Cambaza değil Suriye’ye bakalım

03:3714/06/2021, Pazartesi
Hüseyin Likoğlu

Bugün Brüksel’de NATO Zirvesi var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden’la ilk yüz yüze görüşmesini gerçekleştirecek. Erdoğan, Biden’ı çok iyi tanıyor, Biden da Türkiye’yi çok iyi biliyor. İki liderin görüşmesinin bölgesel ve küresel sorunlar açısından çok kritik önemi var.Türkiye’ye karşı en tehlikeli tuzaklar ne yazık ki Obama yönetimi döneminde kuruldu. Fetullahçı terör örgütü, Obama yönetiminden aldığı cesaretle Türkiye’ye başkaldırdı. 17-25 Aralık da 15 Temmuz da ABD destekli operasyonlardı.Biden yönetimi

Bugün Brüksel’de NATO Zirvesi var. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden’la ilk yüz yüze görüşmesini gerçekleştirecek. Erdoğan, Biden’ı çok iyi tanıyor, Biden da Türkiye’yi çok iyi biliyor. İki liderin görüşmesinin bölgesel ve küresel sorunlar açısından çok kritik önemi var.

Türkiye’ye karşı en tehlikeli tuzaklar ne yazık ki Obama yönetimi döneminde kuruldu. Fetullahçı terör örgütü, Obama yönetiminden aldığı cesaretle Türkiye’ye başkaldırdı. 17-25 Aralık da 15 Temmuz da ABD destekli operasyonlardı.

Biden yönetimi bir anlamda üçüncü Obama yönetimi gibi görülüyor. Biden’ın seçim sürecindeki söylem ve eylemleri bu tezi haklı çıkarıyor. Biden seçildikten sonra biraz frene basmış gibi gözükse de 24 Nisan sözde Ermeni iddiaları konusundaki tavrı, kendisinin aslında değişmediğini gözler önüne serdi.

Obama yönetiminin Türkiye’ye karşı hasmâne tavrının arkasında Türkiye’nin Suriye’deki direnci yatıyordu. Türkiye, Suriye’de ABD’nin çok arzuladığı terör koridoruna izin vermedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “ne pahasına olursa olsun” buna izin vermeyeceğini ilân etmesinin ardından Obama yönetimi düğmeye bastı.

Başta FETÖ olmak üzere tüm terör örgütlerini Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak ve içine kapatıp Suriye’de olup bitenlere karşı çıkamayacak hâle getirmek için harekete geçirdi. 2011’den sonra Türkiye’de yaşananlar herkesin malumu.

Biden için “üçüncü Obama yönetimi” dedik. O halde yine bütün meselenin Suriye olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Bugünlerde dikkatlerimizi başka yerlere çekme gayreti içinde olanlar var. Cambazlık yapanlar var. Bizden cambaza bakmamızı isteyenler var. Şüphesiz bütün meseleler Türkiye’nin bekası için çok önemli. Libya’dan Doğu Akdeniz’e, Ege’den Kuzey Irak’a. Her alanda mücadele etmeliyiz. Ama önceliğimiz Suriye olmalı.

Suriye’deki terör koridoru, küresel emperyalistlerin öncelikli konusudur. Bu konuda her türlü tavizi verecekmiş gibi politika izleyebilirler. Ve ne yazık ki içerde de adamları var. “PYD’yi görmeyelim, ABD ile her şey yoluna girer” diyenler var. Bunu çeşitli ambalajlarla pazarlayanlar var. Eğer bu cambazlara aldanırsak, Türkiye’nin ikinci yüzyılı için çok kötü bir başlangıç olur.

Türkiye’nin S-400 sorunu yoktur

  • Küresel ısınma, beraberinde iklim değişikliğini de getirdi. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, ne zaman ne ile karşılaşacağımızı öngörmek mümkün olmuyor. Mevsimler değişti, yağmur beklerken güneş açıyor, kar beklerken ayaz oluyor. Kuraklık beklerken seller oluyor. Hâsılı iklim değişikliği yüzünden her duruma hazırlıklı olmak durumundayız.
  • Küresel ısınma nasıl ki hayatımızın her alanına etki ediyorsa, siyasi anlamdaki küresel ısınma da aynı etkiyi yapıyor. Siyasi küresel ısınma yüzünden de ülkeler arasındaki ilişkiler, dostluk, müttefiklik kavramaları tersyüz olmuş durumda.
  • Dost bildiğiniz bir ülke bir bakmışsınız siyasi küresel ısınma yüzünden beklediğinizin tam aksi bir davranış sergiliyor. Türkiye, siyasi küresel ısınmadan en çok etkilenen ülke. Dolayısıyla Türkiye’nin her duruma hazırlıklı olma mecburiyeti var.
  • Olası siyasi küresel ısınma nedeniyle yaşanacak iklim değişikliklerinin risklerinden korunmak için markası S-400 olan bir şemsiye temin ettik. Yağmur yağarsa şemsiye sayesinde yağmurdan korunacağız, yağmaz güneş açarsa şemsiyenin gölgesinde oturup piknik yapacağız.
  • Sırılsıklam ıslanmamızı bekleyip bize şemsiye satmayıp yan çizenler, Türkiye’nin bu kalkana sahip olmasından rahatsız olmuş. Olabilir. Bizim şemsiyemiz onlara dert olmuş olabilir. Ama biz bunu dert etmemeliyiz. Türkiye’nin S-400 diye bir sorunu yok. Tam aksine, sahip olduğumuz bu şemsiye ile yakaladığımız bir konfor var ve bu konforun keyfini sürmeliyiz.

Çatı aday kim olacak diye bir derdiniz olmasın

Muhalefet erken seçim dedikçe, çatı aday tartışması da devamında geliyor. Muhalefet erken seçim istiyor ama adaylar kim soruları ardı ardına soruluyor. Akabinde başlıyor üzerinde tartışmalar, analizler.

Meral Akşener, “HDP kendi adayını çıkarmalı” demiş. Bunun üzerine HDP’liler çok bozulmuş, “Bize akıl vermesin” karşılığı vermiş. CHP’nin, bu tartışma ile ilgili ne düşündüğünü herkes merak ediyor. Kılıçdaroğlu aday olmak istiyormuş, Akşener’in de niyeti varmış, ilk turda herkes kendi adayı ile çıkabilirmiş. Senaryolar uzayıp gidiyor.

Hâlbuki yakın geçmişte yaşananları şöyle bir hatırlasak, bu tartışmaların anlamsızlığının hemen farkına varırız. Sizce Kemal Kılıçdaroğlu, kaset skandalından sonra “Genel başkanlığa aday değilim” derken samimi miydi, yoksa numara mı yapıyordu. Bence samimiydi. Birileri ona aday olacaksın diyene kadar aday olmayı aklından geçirmemişti.

Muhalefet partilerinin önemli bir kısmı aynı durumda. Nihai kararı verecek iradeye sahip değiller. Nereden mi biliyorum? Meral Akşener’in ağzından kaçırdığı “Bizden öyle istendi” ifadesini de boş verin.

2014 yılında çatı aday arayışları devam ederken, türlü türlü isimler konuşuldu. Ekmeleddin İhsanoğlu’nu hiç kimse dillendirmedi. Hatta CHP’liler duyunca şoke olmuştu. Peki, İhsanoğlu’nu Kılıçdaroğlu kendi mi akıl etti? Tabii ki hayır.

Adayı veya adayları ya da seçim stratejisini bu tartışmalar belirlemeyecek. Bu liderler hiç belirlemeyecek. Muhalefetin yol haritası geçmişte Ankara Bilkent’te ‘Altın Köşk’te belirlenmişti. 2019’da da yatta karar alınmıştı. Seçim takvimi belli olsun. Yatta-katta veya köşkte yapılacak toplantıya kadar yapılan tartışmaları birer fikir egzersizi olarak görmek lazım.

#NATO
#Recep Tayyip Erdoğan
#Türkiye
#Obama
#FETÖ
#ABD
#15 Temmuz
#Suriye