Aklımda deli düşünceler. Onlarca soru. Ve nihayet, söyleyip söylememekte tereddüt ettiklerim.Yazıp yazmamakta tereddüt ettiğim bir meseleyi, millete olan saygım nedeniyle yazmaya karar verdim.Öncelikle belirtmeliyim ki bu tartışmaya “en uç” fikirlerle bile katkı verenlerin başımın üstünde yeri var.Ancak slogan atanlarla, mahalle kabadayılığına soyunanlarla ve dahası “kafir”, “küfür”, “faşizm” gibi yaftalarla ortalıkta fink atanlarla işim yok. Yine olmayacak. Hele hele, büyük zokayı yutmamızı telkin
Aklımda deli düşünceler. Onlarca soru. Ve nihayet, söyleyip söylememekte tereddüt ettiklerim.
Yazıp yazmamakta tereddüt ettiğim bir meseleyi, millete olan saygım nedeniyle yazmaya karar verdim.
Öncelikle belirtmeliyim ki bu tartışmaya “en uç” fikirlerle bile katkı verenlerin başımın üstünde yeri var.
Ancak slogan atanlarla, mahalle kabadayılığına soyunanlarla ve dahası “kafir”, “küfür”, “faşizm” gibi yaftalarla ortalıkta fink atanlarla işim yok. Yine olmayacak. Hele hele, büyük zokayı yutmamızı telkin edenlerle hiç!
Zira, bize
“insanlık dersi veriyormuş”
gibi yapanların gizli ajandalarının da peşine düştüm bu kez.
Konu ve soru şu:
Suriyeliler meselesinde serin kanlıca düşündüğümüzde, zokayı kimler için ve ne için yuttuğumuzu görebiliyor muyuz?
Baştan söyleyelim, zalimden, terörden, kandan (Esad, DAEŞ, PYD-YPG-PKK, El Kaide, El Nusra gibi)
kaçıp gelen mazlumlara sahip çıkılmasına hiçbir vicdan sahibi “Hayır” demez. Diyorsa vicdansızlığıyla boğulsun.
Nokta!
Ne ki Suriyelilerin bazılarının Batı’ya gitmek isteyenlerinin gitmesine izin vermek de…
Bir gün toprağına dönmek isteyenlerinin dönebilmesinin alt yapısını yapmak da…
Kalanların gettolaşmadan entegrasyonunu sağlamak da vazifemizdir.
Bununla birlikte,
“Gitmek isteyenleri göndermemek üzere planlı programlı çalışanları” faş etmek de boynumuzun borcudur.
Üç günlük bu yazı dizisinin konusu da zaten budur.
ONLARIN KONFORU BİZİM VİCDANIMIZA EMANET!
Aylardan Mart. Yer Brüksel. Üst üste Türkiye Avrupa Birliği (AB) müzakereleri yapılıyor. Bir ay içinde iki kez toplantı ve nihayet
O gün aralarında benim de olduğum gazeteciler
’nun temaslarını takip ediyoruz.
Bir ara hepimizin de içinde olduğu minibüse Sayın Davutoğlu’nun basın müşaviri arkadaşımız Osman Sert geldi. Heyecanla anlatmaya başladı.
“Suriyeliler için 3+3 milyar doları vermeyi kabul ettiler. Bir de ‘Geri kabul anlaşmasını. Böylece vize muafiyeti de öne çekildi.”
(Ayrıntısına girmeyelim)
Hem
Aylan bebek gibi Akdeniz’in soğuk sularında hayatını kaybeden mülteciler için bir ışık görmüştük,
hem vizesiz Avrupa hayalimiz depreşmişti hem de
Türkiye’deki mülteciler için AB’den gelecek yardım onların standardını yükseltecekti. Mutluyduk!
O anlaşmadan sonra da Suriye’den insanlar Türkiye’ye gelmeye devam etti. Ne var ki
daha önce “istasyon” gibi görülen Türkiye artık, varılacak nihai menzil oldu.
AB, bu konuda Türkiye’yi sürekli teşvik etti.
Mesela,
ayında İstanbul’da
Budapeşte Süreci 6’ncı Bakanlar Konferansı düzenlendi.
ilişkin
konferans sonrası kabul edildi. Taahhütnamenin maddeleri arasında
“Göçmenlerin entegrasyonunu desteklemek ve ayrımcılık, ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele etmek”
diye bir madde de kondu.
AB ülkelerinin temsilcileri
davranıp, yukarıdaki maddenin de içinde olduğu belgeye imza attı. Belge zaten
“Türkiye’yi bu konuda teşvik eden”
ifadelerle doluydu.
AB Komisyonu’nun Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Komiseri
ise, Türkiye’ye övgüler düzerek,
“Mülteci kriziyle ilgili birlikte ulaşmış olduğumuz önemli sonuçların üzerine yenilerini inşa edebiliriz.
Bunlardan birincisi, 2016’da imzalamış olduğumuz AB-Türkiye Deklarasyonu’dur. 2015’te günde 14 binden fazla kişinin Ege Denizi üzerinden AB’ye geçtiği günleri hatırlıyorum. İdare edilemez bir durumdu. Bu iş birliğinin esas niteliği (…)
yaklaşık 4 milyon mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye’nin cömert ev sahipliğinde yatıyor”
diye konuştu.
Aynı günlerde, Rusya lideri
Putin’in Başdanışmanı Peskov
Türkiye’nin mülteci yüküne ilişkin görüşlerini söylerken şu dikkat çekici cümleyi kurdu,
“İstanbul’un Arapça konuşan bir şehir haline geldiğini gördüm.”
PYD/YPG-PKK’NIN TÜRKİYE’YE SÜRDÜĞÜ SURİYELİLERE HDP NEDEN SAHİP ÇIKAR
ayına geldiğimizde bir başka göç dalgasıyla karşılaştık. Kobani’ye (Aynel Arap) saldıran DAEŞ yüzünden binlerce mülteci Mürşitpınar’dan Türkiye’ye girmeye başladı. O günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan,
“Koalisyonun havadan bombardımanı yeterli olmuyor. Karadan müdahale edilmeli. Yoksa Kobani düştü düşüyor”
dediği için ağır eleştirilere maruz kalmıştı.
Ne var ki,
Kobani’den bir günde Türkiye’ye geçen
yaşlı, genç, kadın çocuk sayısı 70 binin üzerindeydi. Toplam sayı
O dönemde Türkiye’nin DAEŞ’e müdahale için sınırı geçmesi yönündeki arzusuna, PYD/YPG-PKK terör örgütü,
“İşgalci olur. Hedefimiz olur”
diyerek tepki gösterdi. HDP’liler ellerinde taşlarla askerimize saldırdı.
Gelenler Türkiye’de kaldı. Geriye dönmek isteyenleri kim engelledi peki?
ayında, DEAŞ,
Rakka’ya saldırdı. Rakka’dan kaçan binlerce Suriyeli Kobani üzerinden Türkiye sınırına geldi. Ve Türkiye’ye geçiş yaptı.
O dönemde ve daha sonrasında
Kobani’den ve Kobani üzerinden Türkiye’ye gelenlerin bir kısmı Suriye’ye dönmek istedi. Ne var ki, buna Suriye’nin kuzeyini işgal eden PYD/YPG-PKK terör örgütü izin vermedi. Yaklaşık 500 bin Suriyeli dönmek istediği halde memleketlerine dönemedi.
HDP Göç ve Mülteciler Komisyonu Sözcüsü Gülsüm Ağaoğlu
bugün çıkmış Bolu’nun CHP’li Belediye Başkanı’nın Suriyelilerle ilgili kabul edilemez tutumuna ilişkin şöyle bir açıklama yapıyor,
“Tanju Özcan’ın bu tavrını (Suriyeliler kararı) yabancı düşmanlığının bir yansıması olarak kabul ediyoruz.
Suriyeliler ayrımcılığa ve ötekileştirmeye maruz kalmamalıdır. Tam tersine, maruz kaldıkları sorunların ortadan kaldırılması için hep birlikte ve ortak çözüm üretilmelidir.”
Bugün sesini yükselten
HDP’liler, çoğu Kürt olan ve Suriye’nin kuzeyinden
Türkiye’ye gelenlerin
evlerine barklarına, topraklarına dönmelerini engelleyen terör örgütü PDY/YPG-PKK’ya bir çift söz söyledi mi? Hayır!
Hatta, 2014 Ekim’inde yaşananlar nedeniyle Türkiye’nin DEAŞ’a yönelik müdahale ihtimalini bile “İşgal sayarız” diyerek istemediler.
#Suriyeli
#Mülteci
#Ahmet Davutoğlu
#Osman Sert
#AB
#Kobani
#PYD/YPG-PKK
#HDP
#Gülsüm Ağaoğlu