Diyanet’e ve İlâhiyat’a çatma hastalığı

04:0014/10/2018, Pazar
G: 14/10/2018, Pazar
Hayreddin Karaman

Beni şahıslar değil konu, problem, dava, çözüm… ilgilendirdiği için gerekli olmadıkça isim vermiyorum.Birden fazla kişi –ki, bunların çoğu medya mensubu ve köşe yazarlarıdır- her fırsatta İmam Hatip Okulları, İlahiyat Fakülteleri, Diyanet İşleri Başkanlığı’na çatıyor, bu kurumları itibardan düşürmek için maalesef yalan söylüyor, iftira ediyor, abartıyor, istismar ediyor, konuyu ve/veya sözü amacından saptırıyor, münferit şahıs ve vakıaları genelliyorlar…Yakında bir köşe yazarının bir yazısını okudum.

Beni şahıslar değil konu, problem, dava, çözüm… ilgilendirdiği için gerekli olmadıkça isim vermiyorum.

Birden fazla kişi –ki, bunların çoğu medya mensubu ve köşe yazarlarıdır- her fırsatta İmam Hatip Okulları, İlahiyat Fakülteleri, Diyanet İşleri Başkanlığı’na çatıyor, bu kurumları itibardan düşürmek için maalesef yalan söylüyor, iftira ediyor, abartıyor, istismar ediyor, konuyu ve/veya sözü amacından saptırıyor, münferit şahıs ve vakıaları genelliyorlar…


Yakında bir köşe yazarının bir yazısını okudum. Din ilimleri tahsil etmemiş bulunan bu zatın “dinimizin tahrif edilmesine, sahih İslam’ın dışında bir İslam anlayışı veya dinsizliğin revaç bulmasına bazı kurumların destek olmasına karşı çıkmasına” katılıyorum. Ama aşağıda nakledeceğim ifadeleri, ilim, insaf ve takvaya sığmaz.

“FETÖ gitti ama içimizdeki tehdit bitmedi. Özellikle akademisyen, ilahiyatçı, din bilimci gibi ambalajlara bürünmüş, kendisini İmam-ı Gazali ve İmam-ı Rabbani gibi önde gelen âlimlerden bile üstün gören sapık bir güruh, her fırsatta ortaya çıkıp zehir saçıyor. Aynı istismarcılar, son günlerde de, ‘Kadınlar camiye gelmeli’ ifadesini kalkan yaparak saldırıya geçti.

Dinde reformculara; milletin parası ile sponsor olup, dine hakaret ettiren belediyeler, İslâm’a ‘Bölücü’, Kur’an’a ‘Yetersiz’ diyen sapıklara ‘İlahiyatçı’ payesi veren kurumlar vebal altındadır.”

Yüzden fazla İlahiyat Fakültesi ve binden fazla ilahiyat hocası var; İslam’a bölücü, Kur’an’a yetersiz diyecek kadar sapmış, yolunu şaşırmış bedbahtlar devede kulak değildir ve camiamız bunları dışlamaktadır. Kadınların camiye gelmelerini isteyenleri, yukarıdaki ağır ithamlara konu olan şahıslarla bir tutmak hatalıdır.

Kadınların camiye gitmelerini istemek ne reform, ne zehir saçmak ne de sapkınlıktır. Şartlar müsait olduğunda “kadınları, Allah’ın evlerinden mahrum etmeyin” diyen Efendimizdir’dir (s.a.). İyi niyetli bir kısım Müslümanın ve âlimlerin bunu istemelerini, eğer varsa kötü niyetli istemelerden ayırmak gerekir.

Şimdi gelelim asıl konumuz olan Diyanet’e çatma meselesine. Yazar diyor ki:

“Bu tür tahrifat teşebbüslerine mani olması gereken Diyanet ise ‘İlmihal’de, ‘…kadınların, erkeklerle aynı safta bulunup bulunmayacakları konusunun, dinî bir mesele olmayıp, doğal ve örfî nedenlere dayandığı…’ gibi ifadelerle, reformculara cesaret vermektedir.”

İlmihal’e katkı yapanlardan biri olduğum için işin doğrusunu açıklamam gerekiyor.

Bu konu İlmihal’de, “cemaatle namaz” bahsinde 272-275. sayfaları kapsayacak kadar geniş ve başta Hanefî mezhebi olmak üzere muteber fıkıh mezheplerinin görüşlerine uygun olarak yazılmıştır. Bu kadar uzun bir yazının son paragrafını alarak yanlış algı oluşturmak da iyi niyetle bağdaştırılamaz.

O bahsi İlmihal’den naklediyorum, takdiri de okuyucuya bırakıyorum:

Kadınların Mescitlere Gitmeleri ve Saf Düzeni

Hz. Peygamber, kadınların mescide gelebileceklerini, ancak evdeki ibadetlerinin daha üstün olduğunu çeşitli vesilelerle dile getirmiştir. Bu konuya ilişkin hadislerden bazıları şöyledir:

“Kadınların mescitlere gitmesine engel olmayın. Fakat evleri onlar için daha hayırlıdır” (Müslim, “Salât”, 134-137; Şevkânî, Neylü’l-evtâr, III, 148¬149).

“Kadınlarınız gece mescide gitmek için sizden izin istediklerinde onlara izin verin” (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, II, 944-945; Müslim, “Salât”, 139).

“Kadınlar cemaate katılmak istedikleri zaman, koku sürünmesinler” (Müslim, “Salât”, 141-142).

Hz. Peygamber döneminde kadınların sabah namazına gittiklerine dair rivayetler yanında, Hz. Peygamber’in kadınları bayram namazına katılmaya teşvik ettiğine dair rivayetler de bulunmaktadır (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, I,98-99; II, 222-223, 311, 510-511, 891). Bu hadislerden birinde Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: “Henüz kocaya gitmemiş genç kızlar, perde arkasında yaşayan kadınlar (zevâtü hudûr) ve hayızlı kadınlar evlerinden çıksınlar; hayır ve müminlerin duasına (davet) şahit olsunlar. Hayızlı kadınlar, namaz kılınan yerden uzak dursunlar” (Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, I, 234¬235).

Farz namazların camide cemaatle kılınması daha faziletli olmakla birlikte, klasik dönemde fitne endişesiyle kadınların camiye gitmesine pek sıcak bakılmamıştır. Ebû Hanîfe serkeşlerin, kötü niyetli kimselerin uykuda olması sebebiyle güvenlikli vakit olduğu düşüncesiyle, yaşlı kadınların sabah, akşam ve yatsı namazlarında camiye gitmelerinde bir sakınca görmemiştir. Ebû Yûsuf ve Muhammed’e göre ise yaşlı kadınlar bütün vakit namazlarında camiye gidebilirler. Sonraki Hanefî fakihlerine göre ise zamanın bozulması ve fıskın ortaya çıkması sebebiyle yaşlı da olsalar kadınların cuma ve bayram namazlarına gitmeleri mekruh görülmüştür. Şâfiî ve Hanbelîler ise, ister genç ister yaşlı olsun güzel ve gösterişli kadınların, Mâlikîler’e göre de erkeklerin ilgi duymadığı yaşlı kadınların bile cemaatle namaz kılmak üzere camiye gitmeleri mekruhtur.

Günümüzde ve ülkemizde sokaklar örtülü, örtüsüz kadınlarla dolup taşmaktadır. Bu durumda örtülü kadınların camiye gelmeleri fitneye sebep gösterilemez. Aksine cemaatle namaz, çocukların eğitiminden birinci derecede sorumlu olan annelerin ve anne adaylarının dinî bilgi ve şuurlarını takviye eder.

“Kadının namazda erkeğin hizasında bulunması” konusuyla devam edeceğim.

#Diyanet
#İlâhiyat