Evvelinde zaten düşürmüş olduğu notu, Şubat ayında tasdiklemişti. Takvimdeki bir sonraki Türkiye değerlendirmesini ise, Ağustos ayı için planlamıştı. Lakin sabredemedi ve Mayıs’ın girmesiyle birlikte aksiyona geçme kararını uyguladı. Türkiye’nin kredi notunu bir seviye daha aşağı çekerek, üzerine hiç düşmeyeni bir kez daha yaptı.
Yılların Türkiye yaklaşımı malum S&P’sinin bu son kararı, özellikle “telaş” içeriğiyle dikkat çekiyor. Zaten kuruluş da bu standart dışı tuhaflığın pekâlâ bilincinde ki; basın açıklamasına evvela bu durumun izahıyla başlıyor. Zira regülasyonlara göre takvimden öyle aklına esince sapılamazken, zamanlamayı yanıltmak ancak “sınırlı koşullarda” mümkün olabiliyor.
Dolayısıyla da insan, Türkiye ekonomisi Şubat sonundan bu yana iki ay gibi bir süre içinde hangi sınırlı koşul tanımına girmiş olabilir ki diye merak etmeden duramıyor. İşin içinde bir olağanüstülük olmalı… O halde merakımı(zı) açayım.
Öncelikle burada bir not “değişiminden” bahsediyoruz. S&P’nin lügatini bilemiyorum ancak sözlükte değişim, başka bir biçime girmek, farklılaşmak olarak tanımlanır. O halde Türkiye ekonomisi Şubat sonları tasdiklenen nottaki görünümünden farklı bir yerlere süper hızla gelmiş olmalı…
Bir diğer ilintili merakım da şu: Takvimde 3 aylık sayılı yaprağı kalan kısa bir sürede acaba ne tür kritik gelişmeler olabilir de, durum takvimi beklemeyip notu hemen kırmayı gerektirecek kadar aciliyet taşımış olabilir?
Peki, standart dışı karar ne diyor merakımızı gidermek için?
Şöyle ki; S&P verdiği izahatta makro dengelerde kötüleşme diye başlayıp, bozulan cari açık ve mali denge ile yüksek enflasyondan bahsediyor.
Bu kapsamda öncelikle cari dengeden başlamak gerekirse, geçtiğimiz yıl açıkta bir artış görüldüğü hepimizin malumu… Lakin burada bir hususun altını çizerek değerlendirme yapmak gerekiyor ki sağlıklı olsun. O da nedir? S&P’nin analizinde imtina ettiği “altın” tetiklemesidir.
Daha önceleri de yazdığım üzere, söz konusu cari açık genişlemesinin büyük mümessili altındır ve burada bu yıl gelmesi beklenen normalleşmeyle birlikte tablo ilgili yükü üzerinden kademeli olarak atabilecektir. Elbette bu bağlamda enerji fiyatları her daim dikkatle izlenecekken, cari açığın enerji ve altın harici çekirdeğine baktığımızda bir bozulma görülmemektedir. Ve ben bu noktada, ne son 2 aylık periyotta ne de gelecek 3 ayda işleri çileden çıkaracak bir telaş resmi göremiyorum.
Üstelik daha bir önceki yazımda dikkat çektiğim turizm sektörümüzün de, yükselen gelirleriyle cari fazlasını artırmaya devam edeceğini hesaba katmak gerekiyor. Lakin S&P bu noktada epeyce tuhaf bir tellallık yapıp diyor ki; Türkiye’nin “güvenliği” bunu belirler. Ülkemizin 2015 ve 2016 yıllarında yaşadığı terör alçaklığından sıyrıldığı ve turistlerin de bunu net bir şekilde görerek akın ettiği bir ortamda, bu düpedüz spekülatif ve niyeti bozuk bir argüman olarak karşımıza çıkıyor.
Öte yandan, açığın sürdürülebilir seviyelere çekilmesi hedefinde kararlı olunduğu, S&P’nin olmasa da, bizlerin malumu… Nitekim orta ve uzun vadede ithalat bağımlılığımızın düşürülmesi için seçili alanlarda yatırımlar yapılmaya ve desteklenmeye devam ediliyor. Bunun en yakın örneği, Nisan başında açıklanan proje bazlı teşvik edilen yatırımlar…
Bununla beraber insanı olaydan koparan bir nokta da, S&P açıklamasında bu hususta devreye giriyor. Zira kurum, söz konusu teşviklerin desteklediği yatırımların tutarı olan 135 milyar TL’yi yanlış yorumlamış görünüyor. Bu yanlış yorumla işi mali disiplinin de bozulmasına götüren not indirimi karar gerekçesi, gayet sağlıklı giden bütçe rakamlarını takvimi gibi saptırarak çürük bir dayanağa sarılıyor.
Ayrıca muhakkak ki kurdaki hareketlerin getireceği etkilerin önünü almak önemliyken, şirketlerin döviz yükümlülükleri riskini kırmak amacıyla bu yıl tasarlanan döviz cinsinden borçlanma düzenlemesini de, kurum bu telaş içinde kaçırmış olsa gerek. Sonra S&P’nin, Türkiye’nin dış ilişkilerini de denkleme doğru bir şekilde kattığı söylenemez. Üstelik seçim sonrası makroekonomik reformlara odaklanılacak olmasına yüz çevirmesini de, burada eklemeden olmaz.
Sonuç olarak yanlış bilgi ve varsayımları da içeren bir senaryoda böylesi adaletsiz bir karar, kredi derecelendirme kuruluşlarından gördüğümüz hatalar silsilesine birini daha eklemiş oluyor. Aslında şu garip not telaşına dair konuşacak çok husus var lakin yazının sınırlarına ulaştım. Belki de özetle söylenmesi gereken şu: Hükümetin bir yandan istihdam yaratan büyüme politikasını elden bırakmazken, sürdürülebilir bir ekonomik performans için cari açık ve enflasyon gibi problemlere asla duyarsız olmadığını, aksine bu meselelere ilişkin politikalara önem verdiğini hatırlamak gerekiyor. Ve takvimi öne çekmeyi gerektirecek sıra dışı bir değişimin son 2 ayda olmadığı gibi, gelecek 3 ayda da olmayacağının ortada olduğunu…
Tabii bir istisna dışında: Sürpriz seçim kararı…
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.