İbn Atâullah İskenderânî: Namaz (2)

04:0024/05/2019, الجمعة
G: 24/05/2019, الجمعة
Hayreddin Karaman

“Hak Teâlâ sende usanma tabiatı olduğunu bildiğinden ibadetleri çeşitli kıldı, bir şeye hırs ve düşkünlük ile sarıldığını bildiğinden de bazı vakitlerde bazı ibadetleri yasakladı; bunu yaptı ki, bütün gayretin şeklen namaz kılmak değil, namazı hakkıyla kılmak olsun; çünkü her namaz kılan bunu hakkıyla yapmış olmuyor.”Allah Teâlâ namazdan ve namazda gaflet içinde olanları kınıyor (Mâûn: 107/5). Namazdan gaflet namazı kılmamaktır, namazda gaflet ise vücudun namazda; kalbin, zihnin, bilincin başka

“H
ak Teâlâ sende usanma tabiatı olduğunu bildiğinden ibadetleri çeşitli kıldı, bir şeye hırs ve düşkünlük ile sarıldığını bildiğinden de bazı vakitlerde bazı ibadetleri yasakladı; bunu yaptı ki, bütün gayretin şeklen namaz kılmak değil, namazı hakkıyla kılmak olsun; çünkü her namaz kılan bunu hakkıyla yapmış olmuyor.”

Allah Teâlâ namazdan ve namazda gaflet içinde olanları kınıyor (Mâûn: 107/5). Namazdan gaflet namazı kılmamaktır, namazda gaflet ise vücudun namazda; kalbin, zihnin, bilincin başka şeylerde olmasıdır. Kulun ibadetlerden usanmaması için namaz, oruç, zikir, tefekkür, hac gibi ibadetleri çeşitlendiren Rabbimiz, sınırları korumayı sağlama almak için de bazı vakitlerde namaz kılmayı yasaklamıştır. Şair der ki:

Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî îde Hak

Padişah konmaz saraya hane ma’mûr olmadan

Kalp O’nun sarayıdır, kul o saraya başkalarını oturtursa O’na yer kalmaz. Bir ârif de durumu şöyle tasvir etmiştir: Kul “Allah en büyüktür” diye namaza başladığında melekler bakarlar, eğer kalbinde ve zihninde başka şeyler varsa “yalan söylüyorsun, sana göre O’ndan daha büyük ve önemli şeyler var ki, kalbin onlarla meşgul” derler; eğer kalbinde yalnızca Allah varsa “Doğru söylüyorsun, kalbinde Allah’tan büyük bir şey yok” derler ve oradan çıkan bir nur arşa kadar uzanır…”

“Namaz kalpleri, günahların kirinden arındırır, namaz gayb âleminin kapılarının açılmasını istemektir.”

Bir hadiste Peygamberimiz (s.a.) günde beş vakit abdest alıp namaz kılmayı, günde beş kez yıkanmaya benzetmiş, beş kez yıkananda maddi kir kalmayacağı gibi beş vakit namaz kılanda da manevi kir kalmayacağını müjdelemiştir. Günahların ve mâsivâ içinde kaybolmanın oluşturduğu perde kalbin, gayb âlemine açılmasına engel olmaktadır. Bu perde hakkıyla kılınan namaz ve diğer ibadetler sayesinde kaldırılınca irfan ve ilham kapıları açılmaktadır.

“Namaz Allah’a yakarışın (en uygun) yeri ve yalnızca O’nunla olmanın ortamıdır. Namazda herkese açık olmayan bilgilerin alanı genişler ve onda nur saçan yıldızlar doğar. Allah senin zaaflarını bildiği için namazın sayısını az kıldı, O’nun lütfuna muhtaç olduğunu bildiği için de lütuf ve yardımlarını çoğalttı.”

Bir hadiste Peygamberimiz (s.a.) “…benim sevincim ve mutluluğum namazdadır” buyuruyor. İskenderânî’ye soruyorlar: Bu mutluluk Peygamberimize özel midir, yoksa başkalarının da bunda nasibi var mıdır? Şu cevabı veriyor:

“Bir şeye şahid olmanın (şühûdun, görme ve tanık olmanın) şahide vereceği mutluluk, o şey hakkındaki bilgisi kadardır. Peygamberimizin bilgisi kadar kimsede bilgi yoktur, O’nun mutluluğu kadar da kimse de mutluluk olamaz. ‘Namazda O’nun celâlini müşahade ettiği için mutluluğu’ dedik, “Namaz ile mutluluk” demedik; çünkü Peygamberimiz Rabbinden başka hiçbir şey ile mutlu olmaz. Nasıl böyle olmasın ki, başkalarına, “Allah’a, O’nu görüyormuşsun gibi ibadet et” buyuruyor, Peygamberimizin Allah’ı görüp, O’nun yanında bir başka şeyi daha görmesi imkansızdır.”

Anladığımı şöyle ifade edebilirim:

Allah Resulü (s.a.) namaz ile mutlu olmaz; çünkü o ancak Rabbi ile mutlu olur, Rabbinin cemal ve celalini ise kesintisiz müşahede etmektedir; Onun için namazın özelliği, bu müşahedenin farklı keyfiyeti ile ilgilidir. Sair insanlar ise namazla mutlu olabilirler; çünkü onların ömürleri gaflet içinde geçmekte iken namaz huzur ve huşû için bir fırsat oluşturmaktadır.

“Şeb-i mi’râc hususî bir tecellîder sana yoksa- Senin her anların mi’rac-ı Rahman yâ Resûlellah”

Hikem şerhinden söz ettiğim Mahir Efendi’nin şerhinden bir parça naklederek bu yazıyı bitirmek ve hem dil hem de yazı inkılabıyla neleri kaybettiğimize bir daha işaret etmek istiyorum:

Musallînin (namaz kılanın) iftitah tekbir “teslim”, kıyamda vukufu “tezellül”, senâ ve tilaveti “tebezzül”, rukû’u “tahaddu’, sücudu “tehaşşu’, ka’desi “terağğub”, teşehhüdü “temelluk” olup her kim bu suretle edây-ı salât ederse Hak Teâlâ hazretleri de onu mazhar-ı tecelliyât eyler. (s.549).

Not: Suûdîler üç İslam alimini idam ederek yeni bir cinayete daha imza atma hazırlığı içindeler. Bunu engellemek için her vicdan sahibinin bir şeyler yapması farzdır.

#Ramazan
#İslam