Konuyu tekrar edecek değilim. Bildiğiniz meselenin CHP zihniyetinin genetiğiyle ilgili olan kısmını sizinle tartışmak istiyorum.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Üsküdar’daki evinin yakınlarındaki bir izbelik araziyi pireden, itten, uğursuzdan temizlemek için Vakıflar’dan kiralamasını “Boğaz’da yalı” ile başlayan “Boğaz’a nazır kelepir arazide kaçak inşaat”a kadar götüren yalan haber furyasının geldiği son noktayı biliyorsunuz.
Fahrettin Altun’un mahalle komşusu sanatçı Şükrüye Tutkun’un olup biteni anlattığı görüntülü paylaşımdan sonra başına gelenleri de unutmuş olamazsınız.
Olup biteni “habercilik”, haber ahlakı gibi kavramlarla tartışmamız gerekirken iş dönüp dolaşıp CHP’li bazı elemanların cüretkarlığına, arsızlığına geldi.!
En son CHP Üsküdar İlçe Başkanı, Fahrettin Altun’un koruma altındaki evini hem de eşi ve çocukları evdeyken görüntülemeye kalkıştı. Uyarılmasına rağmen fotoğraf çekmeye devam etti. Tutanak düzenlenip iş savcılığa intikal edince sosyal medya hesabından olayı inkâr etti. Ama ilk ifadesinde fotoğraf çektiğini kabul etti.
Bu ilçe başkanını yönlendiren CHP İstanbul İl Başkanı ise yine sosyal medya hesabından “tehditkâr” bir üslupla olayı sahiplendi. Aynı isim daha önce de “CHP’nin kendi kolluk gücünü kurması gerektiğini” de söylemişti.
Konu şu anda yargıda. Yargılamayı takip edeceğiz.
Buraya kadar olup biteni biliyordunuz zaten. Ben size bu olay yaşandığında neleri hatırladığımı anlatmak istiyorum.
1997 yılında yani 28 Şubat sürecinde Refah/Yol hükümetini devirmek üzere harekete geçenlerden biri de CHP ve destekçisi medyaydı. O dönemde CHP yine iktidar olamadı ancak çoğunluğu bulunan hükümeti “silahsız güçler” ile cuntacılar maharetiyle yıkmayı başardı. Anasol/D azınlık hükümetini dışarıdan destekledi.
Tarihimize postmodern darbe olarak geçen 28 Şubat sürecinde CHP zihniyetinin medyadaki uzantıları meşru hükümeti düşürmek için “cuntacılar”la iç içe işler yaptı. Ekranlara taşıdıkları isimler üzerinden milletin dini ve manevi değerlerini ayaklar altına aldı. Tankları Ankara caddelerinde yürüttü.
Hatta daha sonra Çiller’in danışmanı Hüseyin Kocabıyık’ın Emin Çölaşan’ın kitabına atıf yaparak hatırlattığı üzere Tansu Çiller’i istifaya zorlamak için doktoru tarafından çekilen bir fotoğraf nasıl olduysa Uğur Dündar’a ulaştırıldı. Yarı çıplak görüntülenen Çiller’in fotoğrafı Hürriyet gazetesinden Uğur Dündar, Emin Çölaşan ve Ertuğrul Özkök’ün elinde dolaştı. Ve o fotoğraf üzerinden Çiller’e şantaj bile yapıldı. Gerçi Uğur Dündar şantaj meselesini şiddetle reddetti. Zaten Kocabıyık da şantajın Dündar tarafından değil başka yerlerden geldiğini söyledi.
İşte o 28 Şubat medyasının en önemli isimlerinden ikisi Uğur Dündar ve yardımcısı Tuncay Özkan’dı.
Arena adlı programı birlikte yapıyorlardı. Ve o programda “gizli kamera” dâhil her türlü ahlak dışı yöntemler kullanılıyordu.
O programda o dönemde Tansu Çiller’i destekleyen bir medya kuruluşuna yönelik operasyonel bir dosya haber de yapıldı.
Bu haberleri yaparken Tuncay Özkan’ın üniversiteden arkadaşı olan bir eleman bir şekilde “ikna” edildi.
Kameralar karşısında bir senaryo etrafında Tansu Çiller ve söz konusu medya kuruluşu aleyhine yalan yanlış konuşturuldu. Yetinilmedi.
Söz konusu medya kuruluşunun önüne kamera kurulup saatlerce kayıt alındı. İçeri girenler, dışarı çıkanlar, bina kaydedildi. O binadakilere ağır tahrikler yapıldı.
O esnada “Çekim yapmayın” diye uyarmak için kameraman ve muhabirlerin yanına giden güvenlik personeli darp edildi. İtiş kakış yaşandı. O görüntüler de Arena isimli programda yayınlandı.
İşte o zihniyet bugün Üsküdar’da yeniden ortaya çıktı.
Bu kez Tuncay Özkan’ın partisinin ilçe başkanı Türkiye’nin çok önemli bir bürokratının evinin fotoğraflarını çekerken yakalandı. Ne mahremiyet, ne güvenlik gözetti.
Şu ana kadar o fotoğrafları kimlerle paylaştığını bilmiyoruz. Şayet o fotoğraflar bir terör örgütünün eline geçerse bu bir güvenlik sorunu haline dönüşmez mi; kimin umurunda?
CHP’liler sanki çok matah bir şeymiş gibi yapılan terbiyesizliğe sahip çıkıyorlar hâlâ.
Çünkü CHP zihniyeti budur. Özel hayatmış, mahremiyetmiş, güvenlikmiş, hakmış, hukukmuş umurlarında değil. Dün “düşman” bildiklerini iktidardan düşürmek için kullandıkları yöntemi bugün yine devreye sokmuş görünüyorlar.
Yanılıyor muyum, yoksa “Baradan koyu” mu demeliydim?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.