Ticaret atışmaları yükselirken

04:0030/01/2018, Salı
G: 18/09/2019, Çarşamba
Hatice Karahan

Trump’ın “America First” sloganıyla iktidarı ele geçirdiği günden bu yana dünya, söylemlerin sertliğiyle icraata yansıma derecesi arasında mekik dokuyor. İlgili konuların başında gelen ve zaman zaman konuşmadan geçemediğimiz korumacılık meselesi ise, son günlerde yeni bir momentum kazanmış durumda. Üzerine yayına doğru yola çoktan çıkmış bir başka yazım olduğu için, işin “cari fazla dengesizlikleri” kısmına burada girmeyeceğim ancak mevzunun rahatsız eden tarafında bu gerçekliğin de var olduğunu

Trump’ın “America First” sloganıyla iktidarı ele geçirdiği günden bu yana dünya, söylemlerin sertliğiyle icraata yansıma derecesi arasında mekik dokuyor. İlgili konuların başında gelen ve zaman zaman konuşmadan geçemediğimiz korumacılık meselesi ise, son günlerde yeni bir momentum kazanmış durumda. Üzerine yayına doğru yola çoktan çıkmış bir başka yazım olduğu için, işin “cari fazla dengesizlikleri” kısmına burada girmeyeceğim ancak mevzunun rahatsız eden tarafında bu gerçekliğin de var olduğunu tek cümleyle geçmek isterim.


Sonuçta o veya bu şekilde tetiklenerek varılan noktada ise, ABD’nin ticari haksızlığa maruz kaldığına inanan ve hakkını almak için korumacılığı lafızdan eyleme geçirmeye başlayan bir Trump ile karşı karşıyayız. Bunun net bir kanıtına da, ülkede 23 Ocak’ta solar paneller ve çamaşır makineleri ithalatına karşı gerilen yeni kalkanlarla şahit olduk.

Nitekim ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu ITC’nin yapmış olduğu detaylı analizler sonrası Başkan’a yapmış olduğu tavsiyeler korumacı bir yaklaşım ortaya koyunca, Trump da birtakım vergi önlemlerini hızla hayata geçirdi. Ne de olsa ITC, artan çamaşır makinesi ile solar hücre ve modül ithalatının ülkedeki ilgili yerli sanayiye ciddi zarar verdiğini tespit etmiş bulunuyor. Örneğin rapora göre ABD’de, 2017 itibariyle yerli güneş sanayii kalmadı gibi bir durum söz konusu…

Detayları ve argümanları tartışmaya girsek çıkmak kolay olmayacakken, geçtiğimiz hafta gelen hamledeki hedefin tam ortasında Çin ve Güney Kore’nin yer aldığını hemen söylemek mümkün. Ki her ikisinin de durumdan hoşnutsuzluklarını dile getirdiklerini ve çözümü WTO nezdinde veya üye ülkelerle istişareler yaparak arayacaklarını ima ettiklerini gördük.

KUR SAVAŞLARI

Bununla birlikte, ABD’nin korumacı çıkışları sadece Asyalı ortaklarını ilgilendirmiyor. Nitekim Avrupa da, son dönemde Trump’ın bu muhafazakâr tutumunu gözlerini açarak izliyor. Zira herkes hissediyor ki, çamaşır makineleri ve solar paneller henüz bir başlangıç ve bu hikâyenin yeni ürünlerle devamı var. Hatta Brüksel’de konuyla ilgili son yükselen bir ses, “ABD’den ticari önlem gelirse karşılığını veririz” şeklinde dikkat çekerken, işin bir diğer boyutunu da kuşkusuz kur tartışmaları oluşturuyor.

Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde ABD dolarında yaşanan belirgin düşüş piyasalarda bolca konuşulurken, ABD Hazine Bakanı Mnuchin’in “zayıflayan bir dolardan memnun kalacağı” yönündeki tazelenen açıklamaları da ticari kanatta algılanan etkiyi pekiştirdi. Her ne kadar Trump pek bu fikirde olmayıp güçlü dolar söylemleriyle kafa karıştırsa da, Avrupa Merkez Bankası’nın Mnuchin’i adreslediği tepkisi doğrusu dikkat çekici oldu. Zira ECB Başkanı Draghi’nin kur savaşlarına yol açan yönlendirmelerden kaçınılması gerektiğine dair ifadeleri, Atlantik’in bir yakasından diğerine gönderilmiş bir diğer mesaj niteliğindeydi.

DAHASI VAR

Kur savaşına dair söylemler bir yana, Asya ve Avrupa’nın ABD’nin korumacı tutumunu endişeyle izlemeye devam edeceği çok net ortada. Bu kapsamda yeni önlemler hangi ürünlere yönelik olabilir sorusuna dair de, önceden verilmiş bolca ipucu arasında örneğin bir çelik ile alüminyum epeyce göz dolduruyor. Üstelik Kuzey Amerika tarafında da, üzerine daha önce de yazdığım üzere NAFTA, Trump’ın bir diğer ilgili ajandasını oluşturuyor.

Şimdi ise temel soru, söz konusu önlemlerin ne kadar ileri götürülebileceği ve karşılıklı zararlara sebep olacak şiddetli bir ticaret savaşına dönüşüp dönüşmeyeceği… Trump geçen hafta Davos’ta, alınan son korumacı tedbirlere istinaden “bir ticaret savaşı olmayacak” dedi demesine ancak işi abartması ve yayması durumunda misillemelerin gelmesi de uzak bir ihtimal değil. Dolayısıyla ABD’nin, sesi giderek yükselen ticaret atışmalarının ve sataşmalarının savaşa dönme olasılığını ve bunun kimseye oyun kazandırmayacağı gerçeğini geç olmadan hesaba katması gerekiyor. Tabii siyaset başta olmak üzere, diğer hesaplar buna izin verebilirse…

#Ticaret
#Politika