Hadis, Sünnet ve İslâm

04:009/02/2018, Cuma
G: 18/09/2019, Çarşamba
Hayreddin Karaman

1963 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldum ve İstanbul İmam Hatip Okuluna meslek dersleri öğretmeni olarak tayin edildim.Okullarda ve okul dışında İslâm ilimleri ve onun yardımcıları adına aradığımı kimde ve nerede bulduysam almak için gece gündüz çabaladım.Hadis ve sünnet konusunda dışarıdan müsteşriklerin (oryantalistlerin) ve içeriden de onların uydularının ileri sürdükleri, ilim kisvesine bürünmüş olsa da başka amaçlar taşıyan iddialarını da o günlerden itibaren dikkatle takip

1963 yılında İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun oldum ve İstanbul İmam Hatip Okuluna meslek dersleri öğretmeni olarak tayin edildim.

Okullarda ve okul dışında İslâm ilimleri ve onun yardımcıları adına aradığımı kimde ve nerede bulduysam almak için gece gündüz çabaladım.


Hadis ve sünnet konusunda dışarıdan müsteşriklerin (oryantalistlerin) ve içeriden de onların uydularının ileri sürdükleri, ilim kisvesine bürünmüş olsa da başka amaçlar taşıyan iddialarını da o günlerden itibaren dikkatle takip ettim.

Üç önemli itirazları, tenkit ve çürütme teşebbüsleri dikkatimi ve ilgimi daha çok çekiyordu::

1. Hadisler Peygamberimiz’in (s.a.) vefatından yıllarca sonra kitaplaştırıldı, bundan önce ezberden naklediliyordu, bu kadar sözün hafızada tutulması ve doğru nakledilmesi mümkün değildir. Ayrıca çeşitli maksatlarla hadislerin uydurulduğu da olmuştur. Bu sebeple hadislere güvenilemez.

2. Peygamberimiz’in her sözü ve fiili, bağlayıcılık dereceleri farklı da olsa din kuralı getirmez, din kuralına dayanak olamaz; çünkü o, aynı zamanda bir beşerdir, beşer olarak söyledikleri vardır, daha sonraki yöneticilerin duruma göre farklı davranmalarına imkan veren sözleri ve davranışları vardır, tavsiye kabilinden olanlar vardır…

3. Hadis âlimleri hadislerin sahih olup olmadığını tespit için hadisin metnine değil, onu rivayet eden kişilere (râvîlere, ricale) bakmışlar, bunların hafızaları ve ahlâkları elverişli olması halinde rivayetlerini sahih kabul etmişlerdir. Halbuki Peygamberimiz (s.a.), akla, vakıaya, bilime, yine vahye dayanan temel kurallara ve hükümlere, İslâm’ın temel ilkelerine ve maksatlarına ters düşen bir söz söylemez, bir davranışta bulunmaz. Bu sebeple rivayetlere bir de bu yönden bakmak, metni de bu ölçülere göre tenkide tutmak gerekirdi.

Bu itirazları okudukça, duydukça haklı olup olmadıklarını araştırdım, peşinen ne kabul ettim ne de reddettim.

İmam Hatip Okulu'nda hadis derslerini de okutmak nasip olunca “Hadis Usulü” isimli kitabımı yazdım ve İmam Hatip Okulları seviyesinde olmasına rağmen bu kitapta, yukarıda sıraladığım itirazlara ve bunların yanlış olan taraflarına şöylece temas ettim (mealen naklediyorum):

a. Hadislerin bir kısmı daha Peygamberimiz (s.a.) hayatta iken izin verdiği bazı ashabı tarafından yazılmıştır. Daha sonra rivayetler çeşitli sistematiklerle kitaplara geçirilirken bu yazılı kaynaklardan da istifade edilmiştir. Ayıca ashab ve daha sonraki nesiller, hayatlarından daha fazla sevdikleri, dünya ve ahirette kurtuluşun, saadetin, adam gibi adam olmanın kendisini izlemeye, yolundan ayrılmamaya bağlı olduğuna iman ettikleri Allah Resulü’nün davranışlarını, sözlerini ve hayatını olduğu gibi tespit etmek, hafızada tutmak, mânâ ve hüküm bakımından değiştirmeden başkalarına nakletmek hususunda azami titizliği göstermişlerdir. Uydurma hadisleri sahih olanlarından ayırmak için sağlam kurallar ve ölçütler koymuş, ayrıca uydurma rivayetleri, özel kitaplarda toplamışlardır.

b. Kelâm ve fıkıh âlimleri, sahabenin davranışlarını da örnek alarak Peygamberimiz’in (s.a.) söz ve davranışlarının din, edeb, âdet, beşeri davranış olanlarını birbirinden ayırmışlar, bu maksatla özel çalışmalar yapmışlardır.

c. Yine bu âlimler metin tenkidi de yapmışlar, senedi sağlam bile olsa bir söz, yukarıda açıklanan ölçütlere uymuyorsa bunun Efendimiz’e ait olamayacağını, ortada tespit edilemeyen (bâtın) bir rivayet kopukluğunun bulunduğunu ifade etmişlerdir.

Sonuç olarak her hadis sünnet değildir ama bize sünneti taşıyan araç da Peygamberimiz’in söz ve davranışlarını nakleden sağlam rivayetlerdir.

Bu rivayetlerin bir kısmı, başka kültürlerden ve moderniteden etkilenen bazı kişilere göre önemsiz veya sıradan, dinî olmayan ifadeler olabilir, ama bu konuda karar verecek olanlar Müslüman aklıyla düşünebilen ilim ve fikir adamlarıdır.

Batı’nın göbeğinde yetişmiş ve araştırarak Müslüman olmuş bir zatın, bir ilim ve fikir adamının, Müslüman aklıyla düşünerek vardığı sonuçları, içimizde yetişen ama aklı bizden olmayanlara ibret olarak gelecek yazımda aktaracağım.

#Hadis
#Sünnet
#İslam