Nüfusun geleceği

04:0023/02/2018, Cuma
G: 23/02/2018, Cuma
Hatice Karahan

Bilindiği üzere, nüfus ve özündeki insan faktörü, ekonomik gelişimin başlıca dinamiklerinden… İşte bu nedenle de ekonominin geleceği ölçülüp biçilirken nüfusun nereye evirileceği de düşünülmesi gereken temel bir boyut. Bu bağlamda TÜİK, bu hafta ülkemize dair ilgili yenilenmiş projeksiyonları açıklayınca, konuyu gündeme getirmek istedim. Gelin bugün, Türkiye’nin uzaklarda beliren nüfusuna yakından bir göz atalım.Yayımlanan ve bugünden 2080’e kadar uzanan hesaplar, elbette çeşitli senaryolar üzerine

Bilindiği üzere, nüfus ve özündeki insan faktörü, ekonomik gelişimin başlıca dinamiklerinden… İşte bu nedenle de ekonominin geleceği ölçülüp biçilirken nüfusun nereye evirileceği de düşünülmesi gereken temel bir boyut. Bu bağlamda TÜİK, bu hafta ülkemize dair ilgili yenilenmiş projeksiyonları açıklayınca, konuyu gündeme getirmek istedim. Gelin bugün, Türkiye’nin uzaklarda beliren nüfusuna yakından bir göz atalım.



Yayımlanan ve bugünden 2080’e kadar uzanan hesaplar, elbette çeşitli senaryolar üzerine kurulu olduğundan çeşitlendirilmiş tahminler sunuyor. Dolayısıyla başlarken, bu yazının mevcut eğilimlerin devamının kabulüyle oluşturulmuş “ana senaryoyu” baz alacağını belirtmiş olayım.

Bu doğrultuda önce nispeten evvele bakacak olursak; nüfusumuzun 2023 yılında 86,9 milyona ulaşacağı, 2040 yılında da 100 milyon eşiğini aşacağı tahmin ediliyor. Daha ahire gidersek de, 2060 yılında 107,1 milyon sularına ve 2069’da 107,7 milyon ile maksimum seviyesine ulaşmış bir nüfustan söz etmek mümkün. Kısacası önümüzde, büyümesi uzun bir süre devam ederken hızını giderek frenleyecek ve 2070’lerde ufak ufak azalma eğilimine geçecek bir demografik resim var.

ÇOCUKLARIN KÜÇÜLEN PAYI

Tabii burada nüfusun hacimsel gelişiminin yanı sıra, yaş gruplarının ahvalini özel olarak masaya yatırmak gerekiyor. Buna göre ise yine yukarıdaki beklentilere bağlı olarak, 2018 yılında %23,5 olması beklenen (0-14 aralığındaki) çocuk nüfusun toplumdaki payının giderek küçüleceği ve 2040 itibariyle %19,3’e gerileyeceği tahmin ediliyor.

Sonrasındaki on yıllarda da adım adım düşmesi beklenen bu oran gibi, 15-64 yaş aralığındaki çalışma çağındaki nüfusun payı da yavaş yavaş çekecek. Şöyle ki; bu yıl nüfustan alacağı pay %67,8 olarak hesaplanan bu kategori, ana senaryoya göre 2040 yılında %64,4’ü, 2060’ta %60,4’i ve giderek daha da düşük seviyeleri görecek.

Bu hikâyenin diğer tarafında ise haliyle, yaşlı nüfus olarak tanımlanan 65 yaş ve üstü grup toplumdaki yerini güçlendiriyor olacak. Bugünün %9 altında kalan yaşlı nüfus payı, gün gelecek %10’u değil, %20’yi de %25’i de aşacak hale gelebilecek.

İşte tüm bu ve ötesindeki verilerin verdiği temel bir mesaj, yaşı daha kâmil olacak bir Türkiye nüfusu olarak okunuyor. Nitekim ortanca yaşın şimdilerdeki 32’den, 2040’ta 38,5’e, 2060 ve 2080 yıllarında ise sırasıyla 42,3 ve 45’e yükselmesi bekleniyor. Bu ise, bir yandan geleceğin işgücü dinamizmini akla getirirken, diğer yandan yaşlanan bir nüfusun getireceği sosyal ve ekonomik yükleri düşündürtüyor. Tıpkı bugün yaşlanması çoktan hızlanmış ülkelerin kafa yorduğu gibi…

ÖMÜRLER UZADIKÇA

Tam bu noktada bir de dünyaya açılıp global bir bakış açısı edinmekte fayda var. Bu amaç doğrultusunda ise, küresel nüfusa dair 2017’de güncellenmiş BM projeksiyonlarını referans alabiliriz.

Buna göre; şimdiki 7,6 milyarlık dev dünya, ileride doğurganlıkta düşüş sürecek olsa da 2030’da 8,6 milyar, 2050’de de 9,8 milyar kişiyle dolmuş olacak.

Tabii söz konusu 30 yılı aşkın süredeki artışı ise, belli başlı ülkelerin hassaten üstlenmesi bekleniyor. Bunlar arasında ise, Hindistan, Nijerya, Kongo, Pakistan ve Etiyopya öne çıkıyor. Ayrıca demografik büyümeye katkı verecekler arasında, Tanzanya, ABD, Uganda ve Endonezya’yı da özellikle anmak gerekir.

Bu bağlamda büyük ölçüde Afrika ve Asya bölgeleri ile gelir bakımından gelişmekte olan ülkelerden beslenmesi beklenen küresel nüfus artışı, dünyanın yaşlanmasına ise engel olamayacak. Tabii genç nüfusun ağırlığını yavaş yavaş daha da yitirecek olmasında, doğurganlıktaki zayıflamanın yanı sıra ömürlerin uzaması da rol oynuyor, oynayacak. Bakınız örneğin; 2017’de 137 milyon olan 80 yaş ve üzeri kişi sayısının, 2050’de 425 milyona ulaşması bekleniyor.

Elbette en başta işaret ettiğim üzere, nüfus gelişimine dair yüksek veya düşük senaryoların gerçekleşmesi de ihtimal dahilinde olduğundan, geleceğin görünümüne dair farklı resimler çizmek mümkün. Lakin görünen o ki; artışa dair yüksek senaryolar dahi, dünyanın adım adım yaşlanacağını söylüyor. Bu gerçeklik ise, ekonomi politikalarının da bu anlamda vizyoner olmasını şart kılıyor.

#Nüfus
#Politika