Gazzâlî-Hakikati bilmenin yolu (2)

04:0031/05/2019, Cuma
G: 31/05/2019, Cuma
Hayreddin Karaman

Gazzâlî doğru ve kesin bilgiye ulaşmak için Allah Teâlâ’nın insanda, bilginin konu ve alanına ait kabiliyet ve güçler yarattığını ifade ettikten sonra duyular ve akıl ile idrak edilecek şeyler dışında ancak vahiy ve nübüvvet nuru ile ulaşılabilecek hakikat bilgilerinin bulunduğunu açıklıyor.Ona göre bunları akla dayanarak inkar edenlerin aslında bir delilleri yoktur, yalnızca körün rengi idrak edemediği için yok demesi gibi bir inkardan ibarettir. Allah’ın rahmet ve lütfu ile gönderdiği peygamberlere

Gazzâlî doğru ve kesin bilgiye ulaşmak için Allah Teâlâ’nın insanda, bilginin konu ve alanına ait kabiliyet ve güçler yarattığını ifade ettikten sonra duyular ve akıl ile idrak edilecek şeyler dışında ancak vahiy ve nübüvvet nuru ile ulaşılabilecek hakikat bilgilerinin bulunduğunu açıklıyor.



Ona göre bunları akla dayanarak inkar edenlerin aslında bir delilleri yoktur, yalnızca körün rengi idrak edemediği için yok demesi gibi bir inkardan ibarettir. Allah’ın rahmet ve lütfu ile gönderdiği peygamberlere iman edebilmek için aklı doğru kullanmaya ihtiyaç vardır. Bir kör düşünelim, camiye gitmek istiyor, bir götürene ihtiyacı var, biri onu alıp camiye götürüyor, akıl da insanı alıp Peygambere imana götürüyor, iman ettikten sonra aklı aşan konularda bilgiye ulaşmanın yolu vahiy ve nübüvvet nuru ile aydınlanmış kalb oluyor.

Aklı imana götürecek deliller arasında rüyalar vardır; çünkü rüyada ileride olacak bazı şeyler görülebiliyor, gayba bir pencere açılıyor, buna ek olarak Kur’an vardır, Peygamberimizin hayatı ve mucizeleri vardır; insan bunlardan yalnız birinden değil, tamamından faydalanmalı, delil olarak istifade etmelidir.

Özetlediğim bu irfanı şimdi de onun dilinden takip edelim:

(İnsan peygamberlik hakkında ya sahâbede olduğu gibi peygamberi görerek veya onun hakkında şüphe götürmeyecek sağlamlıktaki bilgileri okuma ve işitme yoluyla elde ederek bilgi sahibi olur). Nübüvvbetin ne demnek olduğunu (böylece) anladığın takdirde Kur’an-ı Kerimi ve hadisleri çok oku, Hz. Muhammed’in (s.a.), nübüvvet derecelerinin en yükseğinde bulunduğuna dair de sende bir zaruri (kesin) bilgi hasıl olur. İbadet ve onun kalbi eğitmekteki etkisi hakkında söylediklerini tecrübe ederek kanaatini güçlendir. O’nun, “Bir kimse bilgisi ile amel ederse Cenâb-ı Hak ona, bilmediği şeyler hakkında bilgi ihsan eder”, “Bir imse bir zalime yardım ederse Allah o zalimi, onun başına bela eder”, “Bir kimse sabahleyin kalktığı vakit düşüncesi yalnız bir nokta (Allah) etrafında toplanıyorsa Cenab-ı Hak onu, dünya ve ahiret endişelerinden kurtarır.” manalarındaki hadislerde O’nun ne kadar doğru söylediğini anlamak için binlerce defa tecrübe edersen sende kesin bir bilgi hasıl olur. Nübüvvet hakkında kesin bilgiye ulaşmak için bu yolda devam et. Yoksa sadece deyneği ejderha yapmak, ayı ikiye bölmek gibi mucizelere bakmak yetmez. Çünkü yalnız bu mucizelere bakıp sayılmayacak kadar çok olan meydandaki karineleri (bilgi, kanaat ve ispat yollarını) göz önünde tutmazsan çok defa o mucizleri sihir ve hayal sayabilirsin… Peygamberliğe imanın dayanağı (Kur’an’da olduğu gibi) düzgün ve ölçülü söz olursa ona benzeyen bir başka söz ile şüpheye düşersin. Buna benzer harikaların her biri senin delilin olsun, böylece birine değil tamamına dayalı bir kesin bilgiye ulaşmış ol…

On yıla yakın bir zaman içinde halkın arasına katılmadım, yalnız yaşamaya devam ettim. Bu esnada, sayamayacağım birçok sebeple, hem zevkle (yaşayarak), hem akla dayalı delil ile hem imandan gelen kabul ile açıkça anladım ki, insan bedenden ve kalpten ibaret olarak yaratılmıştır. Kalpten maksadım, Allah’ı tanımaya mahsus bir yer olan ruhun hakikatidir; ölüde ve hayvanda da bulunan maddi kalp değildir. Bedenin sağlığı vardır, onunla mutlu olur, hastalığı vardır onunla helak olur; bunun gibi kalbin de sağlığı/selameti vardır, “Allah’a ancak selîm (manevi hastalıkları bulunmayan) bir kalb ile gelen” kurtulur (Şuarâ:89), kalbin hastalığı da vardır ki, onu ebedî olarak helak eder, “…kalplerinde hastalık vardır” ( Bakara:10). Allah’ı bilmemek ve inanmamak öldürücü zehirdir, nefsin arzularına uyarak Allah’a kulluktan sapmak kalbi hasta eden amildir, Allah’ı bilmek ve O’na iman etmek diriltici panzehiridir, nefsin arzularına karşı durarak Allah’a kulluk etmek şifa veren ilacıdır. Nasıl bedeni sıhhate kavuşturmak için ilaçlar arsa, kalbi sıhhate kavuşturmak için de ilaçlar vardır. Nasıl ilaçların tesirini akıl ile bilmek mümkün olmayıp bu konuda –aslını peygamberlerden öğrenen- doktorları dinlemek ve onlara uymak gerekiyorsa, kalbi iyileştiren ibadet ilaçlarının sayıları, şekilleri, sınırları, miktarları konularındaki bilgi de peygamberlerden gelir, akıldan değil… Secde rükû’un iki katıdır, sabah namazı ikindi namazının yarısı kadardır; bunların böyle olmasında bir sır vardır, bunlar ancak nübbüvvet nuru ile sezilebilir. İbadetlerin bu özellikleri için akıl yoluyla sebep ve hikmet arayanlar veya bunların rastgele olduğunu ileri sürenler ahmaklık ve cehaletlerini açığa çıkarmış olurlar.

#Gazzâlî
#Hakikat