Alpler’in huzurlu yamaçlarında konumlanan Salzburg, bundan birkaç gün önce huzursuz bir AB buluşmasına sahne oldu. Dönem başkanlığına binaen AB liderlerini Mozart’ın şehrinde ağırlayan Avusturya, Ekim’de gerçekleşecek hakiki Brexit Zirvesi öncesinde, kördüğüm olmuş konuyu da resmi olmayan bir içerikte ele alma olanağı buldu. Lakin resmiyeti azaltan sevimli Salzburg ortamının dahi, AB ve Birleşik Krallık arasındaki duvarı alçaltamadığı anlaşılıyor.
İki taraf arasında anlaşmaya varılamayan mevzulara, daha önce bu köşede güncel gelişmeler eşliğinde çokça değindim. Temmuz ayında kaleme aldığım Brexit Duvarları başlıklı makalemden bu yana da, doğrusu pek pozitif bir gündem cereyan etmedi. Bu bağlamda geçtiğimiz hafta Salzburg’dan çıkan sesler ise, anlaşmazlığın ve sert Brexit ihtimalinin varlığını sürdürdüğünü herkese yeniden gösterdi. Nitekim gelinen noktada, İngiliz tarafının Temmuz’da sunmuş olduğu Chequers çalışması, henüz AB kanadında kabul görmekten uzak duruyor. Buna dair açıkça ifade edilen değerlendirme, planın “uygulanamaz” olduğu yönünde…
Bu bağlamda ana sorun, halen İrlanda sınırında aşılmayı bekliyor. Lakin AB, serbest dolaşım mevzuu hasebiyle, sınırda açılacak bir deliğin Tek Pazar’a ve bölge vatandaşlarına zarar getireceğini iddia ediyor. Salzburg’daki buluşmada kulübün güçlülerinden Almanya bu konuda taviz verilemeyeceğini yinelerken, Fransa da sert söylemleriyle işi kolaylaştırmayacağını ortaya koydu. Bu noktada Avrupalı liderlerin Alpler eteklerindeki son söylemlerinin, çıkışı aklından geçirenlere küpe olma gayesi güttüğü çok açık. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un vurguladığı üzere; çıkayım diyen, maliyetine katlanır.
Son tahlilde AB Konseyi Başkanı Tusk’un dile getirdiği gibi, Ekim ortalarında Brexit anlaşmasının taslağının hazır hale gelmesi planlanıyor ancak anlaşılamayan temel meselede bir çözüm bulunamazsa altına imza atılacak bir metin pekâlâ çıkmayabilir. Başbakan May’e göre de, Salzburg tatsızlığına rağmen hala bir umut var ancak İngiltere’nin imzasız çekip gitmesi ihtimal dışı değil.
Görüldüğü üzere, cömertçe sarf edilen karşılıklı eleştirilerin diplomatik söylemlerle süslendiği bir ortamda, herkes son kozlarını kullanıyor. Doğrusu Brexit’in bir kazan-kazan oyunu olamayacağı düşünüldüğünde, kaçınılamaz tavizler eşliğinde kısmen kaybederek de olsa anlaşmaya gitmek en makul senaryo olacak. Zira bu başarılamazsa, Ekim itibariyle anlaşmasız bir çıkışa doğru hızla ilerlenecek ve başa gelecek hasar riski büyüyecek. Mart ayında varılacak menzilde süreci anlaşmasız bir ayrılıkla neticelendirmek, tahmin edilmesi dahi zor sonuçlara sebep olacak bir duvara çarpmak anlamına gelecek.
Bu senaryoda özellikle Birleşik Krallık, (istenen tazminatı ödemeyecek olsa da) komplike ekonomik kayıplarla baş etmek zorunda kalacak. Nitekim “geçiş süreci” diye planlanan bir ara dönemin olmaması, ciddi belirsizlikler eşliğinde iki tarafın iş dünyasını ve özünde toplumlarını olumsuz etkileyecektir. Bilhassa kısa vadeyi önemli ölçüde sarsacak bu riskin, gerek ekonomik ilişkiler gerekse piyasalar açısından, sadece ayrılmaya çalışan çifti değil, çok sayıda dış paydaşı da ilgilendirdiğini bu noktada vurgulamak gerek.
İşte bu doğrultuda, Brexit takvimindeki işaretli tarihlere sayılı gün kala, ilgili tartışmalar da, söylenecek sözler de dinmiyor. Bu köşede kaleme aldığım ilk Brexit yazımın başlığı, kararın doğuracağı başa çıkılması güç sıkıntılara istinaden, Regrexit olmuştu. Doğrusu bugün gelinen noktada, Birleşik Krallık’ta bir pişmanlığın enikonu yaşandığı da apaçık. Hatta kördüğüme dair son bir söz için yeniden halkoylaması seslerinin giderek yükselmesi de, bunun en belirgin bir göstergesi…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.