Üniversite sınavını hayatın başı ya da sonu sanmak

04:0016/06/2019, Pazar
G: 16/06/2019, Pazar
Hasan Öztürk

İki gündür 2 milyon 500 bin öğrenci üniversite için ter döküyor. Bunların 600 binden fazlası daha önce hiç sınav kazanamadığı için bir kez daha şansını deneyenlerden oluşuyor. 1 milyon 500 bini daha önce sınava girmiş.Sadece 1 milyonu bu yıl ilk kez sınava giriyor.O, 1 milyon öğrenciden biri de bizim evdeydi. Son 8 ayımızın neredeyse tamamını o evimizdeki sınava girecek öğrenciye göre planladık desem yalan olmaz. Akşam oturmamızdan tutun da bayramda memlekette ne kadar kalacağımıza kadar bütün planlarımızı

İki gündür 2 milyon 500 bin öğrenci üniversite için ter döküyor. Bunların 600 binden fazlası daha önce hiç sınav kazanamadığı için bir kez daha şansını deneyenlerden oluşuyor. 1 milyon 500 bini daha önce sınava girmiş.
Sadece 1 milyonu bu yıl ilk kez sınava giriyor.

O, 1 milyon öğrenciden biri de bizim evdeydi. Son 8 ayımızın neredeyse tamamını o evimizdeki sınava girecek öğrenciye göre planladık desem yalan olmaz. Akşam oturmamızdan tutun da bayramda memlekette ne kadar kalacağımıza kadar bütün planlarımızı üniversite sınavına gerecek öğrencimize göre yaptık.

Çünkü, üniversite sınavı öğrenciler için aşılması gereken fakat aşılırken birçok bedelin de ödendiği bir sınav haline gelmiş durumda.

(Açıkçası 34 yıl önce girdiğim üniversite sınavını kazanamazsam hayatın sonu gelecek zannedenlerden biri de bendim.)

Okuldaki eğitimin yanında, etütler, özel dersler, özel programlar derken yaşanan stres ve gerginlik neticesinde sınav günü geldi çattı.

Dün sabah saat 7.15’te uyandığımızda bizim evin sınava girecek öğrencisi yatağında mide bulantısı ve kramplarıyla kıvranıyordu. Stres midesine vurmuş, yüzü sararmıştı.

Önce mide koruyucu ilaç, ardından zorla yaptırılan bir kahvaltı… Ve evden çıkmadan önce uzun uzun nasihatler…

Sınava geç kalma stresi de yaşanmasın diye 10 dakika mesafedeki sınav salonuna 1.5 saat önceden gitmeler filan.

Salonun bulunduğu kampüsün kapısında “vedalaşırken” göz yaşlarımızı zor tuttuk. Vedalaşmak diyorum, oysa birkaç saatlik bir sınava gönderiyoruz çocuğu ama buna hangi birimiz inanabilir ki?

Arkasından dualar inşirahlar gönderdik.

Çocuklar 10.15’te sınava girdiğinde kapının önünde bekleşen bilaistisna bütün anneler, babalar, abiler, ablalar, teyzeler, amcalar duada. Dudaklar kıpır kıpırdı.

Çocuklar sınavda ter dökerken bizler İstanbul Üniversitesi’nin Beyazıt Kampüsü’nün Süleymaniye Camii tarafındaki duvarın dibinde birbirimize “Eğitimdeki sorunları” anlatıyoruz, nedense.

Bir veli söz alıyor, “Evet, Türkiye’nin eğitim sisteminde bir sürü aksaklık var” diyor. Bir başkası, “Hatta bizlerin dönemindeki ilkokuldan liseye oradan üniversiteye kadar bütün eğitim ve öğretim kurumlarında kalite daha iyiydi” diye devam ediyor.

Bir anne, “Tamam da şimdiki imkanlar çok daha iyi” filan diye devam ediyor.

Sınavın bitimine az bir süre konuşmaktan biraz da yorulmuş halde, “
Ne yapalım bugün ölçme değerlendirme bu şekilde bunu atlatmak zorundalar
” dediğimiz ortak bir paydada buluşuyoruz.

Çocukların yolunu gözlemeye başlıyoruz. Kimi koşarcasına çıkıyor kapıdan, kimi bitkin. Kiminin yüzünde gülücükler, kiminin gözlerinde yaş.

Çocuklar bir eşiği öyle ya da böyle atladılar. Yükten kurtuldular. Sonuçları beklemeye başladılar. Anne babalar evlatlarının geleceğinde önemli bir aşama olan üniversite sınavında onları yalnız bırakmamanın gururu içindeler.

Peki ya,
sadece 1 milyonu bu yıl ilk kez sınava gireceklerden oluşan ancak 2 milyon 500 bin öğrencinin girdiği sınavın sonucunda alınacak eğitim onlara ne kazandıracak?

Bu sorunun net bir cevabı yok!

Neredeyse istisna haline gelen, iyi bir üniversitenin iyi bir fakültesinden mezun olmadıktan sonra gençlerin çoğu “sıradan bir eğitim almışların” akıbetiyle yüzleşecek.
Bu yüzleşmede, üniversite eğitiminin hayatın bundan sonraki alanında ne kadar yeterli olup olmadığını görmüş olacaklar.

Bu kanaatimi pekiştiren cümleyi de sınav sonrası geldiğim işyerinde yemekte bir genç arkadaşım kurdu.

Dedi ki,
“Türkiye’nin sözüm ona en iyi iletişim fakültesinden mezun oldum. Ama şu an yaptığım işe dair üniversitede hiçbir şey öğrenmedim.”

Ne diyebilirdim ki?

Aynı yolu ben de yürüdüm.

Yanılıyor muyum?

Not: Üniversite sınavına giren bütün gençlere başarılar dilerim.
Bir de “Hayatın sonu” sanıyordum kazanamamanın, oysa hayat devam ediyor.
#Üniversite
#Sınav
#Öğrenci