Oylar çalınmamış. Ya ne yapılmış?Deveyi hamuduyla yutmuşlar..!Türk Dil Kurumu sözlüğünde, hamut ile havut eş anlamlı kullanılıyor ve “Deveyi havuduyla yutmak” deyiminin karşısında şöyle yazıyor:“Eline geçen ve hakkı olmayan şeyleri kendi menfaati için kullanmak, hiç çekinmeden büyük suistimal yapmak.”31 Mart yerel seçimlerindeİstanbul’daki sandıklarda yaşanan alicengiz oyununu Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) gerekçeli kararında ayrıntılarıyla gördük.Özeti şu:* Toplamda300 binden fazla şüpheli oy var.*35
Oylar çalınmamış. Ya ne yapılmış?
Deveyi hamuduyla yutmuşlar..!
Türk Dil Kurumu sözlüğünde, hamut ile havut eş anlamlı kullanılıyor ve “Deveyi havuduyla yutmak” deyiminin karşısında şöyle yazıyor:
“Eline geçen ve hakkı olmayan şeyleri kendi menfaati için kullanmak, hiç çekinmeden büyük suistimal yapmak.”
31 Mart yerel seçimlerinde
İstanbul’daki sandıklarda yaşanan alicengiz oyununu Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) gerekçeli kararında ayrıntılarıyla gördük.
* Toplamda
300 binden fazla şüpheli oy var.
*
35 bin geçersiz oy CHP’ye yazılmış.
*
Ölü, tutuklu ve zihinsel engelliler adına oy kullanılmış.
* 220 bin kamu görevlisi, görev beklerken
754 sandık başkanı kanuna aykırı olarak seçilmiş.
*
108 sandıkta sayım döküm cetvelleri kayıp ya da imzasız.
250 sayfalık gerekçeli kararın özeti aşağı yukarı bu şekilde.
Bu özete bakınca, “Çalmışlar” demek hafif kalır. Düpedüz “Deveyi havuduyla yutmuşlar” ve millete de “hazmedin” diye telkinde bulunuyorlar!
MİLLET 23 HAZİRAN’I VE SUÇ DUYURULARININ SONUÇLARINI BEKLİYOR
YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini yenileme kararının bu saatten sonra iki sonucu olacak. Birincisi siyasi sonuç. 23 Haziran’da sandıklar yeniden kurulacak ve seçim yapılacak.
İkinci sonuç ise “adli” ve idari soruşturmalar sürecidir.
İkinci sonucun bir bölümü çoktan başlamış durumda.
Büyükçekmece’deki seçmen kaydırmalarıyla ilgili dava yürüyor. Tutuklu sanıklar var. Hali hazırda 31 Mart’ta yeniden seçilen CHP’li belediye başkanının sanık sıfatıyla ifade vermişliği var. Ve o süreç devam ediyor.
Yakın bir gelecekte YSK’nın yaptığı suç duyurularıyla birlikte il, ilçe seçim kurullarıyla ilgili adli ve idari soruşturmalar başlayacak. Neticesini hep birlikte takip edeceğiz.
Bu arada, araya kaynayıp gitmesin. YSK’nın İstanbul seçimlerini yenileme kararından hemen sonra
İstanbul İl Seçim Kurul Başkanı apar topar emekliliğini istedi.
Bunu da bir not olarak burada tekraren zikredelim.
İstanbul’daki olup bitenlerin siyasi parti adaylarının yarışının çok ötesinde olduğunu artık görelim ve aklımızın bir köşesinde tutalım.
CHP adayının sırçası dökülüyor, Ak Parti nihayet yekpare görüntü veriyor
Şimdi 23 Haziran’a hazırlanıyor siyasi partiler.
31 Mart sürecinde Ak Parti’nin “yekpare” bir görüntü veremediğini biliyoruz. Ak Parti adayı Binali Yıldırım ile Ak Parti teşkilatı arasındaki senkron sorununu sağır sultan bile duymuştu.
Ne ki 23 Haziran’a gidilirken bu senkron sorunu çözülmüş görünüyor. Hem Binali Bey, hem teşkilat uyumlu hale gelmiş. Binali Bey’in yüzü daha çok gülüyor. İl Başkanı Bayram Şenocak, Binali Bey’in hemen hemen tüm programlarında yanında yer alıyor.
Bu tablonun Ak Parti’nin 23 Haziran’daki en büyük avantajlarından biri olacağına inanıyorum.
CHP’nin adayına gelecek olursak. “Mağdur” edebiyatı üzerinden siyaset yapıyor söz konusu aday.
YSK mazbatamızı elimizden aldı diyerek dolaşıyor ortalıkta. Bir de sinirlerinin 23 Haziran’a kadar dayanabileceğinden kuşkuluyum. Zira en ufacık bir eleştiride, en ufacık tepkide yüzündeki boyası akıyor.
Geçenlerde sosyal medyada bir görüntüsünü gördüm.
Yerel bir gazeteci Beylikdüzü’ndeki mal varlığıyla ilgili birkaç soru sorarken, “Başkanım diyeceksin önce” gibi sözler söyleyerek öfke kusuyordu mesela!
Diyeceğim o ki Ak Parti ve CHP adayı arasında 31 Mart ile 23 Haziran arasında önemli duruş farkları oluşuyor.
Ak Parti adayı Binali Bey’in 31 Mart sürecindeki stratejisini olumlu yönde değiştirdiğine şahit olurken,
CHP adayının her geçen gün agresifleşen ve dokunulduğunda bir kenarından dökülen imajına şahit oluyoruz.
Bakalım, seçmen iki aday arasındaki bu değişimi ne kadar fark edecek.
Ön görüsüne, izanına çok güvendiğim bir yüksek devlet görevlisine sordum.
“Ekonomi mi, Fırat’ın doğusundaki terör koridoru mu, Doğu Akdeniz mi, S-400 krizi mi? Önceliğimiz hangisi? Hangisi şu anda Türkiye’yi en fazla zorlayan husus?”
Verdiği cevap aynen şu oldu:
“Fırat’ın doğusunu hallederiz. S-400 meselesini de… Hepsi için bir çıkış yolu var. Ama hepsinin tek bir şartı var ekonomi.
Ekonomiyi sağlam temellere oturtamazsak bunların hiçbirini yapma şansımız olmaz.”
Anladığım o ki millet bir yere kadar dişini sıkar. Ama cebini her daim düşünür. Cebindeki her bir meteliğin hesabını yapar. Gerektiğinde de o meteliğin hesabını sorar.
Türkiye’de her birimizin son 17 yılda refah seviyesi arttı. Bu yaşam tarzına da millet alıştı. Şimdi bir darboğazda alışkanlıklarının elinden gitmesinden endişe edenlerin sayısı artıyor. Sanırım bu konuda ikna edici, inandırıcı ve gözle görülür adımlar atmak gerekiyor.