Yoksa içlerindeki mücadeleyi FETÖ ile mücadele diye yutturanlar mı var?

04:001/04/2018, Pazar
G: 1/04/2018, Pazar
Hasan Öztürk

FETÖ ile mücadelede yeni bir aşamaya geçildiğini bir önceki yazıda Türkiye Gazetesi Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’dan nakille anlatmıştık. Ve mücadelenin birkaç yılla sınırlı kalmaması gerektiğini de “40 yıl sürmeli” şeklinde formülleştirmiştik.Yeni mücadelenin “abiler, ablalar ve kriptolar”la olacağını söylemiştik.Bir de 2 bin yeni ByLock’çudan bahsetmiştik. Birçok tuzak ve tehlikeyi de nakletmeye çalışmıştık.Bugün size bir tehlikeden daha söz etmek istiyorum.Karşımızdaki örgütün birçok katmanları,

FETÖ ile mücadelede yeni bir aşamaya geçildiğini bir önceki yazıda Türkiye Gazetesi Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar’dan nakille anlatmıştık. Ve mücadelenin birkaç yılla sınırlı kalmaması gerektiğini de “40 yıl sürmeli” şeklinde formülleştirmiştik.

Yeni mücadelenin “abiler, ablalar ve kriptolar”la olacağını söylemiştik.



Bir de 2 bin yeni ByLock’çudan bahsetmiştik. Birçok tuzak ve tehlikeyi de nakletmeye çalışmıştık.

Bugün size bir tehlikeden daha söz etmek istiyorum.

Karşımızdaki örgütün birçok katmanları, birçok formu var. Bir de kendi içlerinde “devrecilik” gibi “ekipçilik” gibi çekişmeleri de…

Muhataplarım ne demek istediğimi anlayacaktır! “FETÖ’yle mücadele ediyormuş gibi” yapanlara odaklanma vaktidir artık!

Size şu kadarını söyleyeyim, FETÖ ile mücadele adı altında yürüyen bazı çalışmalar aslında o devreciler ve ekipçiler arasındaki mücadeleden kaynaklanıyor.

O, iç savaş ya da mücadele kamuoyuna hatta devletin ilgili birimlerine “FETÖ ile mücadele” şeklinde yansıtılıyor! Bu benim kanaatim. Delil isteyenlere bir delil sunamam. Yanılmayı da çok isterim doğrusu… Ama kanaatim bu yönde.

***

FETÖ ile mücadele sürecinde bir şey daha öğrendim: Ufacık bir meselede bile, şayet FETÖ izini bulmak istiyorsanız, o meseleye ilgi duyan ve “Hayır bildiğiniz gibi değildir” diyenlerin çabasına bakmak!

O çabanın abartılı olduğunu gördüğünüz an, oraya bir mim koyun!

Örnek: Geçtiğimiz yıl Başbakan Binali Yıldırım ile Diyarbakır’a gitmiştik. Toplantı sonunda çıkıp sokaklarda biraz dolaşmıştım. Yolumu birkaç kadın ile bir erkek kesti. “Bizi biraz dinle” deyip “Çocuklarının FETÖ’cülükle suçlandığını”, açığa alındığını filan anlattılar. Bir de muhatabına ulaştırmam için mektup verdiler. O kadar detaylı ki anlatamam.

Sonuç: O çocuk FETÖ’nün önemli bir elemanı çıktı! Vah!

Yine bir gün bir konuğumuz Kayseri’deki bir devlet teşekkülünde FETÖ yapılanması iddiasında bulunmuştu. O teşekkülün yöneticileri işin takibini o kadar abartarak yaptılar ki anlatamam.

Kimler kimler aradı da, o konuğun itibarsız olduğundan başlayarak, “yalancılığı”na kadar iftiralar attı. Yetinmediler, hem o yöneticiler “Biz FETÖ’cü değiliz” dedi hem nüfuz ettikleri devletlüler onları savundu.

Sonuç: 15 Temmuz sonrası o isimlerin tamamı FETÖ terör örgütü üyeliğinden ihraç edildi, bir kısmı tutuklandı!

Ben FETÖ’cü değilim diye başlayan cümlelere ve savunmalara artık karnımız tok. Bir de FETÖ’nün iç savaşını bize kimse “FETÖ ile mücadele” diye yutturmasın!

Sahi Pensilvanya’daki elebaşı ölünce örgüt kimlerin kontrolünde olacak tahmini olan var mı?

Bilen beri gelsin!

İpucu: 17/25’ten hemen sonra FETÖ’nün nasıl bir yapılanma olduğunu tüm ayrıntılarıyla “içeriden” anlatanların bazılarını takip etmekte yarar var.

  • Fransa’nın PKK ilgisi yeni değil
  • Suriye sahasında vekalet dönemi bitti; asalet dönemi başladı diye düşünürken yeni pozisyon almalarla karşı karşıyayız.
  • Trump’ın Amerikan iç savaşında hangi pozisyonda olduğuyla da ilgili bir mesele aslında bu son durum.
  • Seçilmiş bir başkan olarak dünya kamuoyuna yaptığı açıklamaları, atanmış adamları tarafından düzeltilen, yalanlanan hatta boşa çıkartılan bir figürle karşı karşıyayız.
  • Dünyada bir örneği var mı bilmiyorum? Amerikan halkı tarafından 5 yıllığına başkan seçilmiş Trump söylüyor, onun atadığı adamları hemen arkasından yalanlıyor.
  • “Suriye’den en kısa sürede çıkacağız” diyor mesela, hemen arkasından dışişleri sözcüsü, “Haberimiz yok” diye açıklama yapıyor ve hala o koltukta oturmaya devam ediyor. Amerika’daki kakafoni artık kabak tadı kıvamında, biraz da komediyi andırıyor.
  • Her neyse. Konumuz Suriye sahasındaki asalet savaşlarına geçtiğimiz dönemde Amerika’nın terör örgütü PYD/YPG-PKK hamiliğini Fransa’ya bırakma hamlesidir.
  • Bu hamleye Fransa’nın çoktan teşne olduğu da bir gerçektir.
  • Aslını sorarsanız, Fransa’nın terör örgütü PKK’ya ya da, Suriye’deki uzantısı PYD/YPG’ye ilgisi, alakası yeni değildir. Hatta Kuzey Irak’a olan ilgisi de…
  • Yani Macron’un iktidara gelmesiyle Fransa’nın terör örgütlerine ve bölgeye ilgisi artmış değildir.
  • Kısa kısa iki hatırlatmayı yapayım yetsin:
  • 1- Fransa eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand’ın eşi Danielle Mitterrand Kasım 1998’de ‘‘Kürtler, bütün Kürtler kalbimde. Abdullah Öcalan’ın ise kalbimde özel bir yeri var. Yıllardır onlar için mücadele ediyorum. Kürtler François’nın cumhurbaşkanı olduğu dönemden bu yana, yaşamımda önemli bir yer tutuyor’’ demiştir. (Ancak Mitterand’ın “Kürtler” dediği ne hikmetse sadece PKK’lılardır!)
  • 2- Fransa eski Cumhurbaşkanı Hollande, 2015 yılında Elysee Sarayı’nda PYD/YPG-PKK militanlarını ağırlamıştır. Hatta bazıları askeri kıyafetlerle saraya girmiştir.
  • Bu iki örnek, Macron’un Amerika’dan boşalacak PYD/YPG-PKK hamiliğinin Fransa tarafından çok önceden kabul edildiğinin göstergeleridir.
  • Hal böyle olunca şunu da hatırlamadan edemiyor insan. 1946 yılına kadar Suriye Fransız egemenliği altında değil miydi?
  • Fransızların Suriye’de asalet savaşlarının başladığı bu dönemde sahaya dönmesini bir de böyle okuyabilir miyiz?
  • Ne dersiniz?
#FETÖ
#Terör
#PKK
#Fransa