Yoldaşların istikameti şaşmışsa…

04:007/07/2019, Pazar
G: 7/07/2019, Pazar
Hasan Öztürk

11 Aralık 2018’de bu köşede “Pusuda bekleyenler 31 Mart 2019’dan sonra parti kuracakmış. Ama bu tek bir parti değilmiş. 2 parti yoldaymış” diyeyazdığımgünden bu yana iddiamın arkasında durdum.Haber kaynaklarım beni yanıltmamıştı ve bazıları “evin içinden”di. Evin içindendi diye ısrar ediyorum, zira daha sonra bu konuda yazdığım yazılara tepki gösteren eski bakanların “yalanlama çabaları” meseleyi örtmelerine yetmedi.Bazıları hakkımda “bühtanda” bulundu. Bazıları, ileri gittiğimi söyledi. Bazıları

11 Aralık 2018’de bu köşede “
Pusuda bekleyenler 31 Mart 2019’dan sonra parti kuracakmış. Ama bu tek bir parti değilmiş. 2 parti yoldaymış
” diye
günden bu yana iddiamın arkasında durdum.
Haber kaynaklarım beni yanıltmamıştı ve bazıları “
evin içinden
”di. Evin içindendi diye ısrar ediyorum, zira daha sonra bu konuda yazdığım yazılara tepki gösteren eski bakanların “
yalanlama çabaları
” meseleyi örtmelerine yetmedi.

Bazıları hakkımda “bühtanda” bulundu. Bazıları, ileri gittiğimi söyledi. Bazıları aba altından sopa bile gösterdi. “Sen kimsin” diyen çok oldu. Oysa sadece duyduklarımı, gördüklerimi, bildiklerimi yazıyordum.

Ve amacım aslında Türkiye’de siyaset yapma tarzını tepeden tırnağa değiştiren Ak Parti’nin bölünmemesi, kan kaybetmemesi için işaret fişeği yakmaktı.

17 yıldır milletin tamamının ekonomik ve sosyal olarak gelişimine katkı veren Ak Parti’nin “farklı sesler”den oluşan uyumunun devamından yanaydım. Fakat, bu uyumun “ihtiras” yüzünden bozulmak üzere olduğunu fark edenlerdendim.

Çok eleştirildim. Bazen seviyesizce itham edildim.

En tuhaf olanı ve irtifası kaybolmuş olanı ise, “
Benim bir adım var yazabilirsin
” diyenin adını yazdığım için sosyal medya hesabından bana
çemkirmesiydi
!

“SEÇİLMİŞ SON BAŞBAKAN” İLE “İSTİFA ETMEYE GELDİM” CÜRETKARLIĞI

Aralık 2018’den bu yana “
Tek parti değil iki parti kuracak; Ak Parti’den kopanlar
” diyorum. Ve bugün geldiğimiz noktada, 31 Mart’ı yeterli görmeyenler 23 Haziran’ı beklediler. Nihayetinde biri “
içerdenmiş gibi
” yapıp eleştiri dozunu yükseltti. Bir diğeri “
dışarıda kalmak
” için “
izin istemek
” değil, “
benden duyun
” cüretkarlığıyla ziyarette bulundu.

Daha önce söylediğimiz gibi bir kez daha açıkça söyleyelim. Herkesin parti kurma hakkı vardır. Partiden ayrılma hakkı olduğu gibi.

Ne ki Ak Parti içinden kurulması muhtemel iki partinin kurucularının ikircikli halidir bizi bu kadar tartıştıran, sorgulatan.

Mesela, “
Seçilmiş son başbakan olarak
” diye başlayan cümleyi neden kurma ihtiyacı hisseder bir siyasetçi?

Seçilmiş son başbakan ifadesinin altını çizme gereği duyuyorken 7 Haziran’da yaşanan yenilgideki sorumluluğunu neden hiç anmaz mesela.

7 Haziran seçim sürecindeki aldığı pozisyonun partisinin oy kaybındaki olumsuz katkısını itiraf edebilseydi, 1 Kasım seçimlerindeki Ak Parti başarısını tek başına “Seçilmiş başbakan” ifadesini kullanmadan da sahiplenebilir ve bir anlam taşıyabilirdi. (Bizim açımızdan, seçilmiş bir başbakan olsa da olmasa da dışarıdan atanan bir dışişleri bakanı olsa da olmasa da Ak Parti içerisinde önemli bir değerdi söz konusu siyasetçi. İhtirasına yenik düşmeseydi! İsmet Özel yıllar önce “Süleyman Çobanoğlu hey hat” diye yazdığında neyi kast etmişse, bizim de bu yazıdaki hayıflanmamız ondandır!)

Bu köşeyi takip edenler,
Bülent Arınç’ın, “Ben daha kral çıplak demedim”
dediği günlerde ona nasıl ağır eleştiride bulunduğumuzu hatırlayacaktır. Ne var ki Arınç’ın son dönemde aldığı inisiyatifin de hakkını vermek gerekir. En önemlisi, “Ayrılık” haberlerinin çıktığında safını ilan etmesidir.

Bu örneği vermemdeki gerekçe, Ak Parti’nin “kopanlar”la değil farklı ses ve düşüncelerle kaim olacağına inancımızdandır.

KARAMOLLAOĞLU’NUN MİSYONUNUN BİR BENZERİNE SOYUNDU
Benden duyun
” diyerek ziyarete gidene gelince işin rengi biraz daha değişiyor.

24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’na verilen misyonun bir benzerini bugün bir başkasına vermişler.

Misyonu veren isim yine aynı. 11’nci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül!

Sayın Gül, öyle bir pozisyon almıştı ki o gün, “Geniş mutabakat ile ortak aday” olmayı düşünmüş fakat mutabakat için görüşmeleri kendisi değil Karamollaoğlu’na havale etmişti.
Bugün de “
Ak Parti’deki kurucu üyelikten ayrılmak istiyorum. Benden duymanız daha uygundur
” minvalinde cümlelerle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısına çıkan siyasetçinin, kurmayı düşündüğü partiyi anahtar teslim Gül’e vereceğini cümle alem biliyor.

Abdullah Gül’ün Temel Karamollaoğlu’na 24 Haziran sürecinde yüklediği misyonun bir benzerini kabul edenin bu kabullenişte bir beis görmemesi enteresan.

Neden acaba?

Yoksa iki siyasetçinin de üzerinde bir başka irade mi var? Bunu bilemiyoruz. Bildiğimiz bir şey var o da buradaki kurmay zekanın,
“Seçilmiş son başbakan”dan hiç hazzetmiyor oluşudur.

Sayın Gül’ün yekten meydana çıkmayı hiçbir zaman istememesi tercihidir.

Hep perde gerisinden kurduğu oyunun ete kemiğe bürünmesinden sonra gelip koltuğa oturma arzusu zatıalilerinin siyaset yapma biçimidir.

Gül’ü anlayabiliriz. Peki ya Karamollaoğlu’nun misyonunu bugün satın alanı?

Deniyor ki, ekonominin başındayken toplantılardan birinde “İyi de sizin söylediğinizin dışında başka şeyler de söylüyor danışmanlar” dendi diye çok alınmış. Ve ipler o zaman kopmuş.

Tamam. Bir insan “çok iyi” bildiği meselede başkalarının da görüşleri (ki yanlış da olabilir) ve eleştirileri sonrasında ipleri koparıyorsa yapması gereken gidip bir başka parti kurmak mıdır?

Naci Ağbal o zaman gidip bir parti kursun. Cevdet Yılmaz gidip bir parti kursun! Olacak iş mi? Oysa bu iki ismin şu anda iki adım geriye çekilmiş halde partileri ve memleket için harıl harıl çalıştıklarına şahit oluyoruz.

Anladığımız kadarıyla mesele çok daha derin.

PARTİNİN MERKEZİNDE DEĞİLSEN, YENİ PARTİNİN KURUCUSU OLURSUN ÖYLE Mİ?

Evvela Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli’ne karşı çıkmayla ilgili bir mesele gibi görünüyor. Yine, partinin merkezinde olmayla doğrudan ilgili.

Yine bu yeni parti çalışmalarına İstanbul’dan katkı veren bir eski bakanın, “
Eşit bireyler olarak Erdoğan ile görüş alışverişinde bulunduk
” cümlesinde yatan “
Liderlik nedir ki biz olmasak
” cüretkarlığındaki mesele.
11 Aralık 2018’den bu yana Ak Parti içinden çıkacak 2 partiye işaret ediyoruz. Bu oluşumlarla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk kez Cuma günü bu kadar açık konuştu. “
Ayrılanlar tarih oldu
” dedi. “Yola çıktığımızda hep arkadaşlarımızı yoldaş olarak gördük. Ama maalesef yoldaş olmaktan çıkıp çok daha farklı istikametlere gidenler oldu” dedi.
Seçilmiş son başbakan” ile “Kurucu üyelikten istifa edeceğim size haber vermeye geldim
” diyenlerin, “Burada kalıyoruz ve istişare mekanizmalarında fikirlerimizi sonuna kadar söyleyeceğiz. Sonra da alınan karara saygı duyacağız” demelerini beklerdik.

Artık o aşama çoktan geçilmiş.

Şimdi kurulacak iki partiyi ve nasıl bir istikamete yöneleceğini takip edeceğiz.

Yazık oluyor. Oldu da!

#Yeni Parti
#Abdullah Gül
#Temel Karamollaoğlu