-Yol kuruldu, bugün gerilim olmasın, kavga olmasın, uzlaşı olsun edebiyatını yapanlar en ağır iftira ve yalanlarla rahmetli Erbakan’a saldırdılar. Erbakan’ın partisine iktidarda iken, ‘habis ur’ hakaretleriyle kapatma davası açıldı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde dekan bile olmayan sadece bölüm başkanı olan Kemal Alemdaroğlu, başörtüsü yasağını başlattı. Derken 28 Şubat ve bu ülkede inanan insanlara en büyük zulümler.

Uzlaşma çağrısı yapan rahmetli Erbakan’ın partisi kapatıldı, kendisine ve arkadaşlarına siyaset yasağı getirildi. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Erbakan’ın uzlaşma çağrısı yaptığı DSP, iktidar ortağı olup, bu uzlaşı çağrısını Erbakan ve arkadaşlarının burnundan fitil fitil getirdi. Şimdi CHP’li o zamanın DSP’li Maliye Bakanı Zekeriya Temizel, iki müfettişle kurduğu ‘kayıp trilyon kumpası’ yüzünden rahmetli Erbakan’ın bu dünyadan borçlu bir şekilde göçmesine neden oldu.

Evet, bütün bu zulümlerin mimarları, bugün AK Parti’yi ‘kavgacı, gerilimden beslenmekle itham ediyorlar. Eğer söylediklerinde zerre kadar samimilerse önce geçmişte yaptıklarından dolayı özür dilesinler, bakın ortada gerilim, kavga bir şey kalır mı?

Bizim kavgamız yok, bizim direnişimiz var. Geçmişte nasıl ki bütün zalimlere karşı direndiysek, 15 Temmuz’da hainlere karşı nasıl direndiysek, bundan sonra da direnmeye devam edeceğiz. Direnişimiz, sadece sınırlarımız içinde olmayacak dünyadaki bütün zalimlere karşı direneceğiz…

#CHP
#AK Parti