Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Türkiye-Rusya-İran Üçlü Zirvesi için Tahran’a gidiyor. Suriye’deki son durumun liderler nezdinde ele alınacağı toplantı, malum İdlib meselesinin tırmandığı bir dönemde gerçekleşiyor. Bilindiği üzere Astana’daki mutabakat doğrultusunda Suriye’deki dört adet gerginliği azaltma bölgesinden biri olarak tayin edilen İdlib, gelinen noktada süreç için oldukça kritik bir öneme sahip. Rejimin bölgeye süregelen saldırı yaklaşımı, bu bağlamda garantör ülkeler tarafından bir an önce çözülmesi gereken bir seviyeye gelmiş durumda…
İdlib stratejik konumuyla, bölge için istikrar hedefleri anlamında güvenliği olmazsa olmazlardan. Burada kızışacak bir ortam, Cumhurbaşkanımızın ısrarla vurguladığı üzere bir katliama ve felakete dönüşme riski taşıyor. Zira ülkede yıllardır süren savaşta yer değiştiren geniş bir kitlenin de yerleşimiyle birlikte, bugün İdlib 3 milyonu aşkın sivili barındırıyor. Bu bağlamda korku dolu bir çaresizlikle gelişmelere tanıklık eden İdlibliler için, Tahran Zirvesi’nden çıkacak kararlar hayati bir anlam ifade ediyor.
Zaten Türkiye’nin temel gayesi de, bölgedeki istikrarı tesis etme kapsamında burada yaşayan masum insanlara bir zarar gelmesini önlemek olarak öne çıkıyor. Bu amaç doğrultusunda bugünkü görüşmede, vaziyetin tehlikeli boyutlara geçmesine mani olmak için diplomasi ve diyalog temelinde bir çözüme ulaşılması hedefleniyor.
Bugün gerçekleşecek Türkiye-Rusya-İran Zirvesi, siyasi dinamiklerinin yanı sıra insani boyutuyla dünyanın gündeminde de kritik bir yer tutuyor. Nitekim Türkiye’nin altını çizdiği gibi Birleşmiş Milletler de, İdlib meselesinde tansiyonun artması halinde çok ciddi bir insani krizin tetikleneceği yönünde uyarılarda bulunuyor. Can kayıplarının ve içler acısı bir sefaletin kol gezeceği bu kötü senaryo konusunda şüphesiz Avrupa da, süregelen mülteci meselesinin de ışığında tedirginliğini açıkça dile getiriyor. Özellikle Almanya’nın söylemlerinde, yeni bir göç dalgasını da tetikleyebilecek bir İdlib felaketinin önüne geçilmesine atfedilen önem göze çarpıyor.
Bu doğrultuda Almanya Dışişleri Bakanı Maas’ın önceki gün Ankara’yı ziyaretinde de, başlıca gündem maddelerinden biri Suriye oldu. İdlib konusunda Türkiye’nin üzerinde çaba harcadığı istikrar ve güvenlik perspektifiyle uyumlu bir yaklaşım taşıdığı görülen Bakan Maas işbirliğinin önemine işaret ederken, ikili ilişkilerdeki iyileşmenin de öncelikli ajanda olduğunu belirtti.
Neticede, gerek Almanya gerekse Avrupa açısından, Türkiye ile ekonomiden güvenliğe uzanan yılların getirdiği çok ayaklı kritik bir entegrasyon var. Bu yaklaşıma, ABD’nin Türkiye’ye karşı başlattığı haksız girişimler dâhilinde Avrupa’dan çıkan tepkisel seslerde de şahit olduk. Dolayısıyla karşılıklı etkileşim bu denli güçlü bir seviyedeyken, ilişkilerin yumuşayarak işbirliklerini artıran bir moda girmesinin faydaları aşikâr…
Bu kapsamda son dönemde Türkiye tarafındaki çeşitli gelişmeleri de pozitif okuyan AB tarafı için, geçtiğimiz günlerde uzun süre sonra toplanan Reform Eylem Grubu’nun verdiği mesajlar da önem taşıyor. Nitekim nicedir dile getirildiği üzere, Türkiye’nin AB ile entegrasyonu geçmişte olduğu gibi bugün de stratejik bir öneme sahip. Bu nedenle önümüzdeki dönemde daha yakın bir çalışma dâhilinde, ilişkileri güçlendirecek somut ve seri adımların önceliklendirilmesi ehemmiyet arz ediyor.
Gümrük Birliği’nin modernizasyonu da, bunlardan biri… Zira özellikle küresel ticaret savaşlarının yaşandığı mevcut konjonktür, ekonomik ortaklıkların ve işbirliklerinin anlamını enikonu güçlendiriyor. Buradan hareketle, siyasi saiklerle ilerleme kaydedilemeyen ancak kısa sürede yol almanın mümkün olduğu maddeler hususunda, Türkiye’nin yapıcı tutumunun AB tarafınca da somut hamlelerle desteklenmesi gerekiyor.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.