Olmayanı gösteriyor ama bazılarının görmeye niyeti yok

04:008/09/2019, Pazar
G: 8/09/2019, Pazar
Hasan Öztürk

Süleyman Demirel’in siyaset yapma biçimini hiç sevmedim. Halk dalkavukluğunun, popülizmin zirvesini yakalamıştı çünkü. 12 Eylül 1980’de başlayan siyasi yasağı 6 Eylül 1987 yılındaki referandum ile sona erip de rahmetli Özal’ın karşısına yeniden çıktığında Özal’ı devirmek için girmediği angajman, yapmadığı üçkağıt kalmamıştı.Mesela “Kim ne veriyorsa bir fazlası”nı vadeden popülizmi, “ödünç oy” avcılığı sadece bir kaçı. Ve siyasi literatüre giren “Türkiye’de petrol vardı da biz mi içtik”gibi veciz

S
üleyman Demirel
’in siyaset yapma biçimini hiç sevmedim. Halk dalkavukluğunun, popülizmin zirvesini yakalamıştı çünkü. 12 Eylül 1980’de başlayan siyasi yasağı 6 Eylül 1987 yılındaki referandum ile sona erip de rahmetli Özal’ın karşısına yeniden çıktığında Özal’ı devirmek için girmediği angajman, yapmadığı üçkağıt kalmamıştı.


Mesela “
Kim ne veriyorsa bir fazlası
”nı vadeden popülizmi, “
ödünç oy
” avcılığı sadece bir kaçı. Ve siyasi literatüre giren “
Türkiye’de petrol vardı da biz mi içtik”
gibi veciz (!) sözleri Demirel’in siyaset yapma tarzına dair ipuçları.
DEMİREL TARZI: HEDEFE GİDERKEN
HER TÜRLÜ YALANI SÖYLEMEK MÜBAH

Hedefe giderken söylediği yalanlarıysa uç uca eklesek Isparta’dan Ankara’ya yol olur, yani.

Örneğin, 1987 yılında üniversitelerde yeni yeni başlayan başörtüsü yasağının kaldırılması için destek arayan üniversite öğrencilerini Güniz Sokak’taki evinde ağırladığında şöyle demişti.
“Çocuklar şimdi siz evlerinize gidin. Anne babanıza söyleyin ki yasakların kalkmasının oylanacağı referandumda evet oyu versinler. Yasağım kalksın iktidara geldiğimde ilk işim başörtüsü yasağını kaldırmak olacak.”
(O öğrencilerin arasında ben de vardım. HÖ)
Sonra öğrencileri başından savmıştı.
Yasaklar kalktı. Demirel iktidar oldu ve başörtüsü yasağı daha da derinleşti. Hatta Demirel, bir klasik konser esnasında ayağa fırlayıp “İşte çağdaş Türkiye” diye bağırdı. Başörtülüler için, seviyesiz bir üslupla “Arabistan’a gitsinler” gibi cümleler kurdu
.
İşte o Demirel’in “
demokrasi
” ile ilgili söylediği bir cümle bugünlerde aklımdan hiç çıkmıyor. “
Demokrasilerde zamanın bir önemi yoktur
.”
İMAMOĞLU’NU HER GÖRDÜĞÜMDE
DEMİREL AKLIMA GELİYOR NEDENSE

31 Mart ve ardından 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimleriyle büyükşehir belediye başkanı olan Ekrem İmamoğlu’nun hal hareket, tavır, üslup, yöntem ve söylemleri bazı kesimleri oldukça tedirgin ediyor. Sadece tedirgin etse iyi. Aynı zamanda irrite ediyor.

“Tatil bana çok yakıştı”dan tutun da, Ak Parti dönemini yaftalamak için “makam saltanatı” diye pazarlamaya çalıştığı çoğu “hizmet aracı”nı Yenikapı Meydanı’na yığmasına kadar. Diyarbakır’da “terörle iltisaklı” oldukları gerekçesiyle görevden uzaklaştırılan ve soruşturma ve koğuşturma aşaması devam eden HDP’li siyasileri ziyaretinden tutun da İSPARK’taki, İSMEK’teki uygulamalarına kadar. Sorgusuz sualsiz binlerce çalışanı işten atması ise başlı başına sorgulanması üzerinde düşünülmesi gereken hadise.

Bir de ‘“Yalandan kim ölmüş” diyebileceğimiz seçim vaatlerinin bugünlerde ayağına dolaşması var ki evlere şenlik. Mesela, “Üniversite öğrencilerine burs vermeyi” vadetmişti ama onun mümkün olmadığını o zaman kim söylese laf ağızına tıkılmıştı.
Bizzat partisi CHP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne yapılan itiraz üzerine belediyelerin üniversite öğrencilerine verdiği bursların iptal edildiği gerçeği koca bir perde ile perdelenmişti.
Ekrem İmamoğlu Demirel tarzı popülizm ile vaatte bulundu. Seçildikten sonra vadini unuttuk.
İronik!
DEMİREL: DEMOKRASİDE
ZAMANIN BİR ÖNEMİ YOKTUR

Nevar ki Ekrem İmamoğlu, İstanbulluların oyuyla o koltuğa oturdu. Hem de iki kez. İlkinde Yüksek Seçim Kurulu’nun ilan ettiği “usulsüzlükler” yöntemiyle, ikincisinde “mağdur” sıfatıyla...

Bir dalga yakaladı. “Erdoğan düşmanlığı” ve her ne olursa olsun ille de “Gitsin” diye tempo tutanların oluşturduğu dalgaydı bu. CHP’nin HDP’nin, İP’in, SP’nin ortak projesiydi. O projeye “aylak” Ak Partililer eklenince sonuç bu oldu.

Tam da bu noktada bir kez daha Demirel aklıma geliyor nedense. Demirel’in şu sözünü hatırlıyorum. “Demokrasilerde zamanın hiçbir önemi yoktur.”

Seçimle gelenin seçimle gideceği güne kadar yaptığı yanına kar kalıyor. O sürede vatandaş mağdur olmuş, işler aksamış, hatta berbat olmuş bunun bir önemi yok.

Bir dahaki seçime kadar bekleyeceksiniz ve sonunda o gün sandıkta gereğini yapacaksınız.

Demirel’in mantığıyla bakınca, “Demokraside zamanın bir önemi yok.”
ÖZAL: BAZEN OLMAYANI
GÖSTERMEK GEREK

Rahmetli Özal’ın da bütün bunlara ilişkin güzel bir sözü vardı onu da burada zikretmek lazım.

Özal rahmetli, bir konuda olanı değil olmayanı da görmek gerektiğinde ısrarcıydı. Ve şöyle derdi:
‘Olmayanı göstermek gerek.”

Bazen milletin olmayanı görmesinde fayda vardır. Popülizm ile işlerin yürümediğini, “Lafla peynir gemisinin yürümediğini” görmek için “Olmayanın gösterilmesi” gerekebilir.

Henüz daha işin başındayken bile ‘olmayanın’ nasıl bir şey olabileceğini görme imkanımız oluyor farkında mısınız?

Mesela bir gün önce Yenikapı’ya getirilen “hizmet araçları” bir gün sonra buhar oluyor. Kamyonlar, ambulanslar, evde bakım araçları bir gecede gelip öbür gecede yok oluyor. Seçim vaadinin bizzat engelinin partisi olduğu gerçeği bugün yüzüne vuruluyor.

Demirel tarzı siyaset bu ülkeye çok şey kaybettirdi. En çok da zaman kaybettirdi. Ama dedik ya Demirel’in demokrasi anlayışında zamanın bir kıymeti yok.
Şimdi o tarzı benimseyen bir Ekrem İmamoğlu var. Bakalım, popülizm üzerinden ne kadar zamanımızı çalacak. Ne kadar?

Bekleyip göreceğiz.

İstanbullular da rahmetli Özal’ın deyimiyle, olmayanı görmüş olacak..!

Son sözümüz de şu olsun. İstanbul’a kayyum tartışmasının İmamoğlu’nun zaman çalma çabasına muazzam bir katkısı vardır.

Aman..!

#Süleyman Demirel
#Ekrem İmamoğlu
#HDP
#CHP
#Popülizm