Yaklaşık bir yıl önce 14 Mayıs 2017’de bu köşede “Naftalinlenip saklanan cumhurbaşkanı adayı” başlıklı bir yazı yazmıştım.
Yazıda, SONAR Başkanı Hakan Bayrakçı’nın CHP’nin cumhurbaşkanı adayıyla ilgili formülünü, şu cümleleriyle nakletmiştim:
“CHP’nin suyundan şerbetinden içmiş olmalı ama merkez sağa da hitap edebilmeli, milliyetçilere de hitap edebilmeli, Kürtler ile barışık olmalı… Bu isim İlhan Kesici’dir. Bu benim önerim. Böyle düşünen çok kişi var. Ayrıca bu benim düşüncem de değil anladığım kadarıyla bilmiyorum ama Kemal Bey’in kafasında da böyle bir model var!”
Aynı yazıda, İlhan Kesici için de şu ifadeleri kullanmıştım: “Süleyman Demirel’in kontenjanında CHP’ye milletvekili yaptırılmış ve naftalinlenip çeyiz sandığında korunup gözetilmiş birinden ne beklenebilir ki..!”
Bugün geldiğimiz noktada çatı adayı Abdullah Gül, denklem dışında kalınca Kılıçdaroğlu, naftalinlenip çeyiz sandığında bekletilen Kesici’yi sandıktan çıkarmak istiyor.
Peki, çeyiz sandığından çıkarılan Kesici, seçim sandığından çıkabilir mi?
Bu sorunun cevabı için biraz daha sabredin.
Devam edelim…
Kılıçdaroğlu’nun kendisi adaylıktan kaçtı. Zira seçilemeyeceğini biliyor. Seçilemediği gün, CHP genel başkanlığında oturamayacağını da.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek üzerine geliştirdiği stratejide “Gül” kozu da elinde patladı. Partisindeki isimlerin çoğunu ise eledi. Bana göre en ciddi aday Muharrem İnce iken, onu da görmezden gelme eğilimde.
Elinde kala kala muhafazakarlardan da oy alabileceğini düşündüğü ve bir çeyiz sandığında naftalinlenip saklanan bohça gibi bir isim kaldı; İlhan Kesici!
Ne diyelim, 1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı Erdoğan’a karşı kaybeden Kesici, yeni bir yarışa girer mi?
Ya da bir rövanşist edasıyla Erdoğan’ın karşısına çıkar mı?
Veya Kılıçdaroğlu’nun CHP genel başkanlığında kalması için oynadığı basit satranç oyununda satranç masasındaki herhangi bir taş olur mu?
Kılıçdaroğlu’nun çeyiz sandığından çıkar mı?
Kılıçdaroğlu’nun çeyiz sandığından çıksa bile, seçim sandığından çıkar mı?
Bekleyip göreceğiz.
Geçtiğimiz hafta Başbakan Binali Yıldırım ile iki günlüğüne İspanya’nın Başkenti Madrid’e gitmiştik. Madrid dönüşü TUR uçağında geziye katılan iş adamlarıyla da sohbet etme imkanı bulduk.
En dikkat çekici tespiti DEİK Başkanı Nail Olpak yaptı.
Dediği şu:
“Türkiye erken seçime gidiyor. Ama bakın Başbakanımız 2 günlüğüne hem de ekonomi ağırlık bir geziye katılıyor. Buradan döndükten sonra bu kez de Sayın Cumhurbaşkanımız ile Özbekistan ve Güney Kore seyahatine katılacağız. Eskiden olsa böyle mi olur? ‘Aman seçim bir geçsin. Seçime kadar bekleyelim. Önümüzü bir görelim’ denirdi. Ve seçime kadar dal kımıldamazdı. Oysa bugün tam tersi, işler yolunda gittiğin en bariz örneği bu seyahatlerin iptal edilmemiş olmasıdır” dedi.
Gerçekten de 24 Haziran’a az bir zaman kalmış olmasına rağmen ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne hükümet, devlet işlerinden bir adım geri çekilmedi. Seçimi bahane edip, ekonomi için çok önemli olan ziyaretleri iptal etme.
Bu Türkiye’nin ne kadar yerleşik bir demokrasi olduğunu göstergesidir. Zaten dönüş yolunda Başbakan Binali Yıldırım’ın kurduğu şu cümle de konunun özeti gibi,
“Türk ekonomisi her türlü saldırıya, şoka karşı dirençli bir ekonomidir. Çünkü sanal değil üreten, büyümeyi esas alan, istihdam oluşturan ve ihracat esasına dayalı bir ekonomidir.”
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.