Filistin’e nasıl yardım edilebilir?

04:0024/09/2023, Pazar
G: 24/09/2023, Pazar
Hayreddin Karaman

Filistinlilerin yurtlarındaki tarihi varoluşları milattan öncesine kadar uzanmaktadır. Yahudiler Mısır’dan göç ederek bu topraklara geldiklerinde (M.Ö. 12. yüzyıl) orada yaşayan halklar arasında Filistinliler de vardı. Hz. Ömer’in fethinden itibaren Filistin toprakları İslâm hâkimiyetine girdi ve hâkim nüfus da bugün adına Filistinliler dediğimiz Müslümanlaşmış Araplar oldu. Diğer halklar gibi Yahudiler de Osmanlı döneminin sonuna kadar bu topraklarda huzur ve adalet içinde yaşadılar, göçlerle çoğaldılar.

Filistinlilerin yurtlarındaki tarihi varoluşları milattan öncesine kadar uzanmaktadır. Yahudiler Mısır’dan göç ederek bu topraklara geldiklerinde (M.Ö. 12. yüzyıl) orada yaşayan halklar arasında Filistinliler de vardı. Hz. Ömer’in fethinden itibaren Filistin toprakları İslâm hâkimiyetine girdi ve hâkim nüfus da bugün adına Filistinliler dediğimiz Müslümanlaşmış Araplar oldu. Diğer halklar gibi Yahudiler de Osmanlı döneminin sonuna kadar bu topraklarda huzur ve adalet içinde yaşadılar, göçlerle çoğaldılar. Her şeye rağmen 1947 taksim planında bir milyon Filistinli Müslümana karşı beş yüz bin Yahudiye toprakların yarıdan fazlası verildi. Hazırlıklı Yahudi kıtaları, Arapların parçalanmışlık ve dağılmışlıklarından yararlanarak ve arkalarına Amerika, İngiltere gibi destekçileri de alarak, 1948’de Filistinlileri
-ülkenin yüzde yetmişine ulaşan-
topraklarından sürüp çıkardılar, bunu yaparken hiçbir meşrûiyyet ölçüsüne dayanmadılar, hiçbir uluslararası kural ve karara uymadılar. 1967’de ise Gazze ve Batı Şeria’da (Filistin’in yaklaşık onda birinde) sıkışmış olan Filistinlileri buradan da sürdüler, yerlerini işgal ettiler ve kalanları da yönetimleri altına aldılar.
Dağılmış, birbirine düşmüş, her birinin yönetimi halktan kopmuş, belli bir ideolojinin -ve bu ideolojiyi temsil eden dünya gücünün-
dümen suyuna girmiş İslâm ülkeleri bu olup bitenler karşısında ya hissiz ve ilgisiz yahut da aciz kaldılar. Bir avuç Filistinli zulme ve yok edilmeye karşı direndi, direniyor.
FİLİSTİNLİ DİRENİŞÇİLER “NİÇİN DİRENDİLER?”

İnsan tabiatı, hukuk, ahlâk, dinler, “İsrail’in yaptıkları karşısında direnmeyi, boyun eğmemeyi gerektirdiği, hatta emrettiği için” direndiler. Siyonist İsrail ülkede, sulh ve adalet içinde kendine de bir yurt edinmenin peşinde değildi. Onun amacı Fırat’tan Mısır’a kadar uzanan bölge içinde yalnızca Yahudilere ait bir yurt edinmek ve bu yurt içinde başka hiçbir bağımsız, insan haklarına sahip insan grubunu barındırmamak idi. Bu amaç karşısında binlerce yıldan beri bu topraklarda yaşamış Filistinli ya yok olacak yahut da direnecekti. Direnmeye karar verildi. Elinde yumruğu, tırnağı ve taşından başka silahı yoktu. Eğer silah bulabildiyse, bu da, İsrail’in elindeki gelişmiş silahlara karşı birkaç küçük el silahı, bomba ve modası geçmiş küçük, kısa menzilli füze idi. Filistinli işte bu imkânsızlıklar içinde direndi, direniyor. Her şeye rağmen İsrail’i korkutuyor, rahatsız ediyor, âdil bir barışa zorluyor...

Elli yıldan beri Filistinlinin Siyonistlerden neler çektiğini bilmeyen, İsrail’in etkili propagandasına aldanmış, gaflete hatta hıyanete düşmüş birçok Müslüman, direnen Filistinlileri ayıplıyor, zulümden ve aldatmacadan ibaret olan barışa razı olmasını istiyor, direnişte kullandığı yöntem ve araçları normal -hatta tarihi- şartların kurallarına göre değerlendiriyor, sorguluyor ve mahkûm ediyorlar.

Genel olarak da insanoğlunda kanıksama psikolojisi var; bu yüzden artık, hemen her gün Siyonistlerin, Filistin’de bir veya daha fazla evi yıkması, birkaç masumu öldürmesi, yakalayıp hapsetmesi, kolunu bacağını kırması… sıradan bir haber gibi gelip geçiyor.

Ne yapsınlar mı diyorsunuz?

1.
Dua etsinler,
2.
Bu kahraman, mağdur ve mazlûm halka her türlü yardım etsinler,
3
. Fertler ve devletler olarak İsrail ekonomi ve ticaretine destek olmasınlar, aksine bu alanı baskı aracı olarak kullansınlar,
4.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nda kınama ve engelleme kararları yıllardır ve defalarca alınıyor; beş iri devletin biri ikisi, veto hakkını kullanarak bu kararların Güvenlik Konseyi’nde de karara bağlanıp icraya dönüşmesini engelliyorlar. Cumhurbaşkanı’mız yıllardan beri “Dünya beşten büyüktür” gerçeğini dile getirerek BM ve Güvenlik Konseyi’ndeki düzenin değişmesini savunuyor, 208 ülkeden beşini çıkarınca geriye 203 ülke kalıyor; bu ülkeler, madem çoğunlukla İsrail zulmü konusunda doğru karar alıyorlar bu değişim teklifini de desteklesinler, devamlı gündemde tutsunlar,
5
. Beş iri devlet, 203 devleti yok sayıyorsa, onların kararlarını kale almıyorsa siyasi, askeri, ekonomik, ticari… alanlarda bu beş devlete (hangileri veto ediyorsa onlara) baskı yapsınlar, imkân ve menfaatlerini kısıtlasınlar.

Bu iri devletlerin cebir ve/veya hile ile diğer devletlerden elde ettikleri büyük menfaatler, imtiyazlar, imkânlar var; bunların bir kısmı bile onları yola getirmeye yeter; ancak bunun da yolu birliktir. Mağdurları birbirine düşürüp durumdan yararlanarak sömürmeye ve zulme devam ediyorlar artık yeter, uyanıp kendimize gelelim, oyuna gelmeyelim, ortak menfaatte birleşelim, hatta geçici değil, uluslararası daimi birlik oluşturalım.

203 devlet, gerektiğinde imkânlarını kullanarak beşten büyüklüğünü gösterip yukarıda saydığım ve daha da çoğaltılması mümkün olan tedbirleri bütün mazlûm milletler ve topluluklar için uygulasınlar.

Eğer hak, hukuk, vicdan, insanlık adına bunu yapmazlarsa, kılları kıpırdamazsa şunu unutmasınlar:

Bir gün sıra kendilerine de gelebilir.

#Filistin
#Politika
#Hayrettin Karaman