Geçtiğimiz hafta Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de çok önemli bir toplantıya katıldım.
Bakü’de
“Türk dünyasının geleceğinde Kerkük ve Karabağ’ın yeri”
başlıklı bir sempozyum düzenlendi. Sempozyumda birbirinden değerli siyaset adamları, fikir adamları, gazeteci ve akademisyenler konuştu.
Onlardan biri de
Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat Salihi’ydi.
“BİR YERİ BOŞALTIRSANIZ O YERİ DOLDURURLAR”
Erşat Salihi konuşmasının bir yerinde Kerkük’ü ve Türkmeneli’ni neden terk etmediklerini anlatırken şöyle bir cümle kurdu,
“Bir yeri boşaltırsanız, o yeri mutlaka doldururlar.”
Salihi, nüfus hareketleriyle sınırların nasıl değiştirildiğinden söz ediyordu.
O Irak’ı, Türkmeneli’ni, Kerkük’ü anlatırken ben Suriye’de olup biteni düşünüyordum. Neredeyse olup bitenler bire bir aynıydı.
Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’ye ve Kuzey Irak’a sürülenlerin yerini dolduran bir PYD/YPG-PKK terör örgütü yok muydu?
Suriyelileri topraklarından sürenler onların evlerine barklarına çöreklenmemişler miydi?
Ve böylece
demografik yapıyı değiştirerek coğrafyanın sınırlarıyla oynamamışlar mıydı?
Bunları düşünürken, Erşat Salihi Kerkük’teki mezhep ayrılıklarına da değindiği konuşmasında,
“Irak’ı parçalamanın yolu olarak seçilen yöntemlerden biri de mezhep ayrılıkları. Türkmenleri bile Şii, Sünni diye ayırmaya çalışıyorlar. Biz hepsini reddediyoruz”
dedi.
İLE SURİYE’NİN MÜLTECİLERİ
Sempozyumun bir diğer konusuysa
Karabağ’dı. Karabağ meselesinin özünde de yine sürgün ve nüfus hareketleri vardır.
Ermenilerin öz be öz Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ’ı ve civarını işgali sonrası 1 milyon Azeri Türkü “kaçkın” (kaçanlar/sürgün edilenler) konumuna düştü.
Hala çoğu Bakü civarında olmak üzere Azerbaycan’ın değişik bölgelerinde
olarak yaşıyorlar.
Kaçkınların umudu bir gün topraklarına yeniden geri dönmek.
Azerbaycan devletinin stratejisi de bu yönde.
Karabağ’daki işgalin nihayete ermemesi için verilen mücadelede sembol olan bir köy var:
Ermenilerin 1993’te işgal ettiği, Azerbaycan ordusunun 1994’te kurtardığı Çocuk Mercanlı köyünün kaderi 2017’yılının Şubat ayında değişti. Azerbaycan askerlerinin bölgeye hakim Leletepe’yi işgalden kurtarması
Çocuk Mercanlı’da hayatın yeniden başlamasına neden oldu.
Azerbaycan ve Türkiye Çocuk Mercanlı’ya özel önem veriyor. Hüseyin Büyükfırat gibi iş adamlarımızın, Bakü Büyükelçimiz Erhan Özoral gibi diplomatlarımızın, TİKA gibi kurumlarımızın projelerle destek verdiği Çocuk Mercanlı’ya kaçkınlar geri dönüyor.
Kaçkınların dönüşü, Ermenistan’ın işgal planlarını boşa çıkartıyor.
Çocuk Mercanlı başta olmak üzere Dağlık Karabağ ve civarındaki
Ermeni işgalinin sona ermesini umutla bekleyen 1 milyon kaçkın bir gün topraklarına dönmeyi bekliyor. Tıpkı Suriye’deki topraklarından sürülen milyonlarca Suriyeli gibi.
SURİYELİLERİN DÖNME İHTİMALİ
İŞGALCİ PKK’NIN KORKULU RÜYASI
Çoğu Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’ye sürülen yaklaşık 4 milyon Suriyelinin geri dönme ihtimali o bölgelerde kurulmak istenen “terör devleti”nin yegane korkusu!
Çünkü, sürdükleri Suriyelilerin evlerine, barklarına çöreklenenler oraların demografik yapısını değiştirdiler. Nüfus hareketleriyle coğrafyanın sınırlarıyla oynadılar. O yüzden Suriyelilerin geri dönmesinden korkuyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün Suriye’nin kuzeyine yönelik askeri müdahaleyi de konu alan konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Bugüne kadar Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatlarımızla toplamda 4 bin kilometrekarelik bir alanı teröristlerden temizleyerek bölge halkını zulümden kurardık.
Oluşturduğumuz güvenli bölgelere 320 binden fazla Suriyeli kardeşimiz gönüllü olarak döndü. İnşallah yakında Suriye’nin sınırlarımız boyunca uzanan diğer bölgelerini de teröristlerden temizleyecek 4 milyona yakın sığınmacının huzur içinde evlerine dönebilmelere imkan sağlayacağız.”
Türkiye, Fırat’ın doğusuna yönelik askeri müdahalede bulunmadığı sürece…
Suriye’nin Türkiye sınırları boyunca boşaltılan alanlar oraların yerlisi olmayan unsurlarca doldurulduğu sürece…
Türkiye’deki Suriyelilere sadece “vicdan” ve “insani duyarlılık” perspektifiyle bakıldığı sürece…
PYD/YPG-PKK devletinin kurulmasına en hafifinden göz yummuş oluruz.
Ne diyordu
Erşat Salihi, “Bir yeri boşaltırsanız, o yeri mutlaka doldururlar.”
Bir gün, Karabağ’ın işgalden kurtulmasını ve Azeri Türklerinden 1 milyon kaçkının yurtlarına dönmesini nasıl istiyorsak, Suriye’nin kuzeyindeki PYD/YPG-PKK işgalinin de sona ermesini ve oralardan Türkiye’ye sürülen mazlum Suriyelilerin de topraklarına dönmesini aynı şekilde istiyoruz.
“Türk dünyasının geleceğinde Kerkük ve Karabağ`ın yeri” başlıklı sempozyum geçtiğimiz hafta Bakü’de yapıldı.
Sempozyum, Türkiye ve Azerbaycan İş Adamları Birliği (TÜİB), Azeri-Türk Kadınlar Birliği, Azerbaycan-Türkiye Evi (ATEV), TİKA ve Yeni Çağ Medya Grubu organizatörlüğünde gerçekleşti.
Organizasyonda görev alan bazı isimleri burada zikretmeliyim. Zira Türkiye-Azerbaycan ilişkilerindeki büyük gelişmeye yıllardır adeta iğne ile kuyu kazarcasına emek vererek katkı sağlıyorlar.
Sevgili dostum Hüseyin Büyükfırat’ı, mücadele ruhu her daim güçlü bir hanımefendi olan Tenziye Rüstemhanlı’yı, yılgınlık nedir bilmeden yıllardır büyük gayretle Azerbaycan’ı Türkiye gündemine taşıyan kardeşlerim Agil Alesger ve Togrul Allahverdili’yi selamlıyorum.