Türkiye-AB yolculuğunda ivme

04:009/02/2018, Cuma
G: 18/09/2019, Çarşamba
Hatice Karahan

Bugün, Kasım ayında Mesafe ve Sinyal başlıklı yazımda detaylı ele aldığım AB ile ilişkiler mevzuundan bir kupleyle başlayayım: “Yılların ördüğü güçlü ağların bir kazan-kazan durumu ortaya çıkardığı, iki taraf için de inkâr edilemez bir gerçek. Bunu kaybetmeye dair bir niyet de, ben henüz görmedim”.O vakit gerçekleştirdiğim Brüksel temaslarının da çıktılarıyla beslediğim ilgili görüşlerde, iletişim kanalıyla karşılıklı doğru sinyaller vermenin önemine değinmiş ve yapılacak yüksek düzeyli diyalog

Bugün, Kasım ayında Mesafe ve Sinyal başlıklı yazımda detaylı ele aldığım AB ile ilişkiler mevzuundan bir kupleyle başlayayım: “Yılların ördüğü güçlü ağların bir kazan-kazan durumu ortaya çıkardığı, iki taraf için de inkâr edilemez bir gerçek. Bunu kaybetmeye dair bir niyet de, ben henüz görmedim”.


O vakit gerçekleştirdiğim Brüksel temaslarının da çıktılarıyla beslediğim ilgili görüşlerde, iletişim kanalıyla karşılıklı doğru sinyaller vermenin önemine değinmiş ve yapılacak yüksek düzeyli diyalog toplantılarının gerçekle algı arasındaki mesafeyi kısaltmak için anlamlı olacağını belirtmiştim. Bu bağlamda ilgili Bakanlarımızın gerçekleştirdiği söz konusu görüşmeler oldukça verimli geçerken, müspet çabaların katkısıyla yumuşayan ortamın bir meyvesi olarak geçtiğimiz gün gündeme düşen Türkiye-AB Zirvesi haberleri epeyce ilgi uyandırdı.

Buna göre; AB Konseyi Başkanı Tusk, AB Komisyonu Başkanı Juncker ve AB Konseyi Dönem Başkanı Bulgaristan Başbakanı Borisov, 26 Mart tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Varna’da bir araya gelerek liderler düzeyinde bir görüşme yapmayı teklif etmiş bulunuyor. Bu doğrultuda Cumhurbaşkanımız'a iletilen mektupta da ima edildiği üzere, 2017 Mayıs ayında Brüksel’de yapılmış olan ortak toplantı, bu girişim için başlıca referans noktası... Ve akabinde ekonomi, ulaştırma, terör gibi başlıklarda işbirliği için gerçekleştirilen üst düzey diyalog toplantıları da, karşılıklı niyeti tasdik etmiş bulunuyor.

Bu kapsamda Türkiye’nin AB üyesi ülkeler ile geliştirdiği ilişkilerin memnuniyetle karşılandığına yer verilen mektupta, zirveyi bir fırsat kılarak ortak menfaatleri gözetecek şekilde nasıl ilerleneceğini istişare etmek üzere bir araya gelinmesi öneriliyor.

EKONOMİK BAĞLAR

Hayal kırıklıklarıyla döşeli Türkiye-AB hikayesinin en pozitif bölümü, belki de her daim ekonomi… Bilindiği üzere gelinen noktada Avrupa, Türkiye için vazgeçilmez başlıca pazar. Keza AB ekonomisi için de Türkiye, önde gelen partnerlerden. Nitekim AB-dışı toplam ticaret hacminde, bölge ekonomisi için 5 numaralı konumdayız. Sadece ihracat açısından bakıldığında ise, 4 numara…

Bu bağlamda 2017 yılının sert esen siyasi rüzgarlarının, söz konusu ticari ilişkiyi tedirgin etse de bozmadığını rakamlar söylüyor: 2016 yılında 145,8 milyar dolar olan Türkiye-AB toplam ticaret hacmi 2017’de 159,1 milyar dolara yükselmiş durumda. Elbette güçlenmiş bir güven ortamının, ekonomik potansiyelin daha iyi ortaya çıkmasına yol açacağına da şüphe yok. Bu kapsamda AB ülkelerinin, ülkemizdeki doğrudan yabancı yatırımların kabaca üçte ikilik anlamlı bir bölümünü üstlendiğini de hatırlayalım.

VİZE ÇIKARSA

Ekonomik rabıtanın güçlenmesi ise, güvenin tazelenmesinin yanı sıra ilgili birtakım adımların atılmasını gerektiriyor. Bunların başında da bilindiği üzere Gümrük Birliği (GB) var. 90’lar itibariyle ekonomimizin dış ticaret ve rekabet gücünün artmasında kritik bir rol oynayan GB’nin artık yaşlanmış ve günün koşullarına uymayan içeriğini güncellemek, son birkaç yılın ajandasında olan bir mevzu. Mamafih 2016 yılında üzerinde hemfikir olunan ve somut adımlar atılması kararlaştırılan GB güncellenmesi, birtakım malum siyasi baskılara maruz kalarak tehir edildi. Oysa AB tarafı da çok iyi biliyor ki; GB’nin genişletilmesi, Türkiye aleyhine olan dengesizlikleri gidermek ve daha geniş bir ekonomik entegrasyon sağlamak adına taraflar için mühim bir hamle olacak.

GB konusunda özellikle orta vadeye dair bir umut korunurken, son dönemde merakla beklenen ancak yine süreçte gecikme yaşayan Vize Serbestiyeti Anlaşması’na yönelik ise taze pozitif gelişmelere şahit oluyoruz. Nitekim anlaşma için gerekli tutulan 72 kriter tamamlanarak, bu hafta Dışişleri Bakanlığımız tarafından AB makamlarına iletildi. Sürecin hakkıyla ilerlemesi durumunda vize konusu, Türkiye-AB ilişkilerinin 2018 yılında çizmesi beklenen olumlu tabloya anlamlı bir renk katacaktır. Bu minvalde eldeki gelişmeler dahilinde ilişkilerde yeni bir ivme kazanılması beklenirken, şüphesiz iki taraf arasında çözüm bekleyen pek çok hususu aşıp yol almak için karşılıklı çabaları sürdürmek gerekecek.

Bu yazıyı Brüksel’de, değerli bir iş heyeti eşliğinde temaslarda bulunmak için henüz vardığım AB başkentinde noktalıyorum. Avrupalı paydaşlarla birazdan gerçekleştireceğimiz toplantının başlığı, “Önümüzdeki Yol: Türkiye-AB İlişkilerinin Bir Direği Olarak Ekonomi”…

#Türkiye
#AB
#Ekonomi