Canan Hanım da bizi anlayacak mı?

01:5522/06/2020, Pazartesi
G: 22/06/2020, Pazartesi
Hüseyin Likoğlu

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’nun son toplantısında, 1915 olayları hakkında Türkiye karşıtı asılsız iddialara karşı atılacak adımlar ele alındı. 1915 olayları dedikleri, sözde Ermeni soykırımı.Her ne kadar konu yanlış adlandırılsa da bu yönde bir farkındalık oluşmuş olması önemli. 1915 olayları diye bir hadise yoktur. 1820’den 2020’ye devam eden bir süreç... 1915 yılı ise bu sürecin kırılma noktalarından.Olay şu: 1820 yılında misyonerler İzmir’e ayak bastı. Osmanlı coğrafyasına gelen misyonerlerin

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu’nun son toplantısında, 1915 olayları hakkında Türkiye karşıtı asılsız iddialara karşı atılacak adımlar ele alındı. 1915 olayları dedikleri, sözde Ermeni soykırımı.

Her ne kadar konu yanlış adlandırılsa da bu yönde bir farkındalık oluşmuş olması önemli. 1915 olayları diye bir hadise yoktur. 1820’den 2020’ye devam eden bir süreç... 1915 yılı ise bu sürecin kırılma noktalarından.

Olay şu: 1820 yılında misyonerler İzmir’e ayak bastı. Osmanlı coğrafyasına gelen misyonerlerin temel hedefi, Osmanlı vatandaşı olan gayrimüslimleri organize edip Osmanlı’yı parçalamaktı. Ne yazık ki bu kötücül hareketin etkisinde kalan Rum ve Ermeniler olmuştur.

1800’lerin sonunda, 1900’lerin başında emperyalistlerin istekleri doğrultusunda çeteleşmeler başladı. Balkanlar’da acı olaylar yaşandı. Osmanlı, Balkanlar’da topraklar kaybetti. Bugün Balkanlar’da yer alan devletlerin tamamı Osmanlı parçalanarak meydana getirildi.

Birinci Dünya Savaşı öncesinde bazı Ermeni asıllı vatandaşlar, Taşnak ve Hınçak adı altında örgütlenerek, emperyalistlerin istekleri doğrultusunda terör olayları gerçekleştirmişlerdi. Çünkü İtilaf Devletleri onlara Anadolu’da devlet sözü vermişti.

Osmanlı devleti İtilaf Devletleri’ne karşı onlarca cephede savaşırken, Taşnak ve Hınçaklar Anadolu’da Müslüman Kürt ve Türk halkını katlederek, bulundukları illerde çoğunluğu elde edip savaş bitiminde emperyalistlerin kendilerine vermeyi taahhüt ettiği devlete kavuşacaklarına inanıyorlardı.

1915 dedikleri şey, hayallerine kavuşamamanın verdiği hayal kırıklığıdır. O yıllarda acılar yaşanmadı mı? Tabii ki yaşandı. Osmanlı coğrafyasının her karış toprağında acılar vardı. En büyük acıyı da Müslümanlar yaşadı. Çünkü Müslümanlar, emperyalist devletlerin saldırılarına karşı direnirken, içeride emperyalistlerin maşası olan bu terör örgütleri çoluk çocuk kadın, yaşlı demeden insanları katlediyordu.

1915 yılında bu katliamı yapanlar ve destekçileri, Anadolu coğrafyasından yine Osmanlı toprağı olan Suriye ve Lübnan’a tehcir edildi. O tehcir sırasında yaşadığı katliam karşısında bölge halkı münferit bazı olaylara sebep olsa da öylesine büyük acılara rağmen sürecin iyi yönetildiği tüm tarafsız tarihçiler tarafından kabul ediliyor.

Yazının konusu aslında bu yazdıklarım değil. Konu zaten uzun zamandır dillendiriliyor. Bazı devletlerin Ermeni diasporasının etkisinde kalarak, aldıkları haksız kararları hepimiz biliyoruz. Türkiye’nin konuyu tarafsız tarihçilere bırakılması konusundaki kararlı tutumunu da hepimiz biliyoruz. Madem mesele 1915 olayları üzerinden açıldı, günümüzde yaşananları bu konu üzerinden analiz etme vaktinin gelip geçtiğini söylememiz lazım.

Suriye’de olayların başlamasından sonra Lübnan’da toplanan dünya Ermeni diaspora yöneticileri, Suriye savaşını Türkiye’den 1915’in intikamını alma fırsatına dönüştürmeyi kararlaştırdı. Suriye’de kurulmak istenen terör devleti ve bu devlet aracılığı ile Türkiye’nin toprak bütünlüğünü yok etme fikri bu toplantılarda karara bağlandı. Öteden beri PKK zaten Ermeni tezlerine hizmet eden bir terör örgütüydü.

Madem bu konu üzerinden bir çalışma yapılmasına karar verilmiş, öncelikle 1820’den başlanması gerekir. Ama ondan önemlisi Suriye olaylarından sonra Türkiye’de cereyan eden olaylara bakmamız gerekir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı “Ne pahasına olursa olsun Suriye’de bir terör devleti kurulmasına izin vermeyeceğiz” dediği günden beri büyük bir saldırı altındadır. Terör devletine direndikçe saldırılar artmıştır.

Şimdi 1915 olaylarının 2012 yılından bu yana Türkiye’deki yansımalarına bakalım.

7 Şubat 2012, Suriye’de terör devletine direnen Türkiye’nin istihbarat başkanı Fetullahçıların kumpasıyla gözaltına alınmak istendi. Hedef oradan Erdoğan’a ulaşmaktı.

2013 Mayıs, Pensilvanya şeytanı Fetullah’ın kabristanlık dediği Gezi Parkı’nda olaylar başlıyor. Bu sapkın anlayışa göre Gezi Parkı eski bir Ermeni mezarlığıdır. Daha önce yıkılan Topçu Kışlası’nın burada yeniden inşa edilmesine izin verilmezdi.

Daha Kırklareli vaizliği döneminde Ermeni patriğine sözde soykırım mektubu yazan Fetullah şarlatanı, Suriye’de terör devletine direnen hükümeti yıkmak için 17-25 Aralık kumpasını emrindeki polis ve yargıçlarla sahaya sürdü.

2014 Ocak’ta, Türkiye’nin ve İslam’ın baş düşmanı ve emperyalistlerin kullanışlı maşası DEAŞ tezgahı sahaya sürülüyor. Türkiye DEAŞ’a yardım ediyor algısı oluşturularak, hem Suriye’deki direnişi kırmak hem de uluslararası kamuoyunda zorda bırakmak için MİT TIR’ları kumpası kuruluyor.

1915’in sözde 100’üncü yıldönümüne odaklanan dünya Ermeni diasporası içerideki bütün maşalarını devreye sokuyor. 2014 yılında ABD’de ağırladıkları HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ı harekete geçirerek, 6-8 Ekim olaylarının fitilini ateşlediler. Ermeni diasporasının nefret ettiği 50’den fazla Kürt vatandaşımızı katlettirerek bölgeyi ateşe vermek istediler.

Bu iki yüz yıllık kötücül hareketin ikinci travması ise 15 Temmuz’dur. Eğer bu konuda sağlam bir çalışma yapılacaksa son 10 yılda yaşadıklarımızdan başlayarak, geriye doğru gidersek, çok önemli sonuçlara ulaşacağımızı düşünüyorum.

Bu arada hakkımızdaki asılsız iddiaları araştırıp yalan yanlış iddiaları dile getirenleri ikna edeceksek, içeridekileri unutmamamız lazım. Nisan 2013’te “23 Nisan’dan bir sonraki gün neydi? Bilmek istemeyenler için ipucu: 1915” tweetini atan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftacıoğlu’nu da inandırmanız lazım.

#Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu
#Canan Kaftacıoğlu
#CHP
#TRT
#Suriye