Nükleer gerginlik

04:0024/04/2018, Salı
G: 24/04/2018, Salı
Hatice Karahan

Petrol fiyatlarındaki hareketler, son günlerde uluslararası piyasalar tarafından artan bir ilgiyle izleniyor. Fiyatların yükseliş tarafına prim veren faktörlerden biri de, resmi adı kısaca JCPOA olarak bilinen İran Nükleer Anlaşması’nın istikbaline dair kaygılar…Nitekim hatırlanacağı üzere ABD Başkanı Trump Ocak ayında “tarihin en feci anlaşması” olarak nitelendirdiği JCPOA’in kendi zaviyesinden daha iyi bir hale getirilmesini şart koşmuş, aksi takdirde yaptırımları 12 Mayıs’ta yeniden devreye sokacağını

Petrol fiyatlarındaki hareketler, son günlerde uluslararası piyasalar tarafından artan bir ilgiyle izleniyor. Fiyatların yükseliş tarafına prim veren faktörlerden biri de, resmi adı kısaca JCPOA olarak bilinen İran Nükleer Anlaşması’nın istikbaline dair kaygılar…


Nitekim hatırlanacağı üzere ABD Başkanı Trump Ocak ayında “tarihin en feci anlaşması” olarak nitelendirdiği JCPOA’in kendi zaviyesinden daha iyi bir hale getirilmesini şart koşmuş, aksi takdirde yaptırımları 12 Mayıs’ta yeniden devreye sokacağını ilan etmişti.

Dolayısıyla Trump’ın anlaşmanın Avrupalı muhataplarına verdiği 4 aylık sürenin dolmasına sadece birkaç haftalık kısıtlı bir zaman kaldı. Bu nedenle Avrupa tarafındaki telaş son günlerde yoğunlaşırken, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un bu haftaki ABD ziyaretinde Trump ile ele alacağı başlıca maddelerden biri bu mesele olacak. Keza sonrasında, Merkel’in de… Zira Fransa, Almanya ve genelinde Avrupa, şu anda “İran ile nükleer hikayesinde” daha iyi bir sayfa açma imkânı pek görmüyor. ABD’nin anlaşmadan çekilmesi durumunda olacaklardan çekinen Avrupa kanadı, mevcut çerçeveyi korumaktan yana bir tavır sergileyerek yapıcı bir pozisyonda konumlanmış görünüyor.

Hatta Birleşmiş Milletler (BM) de dün, imza sahiplerinin nükleer anlaşmada verdikleri vaatleri uzun vadeli korumasına dair umudunu dile getirdi. Nitekim ABD Başkanı’nın “daha iyi” diye niteleyerek talep ettiği bir anlaşmanın, İran’ın pek de kabul etmeyeceği maddeler anlamına geldiğinin herkes farkında… Dolayısıyla da nükleerde çıkacak bir kıvılcımla ortalığın alev almasını engellemek için yoğunlaşan bir çabaya şahit oluyoruz.

HOŞ OLMAZ

Bilindiği gibi İran 2015’te taraflarla nükleer anlaşmaya varırken, kendisine uygulanan yaptırımlardan vazgeçilmesi uğruna ilgili atom çalışmalarını bir köşeye koyma sözü vermişti. 12 Mayıs 2018 günü geldiğinde Beyaz Saray’dan yaptırımların geri gelmesi halinde ise, işler karışacak. İran’ın buna vereceği tepki, şimdiden “hiç hoş olmaz” şeklinde tanımlandı bile… Zira Trump dönemine dönülüp bakıldığında, ABD’nin kendi imzasını koyduğu tarihi anlaşmaya dair çizdiği olumsuz tutum Tahran açısından zaten ciddi bir hayal kırıklığı ve güvensizlik yaratmış durumda... Şimdi bunun üzerine bir de yeni koşullar talebinde bulunulması, İran’ı çileden çıkarmışa benziyor.

Aslına bakılırsa Washington’ın çok taraflı anlaşmadan çekilmesi durumunda Avrupa dahil diğer muhataplar yoluna kaldıkları yerden devam etmeyi düşünebilir. Şimdilerde bu ihtimal muhakkak ki ölçülüp biçiliyor. Öte yandan bu noktada belirleyici hususlardan biri de, elbette İran’ın ne yönde hareket etmek istediği olacaktır.

Tahran tarafından yapılan açıklamalar 12 Mayıs’ta gelecek negatif bir habere çeşitli senaryolar çerçevesinde cevap verilebileceğini ima ederken, anlaşmadan çekilerek uranyum zenginleştirme programına yeniden başlanması seçeneğine de düşük bir olasılık verildiği söylenemez. Nitekim İran’ın, anlaşmayla kendisine vaat edilen ekonomik faydalardan ümidini kesmesi halinde sırtını hepten dönmesi pekâlâ mümkün.

BELİRSİZLİK VE KAYGI

Aslında nükleer anlaşma sonrası İran, petrol üretiminde artış, birtakım yeni yabancı yatırımlar ve yurtdışındaki varlıklarına ulaşma gibi hususlarda belli başlı ekonomik meyveler topladı. Lakin daha önceleri de çeşitli kereler değindiğim üzere, JCPOA sonrası geride bıraktığımız ilgili dönemde ABD yaptırımlarına dair bitmeyen korku ve endişeler finans sektörü başta olmak üzere Batı ağırlıklı uluslararası şirketlerin ve yatırımcıların diken üstünde kalmasını da beraberinde getirdi.

Hatta Avrupa’nın bugün konuyla ilgili mekik dokuyarak efor sarf etmesindeki etkenlerden biri de, İran ile sürdürülen ekonomik ilişkilerin DC’den çıkacak olumsuz bir karar ve yeniden devreye girebilecek ABD yaptırımları ile zedelenmemesi şeklinde okunabilir. Tabii bu belirsizlik ve telaş sürerken meseleye farklı zaviyeden bakarak müdahil olan aktörler de yok değil. Bu noktada Trump yönetiminin duruşuna destek çıkan İsrail’in, “fix it or nix it” şeklindeki “ya düzeltir ya da men edersin” tavsiyesini baş köşeye koymak mümkün.

Sözün özü, ABD-İran nükleer gerginliği önümüzdeki günlerde siyasi, jeopolitik ve ekonomik açıdan kritik küresel gündemler arasında yerini alacak. Umalım ki süreç, makul ve barışçıl bir şekilde ilerleme şansına sahip olsun.

#Nükleer Güç
#ABD
#AB
#BM