Kızılay’ı ehil ellerde koruyalım

04:0016/12/2018, Pazar
G: 16/12/2018, Pazar
Hayreddin Karaman

Başlık bana ait, ama alttaki yazıyı, değerli insanımız ve işin ehli Kızılay Başkanımız Kerem Kınık’tan ben rica ettim, okuyucularımla paylaşıyorum:Kızılay’ın tarihi, Türkiye’nin tarihinden ve bu tarih içindeki dönüşümlerden hiç bağımsız olmamıştır. 150 yıllık bu tarihi ‘iyilik çınarı’ Osmanlı’nın ‘sırtlanlar’ tarafından kanatılan yaralarına merhem sürerek başladığı yolcuğuna, Mehmetçik ile her cephede yan yana yürüyerek devam etmiş, Türkiye’nin yaşadığı her buhranda ve her sıçramada da Devletinin

Başlık bana ait, ama alttaki yazıyı, değerli insanımız ve işin ehli Kızılay Başkanımız Kerem Kınık’tan ben rica ettim, okuyucularımla paylaşıyorum:


Kızılay’ın tarihi, Türkiye’nin tarihinden ve bu tarih içindeki dönüşümlerden hiç bağımsız olmamıştır. 150 yıllık bu tarihi ‘iyilik çınarı’ Osmanlı’nın ‘sırtlanlar’ tarafından kanatılan yaralarına merhem sürerek başladığı yolcuğuna, Mehmetçik ile her cephede yan yana yürüyerek devam etmiş, Türkiye’nin yaşadığı her buhranda ve her sıçramada da Devletinin ve Milletinin yanındaki yerini almıştır.

Ülkemizin son yıllarda büyük bir sıçrama yaptığı tartışmadan varestedir. Kızılay’ın “Güçlü Türkiye’nin Güçlü Kızılay’ı” şiarıyla bu sıçramaya ayak uydurması da kaçınılmazdır. Kızılay, 2016 yılından itibaren bu sıçramanın stratejik planlarını yapmış, belirlediği stratejileri de bir bir hayata geçirmeye başlamıştır. İki olan uluslararası delegasyon sayısını 12’ye çıkarmış, 30’dan fazla ülkede insani yardım operasyonu başlatmış, 2017 yılında 20 milyon, 2018 yılında 30 milyon mazluma bir kap yemek, bir battaniye, bir kutu ilaç, bir bardak su verebilen örnek bir yardım kuruluşu halini almıştır.

Ancak, tabiatın kuralıdır: her değişim ve dönüşüm kendi karşıtını da oluşturur. Elbette bu da bizim beklediğimiz bir durumdu. Kızılay’ı milletine ait değerlerle buluşturma yolcuğunun sancısız geçmesi tabii ki beklenmiyordu. 15 Temmuz hain kalkışmasının ardından bir iç temizlik yapan kurum, 15 Temmuz’dan sonra demokrasi nöbetlerine, tüm talimatlara rağmen çıkmayan, milletinin gelecek kavgasında yerini almayan ‘Kızılaycılarla’ yollarını ayırdı. Milletin dişinden, tırnağından artırdığıyla yaptığı bağışları yerine hakkıyla ulaştırmayanla birlikte yürünmesi de beklenemezdi. 100 bin nüfuslu bir ilden birtek bile kurban vekaleti alamayan şube yapısıyla mazlumun yanındaki yeri alınamazdı. Yine tabiatın kanunu olduğu gibi, birçok farklı çevre ‘ortak düşman’ etrafında kendi farklılıklarını bir kenara atarak Kızılay Yönetim Kurulundan olağanüstü kongre toplamasını istediler. Yasal şartları yerine getirmiş olsalar idi bundan da geri durulmazdı elbette. Ancak Olağan Üstü Hal döneminde tüzüğü gereği Genel Kurul yetkilerini kullanma hakkı olan Yönetim Kurulu, kapatılan şubelerdeki delegelerin delege vasfının düşmesi, tüzük gereği başvuru yapmadıkları için bir ay sonra otomatik dernek üyeliklerinin de düşmesi, velev ki delege olsalar bile tüzük gereği 15 gün içerisinde beşte bir imzayı toplayamadıkları için bu talebi reddetti. Elbette bu kişilerin mahkemeye gitme hakları vardı. Yaklaşık 1 yıl önce mahkemeye aynı taleple başvurularını yaptılar. Yönetim Kurulu o kadar süreçten emindi ki, bu talebin yargıdan da döneceğine hiç kuşkuları yoktu. Ta ki ortaya garabet bir bilirkişi raporu konulana kadar. Hukuk Profesörü olan bilirkişi Kızılayla hiçbir hukuki bağı kalmamış bu kişilerin delege olduklarını, 15 günden sonra gelen tebligatların uzaktan gelip yolda vakit kaybettiğini dolayısıyla yasal olarak kabul edilmesi gerektiğini söyleyerek raporunu mahkemeye teslim etmiş. Mahkeme de, artık Kızılay ile hiçbir bağı bulunmayan bu kişilerin Kızılay yönetimini belirlemesi gerektiği yönünde inanmakta zorlanılacak bir karara imza attı.

Yerel mahkemenin kararı elbette ki –ve iyi ki- kesin karar değil. Bu karara Bölge Adliye Mahkemesi ve ardından ihtiyaç olması durumunda Yargıtay nezdinde elbette itiraz edilecektir. Bu yanlışlıktan dönüleceğine de canı gönülden inanıyoruz. Zira Devlet Türkiye’nin en önemli Uluslararası markalarından olan ve her yerde tanınan Kızılayı böyle hukuksuzluklara kurban etmez.

Bizi ve dünyanın dört bir yanında bizden yardım bekleyen mazlumları üzen durum şudur; Kızılay’da yönetimler geçicidir. Kızılay Yönetimi hiçbir ad altında hiçbir ücret almadan bu görevi yapar ve zamanı geldiğinde de iyilik bayrağını bir başkasına devreder. Kızılay bu ülkenin ve hatta insanlığın yüz akı kurumlarından biridir. Son yıllarda nerede bir kişi bir derde düşse yönünü Türkiye’ye ve Kızılay’a dönmektedir. Bizim bu mazlumların feryadını ortada bırakmaya hakkımız yoktur.

Tüzüğü gereği Fahri Başkanı Cumhurbaşkanımız olan Kızılayın büyüme ve güçlenme yolculuğu Milletimizin ve insanlığın ortak gururudur. Bu gururu lekeleyecek her yanlış hesap Bağdat’tan döner, müsterih olun.

Kerem Bey’in yazısı budur. Ben de şunu ekleyeceğim:

Genel Başkan sevgili Dr. Kerem Kınık, dört yıllığına, Kızılhaç ve Kızılay Federasyonunun Avrupa ve Orta Asya başkanı seçilmiştir, önümüzdeki ay İslam Dünyasının 57 ülkesinin Ulusal Derneklerinin birliğinin kurulacağı çok önemli bir zirveye de İstanbulda ev sahipliği yapacaktır. Bir de böyle bir dönemde bu muamele hiç bir şekilde kabul edilemez.

#Kızılay
#Dr. Kerem Kınık