Ne yapsanız başaramayacaksınız. Tarih, toprak, yer ve gök şahit

04:0019/03/2019, Salı
G: 19/03/2019, Salı
Hasan Öztürk

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl dönümünde dün dikkatimi çeken iki köşe yazısı vardı. Bunlardan birincisi Hürriyet gazetesindenMehmet Soysal’ın yazısıydı. “Trajediye dönüş” başlıklı yazıda Soysal, “Vahşet çağına” dikkat çekip, Batı’nın bize biçtiği rolü anlatıyor. Ve şöyle bir hatırayı naklediyor:“(…) Ve yıllar önce İstanbul’a gelen ABD’li senatör Torricelli, ünlü bir işadamının yalısındaki yemekli davete katılır...Yemeğin sonunda Boğaz’a olan hayranlığını anlattıktan sonra der ki:Dostum,

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl dönümünde dün dikkatimi çeken iki köşe yazısı vardı. Bunlardan birincisi Hürriyet gazetesinden
Mehmet Soysal
’ın yazısıydı. “
Trajediye dönüş
” başlıklı yazıda Soysal, “
Vahşet çağına
” dikkat çekip, Batı’nın bize biçtiği rolü anlatıyor. Ve şöyle bir hatırayı naklediyor:


“(…) Ve yıllar önce İstanbul’a gelen ABD’li senatör Torricelli, ünlü bir işadamının yalısındaki yemekli davete katılır...

Yemeğin sonunda Boğaz’a olan hayranlığını anlattıktan sonra der ki:

Dostum, güzel bir coğrafyadasınız ama yanlış dindesiniz!

İşte asırlar boyunca trajedinin gerçek yüzü bu sözde gizli...” (18.03.2019 Hürriyet)

“TÜRKLER ANADOLU’YA LAYIK DEĞİL”
İkinci yazı
Yeni Şafak
’tan
Zekeriya Kurşun
hocanın yazısıydı. “
18 Mart
” başlıklı
Çanakkale Zaferi’nin bizim ve batı için ne ifade ettiğini anlatıyor.

Yazının finalinde verdiği örnek olup bitenin özeti niteliğinde.

“Her şeyi mubah gören Ehl-i Salib’in kurguladığı bu son haçlı seferi hala hafızalarından silinmemiştir. (…) genetiği bozulmuş bir miras olarak medeniyet maskesine bürünen Batı’da, nesilden nesile intikal etmiştir. Ünlü İngiliz tarihçisi Arnold Toynbee, sıradan bir İngiliz kadını olan annesinden naklettiği; ‘Türkiye, Anadolu, çok güzel bir ülke ama Türkler oraya layık değil’ ifadeleriyle; Yeni Zelanda’da savunmasız 50 Müslüman’ı ibadet esnasında şehit eden terörist, nefret üreten aynı genetik mirastan beslenmişlerdir.

Her fırsatta Şark’a ayar vermeye çalışan Batı medeniyeti, ihtiras ve intikam duygusuyla, vicdanlarını zehirleyen kör taassuptan sıyrılmadıkça, dünya barış görmeyecektir. Bu yüzden masumiyeti temsil eden 18 Mart, bizim için bir umut onlar için de mümkün olmayanı hatırlatan bir panzehirdir..” (18.03.2019 Yeni Şafak)

Bu iki yazıyı okuyup, Çanakkale’deki kutlamaları izledikten sonra sizlere son 4 yıldır aynı tarihlerde değişik formlarla paylaştığım
larımdan birinin özetini sunmak istiyorum.
Çünkü,
Çanakkale’nin, o ruhun, o zaferin o muazzam duruşun nesilden nesile aktarılması gerektiğine inanıyorum.
  • Katır pisliğindeki arpayı yiyerek direnen dedelerimizi hatırlamak
  • Seferberlik bakiyesi bir dedenin torunu olmak bile benim için bir gurur vesiledir; bilen bilir…
  • Ve
    kurt dedesi Çanakkale’de kalmış
    olan ben…
  • Bir ramazan gününde şehitlikte iftarımı buğday çorbası, arpa ekmeği ve su ile yaptığımda, “
    Dedeme iftara geldim
    ” diyendim…
  • (…) Çocukluğum dedem Hasan Onbaşı’nın Seferberlik anılarını dinlemekle geçti.
  • (…) Dedem Hasan Onbaşı bir gün köydeki kerpiç evin sahanlığından arpalıkları gözleriyle süzerken, “Seferberlik yıllarıydı…” diye başladı söze… Ve devam etti.
  • Babam Hüseyin gitti önce köyden
    , akranlarıyla birlikte…
  • Sonra
    beni aldılar askere…
  • Balkan Harbi’nde perişan olduk. Hemen ardından Çanakkale’ye saldırdı gavur.
  • Babam Hüseyin Çanakkale’de kaldı!
    (şehit oldu)
  • Topçuydum ben…
  • Çanakkale Savaşı’ndan hemen sonra
    Erzurum’a yürüyerek gittik.
    Top arabalarını katırlar çekiyordu. Ekmek bile bulamıyorduk.
    Katırların pisliklerinden topladığımız arpaları yiyerek hayatta kaldık…
  • Anlattıkları böylece devam edip gitti…
  • (…) Yokluğun dibini bulmanın cümlesi, “
    Katır pisliğindeki arpayı kavut yapıp (ezip kavurmak) yemek
    ” olanıdır belki.
  • Katır pisliğindeki arpaları yiyerek hayatta kalan
    ve yedi düvele karşı
    savaşan dedelerimizin sayesinde
    bugün bu topraklarda yaşamaya devam ediyoruz.
  • Çanakkale ruhu
    dendiğinde, hem bir direniş bilinci aklımıza gelir…
  • Hem, memleketin her bir köyünden, her bir şehrinden, her bir bölgesinden seferberlik çağrısına kulak veren vatan evlatları…
  • Baba oğul Çanakkale’ye koşan kurt dedem ve dedem gibi binlerce ecdadımızın “hesapsız” hali gelir Çanakkale ruhu dediğimizde.
  • Çanakkale’ye koşan dedelerimize rahmet diliyorum.
  • Bugün
    o dedelerinin ruhuna sahip çıkanların tümüne selam duruyorum!
  • Bizim
    ruhumuz Çanakkale
    ’dir.
  • Harcımız İstiklal Marşı.
    (18.03.2016 Yeni Şafak)
Çanakkale ile Afrin bir milletin varlık bilincidir

18 Mart aynı zamanda Afrin Zaferi’nin de yıl dönümü.

Geçtiğimiz yıl, Zeytin Dalı Harekatı ile Afrin’e yürüyen Mehmetçik 18 Mart sabahı Çanakkale’deki dedelerine ithafen Afrin meydanına Türk Bayrağı’nı dikmişlerdi.

Muhakkak ki bu apaçık bir zaferdi.

1915 yılının 18 Mart’ında
yedi düvele karşı direnen
ceddimiz Çanakkale’de destan yazdı.
103 yıl sonra onların torunları bu kez istilacılara, istilacılarla iş tutan işbirlikçilerine
terör unsurlarına karşı büyük bir zafer kazandı.
Afrin’e ay yıldızlı Al Bayrak dikileli tam bir yıl oldu.
Afrin Zaferi, Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümüne denk getirilmiştir.
Köklerimizin bilincinde olduğumuz, derin, güçlü, büyük bir tarihimizin olduğu bir kez daha gösterilmiştir; cümle aleme.

Çanakkale’de Afrin’de, İstiklal Savaşı’nda, 15 Temmuz’da… Hasılı, bu vatan, bu millet, bu din ve bu ümmet için toprağa düşen cümle şehitlerimize rahmet olsun.

#Çanakkale Zaferi
#Mehmet Soysal
#Zekeriya Kurşun
#Hasan Onbaşı
#Afrin