Deprem ve ecel

02:4927/01/2020, Pazartesi
G: 27/01/2020, Pazartesi
Hüseyin Likoğlu

Son birkaç aydır Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yaşanan orta ve küçük ölçekli depremlerin ardından Elazığ ve Malatya’da meydana gelen deprem, bize deprem ülkesi olduğumuzu fazlasıyla hatırlattı. Deprem de aslında ecel gibidir. Ecelin mutlaka bir gün kapımızı çalacağı gibi depremin de mutlaka bir gün bizi gelip bulacağını hiçbir zaman unutmamamız lazım.Bir imtihan dünyasında yaşıyoruz. Karşılaştığımız her olaydan ders çıkartmak mecburiyetindeyiz. Evet, insanoğlu depremi önleme veya depremi çok önceden

Son birkaç aydır Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yaşanan orta ve küçük ölçekli depremlerin ardından Elazığ ve Malatya’da meydana gelen deprem, bize deprem ülkesi olduğumuzu fazlasıyla hatırlattı. Deprem de aslında ecel gibidir. Ecelin mutlaka bir gün kapımızı çalacağı gibi depremin de mutlaka bir gün bizi gelip bulacağını hiçbir zaman unutmamamız lazım.

Bir imtihan dünyasında yaşıyoruz. Karşılaştığımız her olaydan ders çıkartmak mecburiyetindeyiz. Evet, insanoğlu depremi önleme veya depremi çok önceden bilme imkânına sahip değil. Ancak, depremin kaçınılmaz bir gerçek olduğunu bilerek daha fazla tedbirli olmak mümkün.

Elazığ ve Malatya depreminden sonra düşüncelerini paylaşan bilim adamlarından en çok duyduğumuz söz “deprem öldürmez, bina öldürür” sözüdür. Tabi burada bina, tek başına ev anlamı taşımaz. Yol, köprü dâhil inşa edilen her şey bu kapsam içindedir.

Hem depreme hazırlıklı olmalıyız, hem de afet sonrasına hazırlıklı olmalıyız. Afet yaşanırken ve yaşanmasının ardından neler yapılması gerektiğini bilmezsek, öncesinde yaptığımız hazırlıklar yetersiz kalabilir. Türkiye 1999 Ağustos’unda büyük bir felaket yaşadı. İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Yalova’yı kapsayan deprem felaketinde binlerce insan hayatını kaybetti. Milyarlarca lira maddi hasarla karşı karşıya kaldı.

17 Ağustos depreminin yaraları yıllarca sarılamadı, acıları ise hep yürek dağladı. Ama çok dersler çıkarıldığını düşünüyorum. Özellikle inşaat kalitesi konusunda dersler çıkarıldığını söylemek mümkün. 1999’dan sonra çıkarılan yönetmeliklere uygun yapılan inşaatlarda bunu görebiliyoruz. Her şeyin mükemmel yapıldığını söylemek tabii ki mümkün değil. Tabii bir de Elazığ’da olduğu gibi 1999 öncesi yapılan binalar var ve bu şekildeki binaların sayısı 99’dan sonra yapılan binaların sayısından fazla. Dolayısıyla hâlâ risk yüksek ve yapılacak çok iş var.

Her şeyi devletten beklememek lazım. Kiracı değilsek, evimizin durumunu en iyi biz biliriz. Yaşadığımız bina ile ilgili endişelerimizi ve bildiklerimizi ilgili mercilerle paylaşmaktan kaçınmamalıyız. Yine aynı şekilde müteahhitler başta olmak üzere, inşa sırasında görev yapanlar bildiklerini mutlaka paylaşmalı. Yerel yöneticiler, yönettikleri şehirlerdeki binaların kimliklerini çıkartmalı. Hangi binanın ne zaman kim tarafından yapıldığı bilinmeli. İlgili kuruluşlar binaların durumunu tespit etmeli.

Bu konunun uzmanı değiliz, yapılanların hepsini bilmemiz de mümkün değil. Ancak meslek hayatının ilk yıllarında 1999 depremine tanıklık etmiş birisi olarak, bu konuda hassasiyetimiz daima yüksek oldu. 99 depremine İstanbul’da yakalandım. İlk gün Avcılar’da, ikinci gün Gölcük’te felakete tanık oldum.

Depremin 4’üncü gününde Sakarya’da stadyumun dışına bırakılan yardım malzemeleri içinde yanında 4-5 yaşlarında çocukla bir teyze eşyaları karıştırarak, torununa kıyafet arıyordu. Ben de bu tabloyu fotoğrafladım. Fotoğraf çekerken, teyze yanıma gelerek, “Evladım 5 gün önce bu şehirde hali vakti yerinde insanlarından biriydim. Şimdi gördüğün gibi burada yardım malzemeleri arasında torunuma kıyafet bakıyorum” dedi. Evet, 21 yıl önceki felakete tanık olmuş birisi olarak ders çıkaracak çok şey gördüm. Ancak bu olay benim aklımdan hiç silinmiyor.

Elazığ ve Malatya depremiyle arama kurtarma konusunda nasıl büyük ilerleme sağladığımızı tüm dünya gördü. Özellikle 2009 yılında yeniden teşkilatlanan AFAD’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın başkanlığı döneminde temelleri atılan başarılı çalışmalar, önce 2011 Van depreminde, son olarak Elazığ-Malatya depreminde meyvelerini verdi.

Böylesine büyük acılara yol açan olaylar birlik ve beraberliğimizi daha da pekiştiriyor. Bunun yanı sıra fitne ve fesat ruhluların da maskesini düşürüyor. Siyasi istismarcılar başta olmak üzere ülkenin başına gelen kötü olaylardan beslenenler her ne kadar hemen kafalarını saklandıkları dehlizlerden çıkarsalar da bu millet onlara pirim vermedi.

Peygamber Efendimiz’in “
Hiç ölmeyecekmiş gibi çalış, yarın ölecekmiş gibi de tedbirli ol”
hadisi şerifinden hareketle, yarın deprem olacakmış gibi tedbirli olmalıyız. Allah bu milletimizi ve ülkemizi her türlü felaketten korusun.
#Elazığ
#Malatyya
#Deprem
#AFAD