Yahudiler Madagaskar’a sürülmedi ama…

04:0012/04/2019, Cuma
G: 12/04/2019, Cuma
Hayreddin Karaman

Arap Baharı’nı kışa çevirmek için varını yoğunu sarf eden Körfez Ülkeleri ve Suud, İsrail ve ABD’nin güdümünde neye hizmet ettiklerini ya bilmiyorlar veya daha muhtemel olanı hırsları ve aşağılık çıkarları iman ve ahlaklarını alt etmiş bulunuyor. Bugünlerde Sudan, Cezayir ve Libya’da atağa kalkan hareketlerin arkasında da bu kumpanyanın olduğu kesin gibi görünüyor.İsrail vaktiyle uğradığı zulmü ve soykırımı devamlı canlı tutarak Batı kamuoyunu arkasına almayı başardı, antisemitizm karar ve kanunlarıyla

Arap Baharı’nı kışa çevirmek için varını yoğunu sarf eden Körfez Ülkeleri ve Suud, İsrail ve ABD’nin güdümünde neye hizmet ettiklerini ya bilmiyorlar veya daha muhtemel olanı hırsları ve aşağılık çıkarları iman ve ahlaklarını alt etmiş bulunuyor. Bugünlerde Sudan, Cezayir ve Libya’da atağa kalkan hareketlerin arkasında da bu kumpanyanın olduğu kesin gibi görünüyor.



İsrail vaktiyle uğradığı zulmü ve soykırımı devamlı canlı tutarak Batı kamuoyunu arkasına almayı başardı, antisemitizm karar ve kanunlarıyla da ağızlara kilit vurdu. Âdî menfaatlerine tapan siyonist siyasetçiler ile bağnaz siyonist dindarların işbirliğinin en pahalı faturası Filisitinlilere, artanı da Ortadoğu’ya kesiliyor ve Siyonist hareket geçmişten ibret almaya, zulmün acısını çekmiş bir toplum olarak başkalarına zulmetmekten çekinmeye yaklaşmıyor, iltifat etmiyor.

Bu satırları yazmama ve Madagaskar planını hatırlatmama sebep olan ise okuduğum şu haberdir:

ABD Başkanı Tramp bir Yahudi kuruluşunda yaptığı konuşmasında şunları söylemiş:

“ABD ve İsrail, Filistinlileri topraklarından çıkarıp Sina’ya yerleştirmek, orada Filistin devleti kurmalarını sağlamak ve Filistin’i bütünüyle İsrail’e bırakmak üzere anlaşıp Sisi’den Sina’yı satın almak üzere teşebbüse geçtiler. Mısır’dan Gazze ile Sina arasındaki sınırı açmasını isteyeceğiz. En çoğunu Körfez ülkeleri vermek üzere diğer ülkelerden de bu maksatla 800 milyar dolar talep ediyoruz. ABD ise bu bedele maddi katkıda bulunmayacaktır.”

Peki ABD, İsrail ve Körfez ülkelerinin başı çektiği bu cinayete sözde insan haklarının bekçisi olan diğer devletler ve kurumlar ne diyecekler?

Eğer İslam dünyası diye isimlendirilen, ama adı var kendi yok olan dünya ayağa kalkmaz ve bedel ödemezse diğerleri birkaç süslü laf söyler sonra işin üzerine yatarlar; hep böyle olmuyor mu?

Bu teşebbüs bana Madagaskar planını hatırlattı; bu da inşallah onun gibi başarısız olacaktır.

Neydi o plan?

Avrupa Yahudilerinin yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan sökülerek Afrika’ya gönderilmeleri fikri 1940’larda Nazilerin bulduğu bir fikir değildi. Madagaskar fikri ilk olarak 1885 yılında Fransız akademisyen Paul De Lagarde tarafından ortaya atıldı. 1904-05 yıllarında doğu Avrupa Yahudilerinin Uganda’ya yerleşmesi fikri Siyonist Kongresi’nde büyük tartışmalara sahne oldu. Uganda planı kongrede uzun süren tartışmalar sonrasında işletilemez bulunarak reddedildi. Yahudilere Filistin haricinde bir yurt arama geleneği 1940’lara kadar 20. yüzyıl boyunca da içlerinde Britanyalı antisemit Henry Hamilton Bearnish’in de bulunduğu birçok kişi tarafından devam ettirildi. 1937’de Polonya hükümeti Madagaskar fikrini tekrar ortaya attığında bir komisyon kurdu. Bu komisyon adanın en fazla 5000 aileyi barındırabileceğini belirterek planı reddetti. 1940 yılında Nazi Almanyası’nda Madagaskar fikri tekrar gündeme geldi. Yahudilerin devamlı Madagaskar’a gönderilmek istenmesi tesadüf değildi. Her şeyden önce Avrupa’dan oldukça uzaktı. Ayrıca az verimli toprakların ve çok az yer altı zenginliğinin bulunduğu bir yerdi. Dolayısıyla Avrupalılar bu ada ile ilgili işlerine yarayacak hiçbir şey bulamadıkları için bu adayı “Yahudi sorunu”nu çözecek bir yer olarak görüyorlardı. Eichmann’ın bu planı 3 Temmuz 1940’ta sunmasının “makul” sebepleri vardı: Naziler, Fransa’yı işgal etmek üzereydi ve Madagaskar adası o sırada Fransa’ya bağlı idi. Eichmann da Madagaskar adası ile ilgili maddeyi teslim anlaşmasının içine katmak istedi. Adolf Eichmann bu planı çok boyutlu olarak hazırlamıştı. Yahudilerin adaya naklini Britanya’ya ait olan ve Almanya’nın Britanya’yı fethi sonrası el koyacağı dünyanın en büyük deniz filosuyla, operasyonun finansmanını ise Yahudilerin el konulacak malvarlıklarıyla yapmayı planlamıştı. Nakliye sırasında zor koşullardan dolayı birçok fire verilecekti ama bu o kadar önemli değildi. Madagaskar’da kurulmak istenen sistem daha çok büyük bir gettoyu andırıyordu. Adada Yahudiler kendi kendilerini yönetecek fakat dışarı ile hiçbir bağları olmayacaktı. Dolayısıyla ada, Yahudilerin Amerika’daki soydaşlarının yaramazlık yapmamaları için esir tutulduğu, SS’lerin kontrolündeki büyük bir polis devleti haline gelecekti. Plan, Almanların, İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin yenemedikleri 1940’taki Britanya savaşı sonrasında nakliye için filo bulunamaması üzerine rafa kaldırıldı. 1942’de Madagaskar’ın İngilizler tarafından işgal edilmesi üzerine de iptal edildi.

Bugün yapılan hain planın engeli nakliye olamaz; çünkü gidilecek yer hemen sınırın ötesinde. Bu ve benzeri planları önleyecek güç Müslümanların şöyle veya böyle hakim oldukları ülkelerin ve özellikle Müslüman halkların elindedir. BM’de alınan yüzlerce karar uygulanmalı, İsrail işgal ettiği topraklardan çekilmeli, Kudüs Filistin devletinin başşehri olmalıdır. Bu kutsal topraklar Müslümanların elinde olduğu sürece, geçmişte olduğu gibi bugün de bütün ilgili din mensupları ziyaret ve ibadetlerini rahatça yapabileceklerdir. İsrail’in elinde olduğu sürece ne olacağı ise bugünden bellidir.

#Arap Baharı
#İsrail
#ABD
#Madagaskar