Kamu (adalet deyin, devlet deyin ne derseniz deyin) onuru için harakiri yapar mı?
Ya da birilerinin bağlı olduğu yapının ileri gelenleri bir gün “hata yaptık” der mi?
Bu sorular da nereden çıktı demeyin. Az biraz sabredin.
30 Kasım 2016’da Adana’nın Aladağ ilçesinde Süleymancılara ait bir kız yurdunda yangın çıktı. O yangında 11 kız çocuğu can verdi. Konu mahkemelik oldu.
Yangından sonra bu köşede, “Lacivert takkeli adamlar yeşil tabutları taşırken” başlıklı bir yazı yayımladım.
Yazının bir bölümünü yeniden aktarayım:
“Lacivert takkeli erkekler yeşil tabutları birer birer omuzluyorlar…
Şalvarlı, yaşmaklı, fadimana çekili analar, bacılar bir kenarda sızılıyor…
Patika yolda yeşil tabutların ardından çamurlu ayakkabılarıyla yorgun insanlar yürüyor…
Aladağ’da bir öğrenci yurdunda ‘ahmaklık’, ‘vurdum duymazlık’ ve ‘ihmalkarlık’ yüzünden hayatını kaybeden küçük kız çocukları ahirete yolculanıyor.
Her faciadan sonra kurulan klişe cümleler yine kuruluyor:
‘Hesap sorulacak. İhmali olanlar en ağır cezaya çarptırılacak!’
İyi de bu cümleler hangi ananın, babanın gönlüne su serpecek, hangi canı geri getirecek?
Buna mukabil, her suçu iktidara yıkmak ve oradan siyasi rant devşirmek niyetinde olanlar ‘fırsatçılık’larını konuşturuyor!
Kim nerede duruyorsa oranın savunucusu: karşının amansız yıpratıcısı olmuş ‘yeşil tabutlar içindeki körpeler’ kimin umurunda?
(…)
Aladağ’ın köylerindeki gariban ana babalar, ‘hiç olmazsa bir diploması olsun’ diye ilçeye gönderdiği kızlarını yeşil tabutlarla geri aldılar.
‘Ölüme çare mi var’ deyip sukut edenler de, ‘kuzum ben öleydim’ diyenler de ‘Allah’ım acımı hafiflet’ diye sessizce ağlayanlar da ‘isyan etme’ korkusu yaşayanlar da onlar…
Yeşil tabutlar bir bir peşi sıra dizildiğinde omuzlarda patika yola…
Yunus’un şu dizeleri geldi aklıma:
(…)
Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere gök ekini biçmiş gibi (01.12.2016 Yeni Şafak)
Cuma günü Aladağ’daki yurt yangını ile ilgili davaya Kozan Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Ve tutuklu yargılanan iki kişi de serbest bırakıldı. Böylece “körpelerin” hayatını kaybettiği yangınla ilgili davada tutuklu sanık kalmadı.
3 bilir kişi raporu var ortada. Raporlar “mevzuat”lara uygun davranıldığını filan anlatıyor.
Orada çocuklar ölmüş, “bari bir diploması olsun” diye köyden ilçeye gönderdiği çocuğunu kara toprağa vermiş aileler varmış kimin umurunda?
Varsa yoksa mevzuat. Hani şu her seferinde tosladığımız mevzuat.
Mesela diyor ki raporun birinde, “Eski Özel Yurtlar Yönetmeliği’ne 2009’dan sonra ‘mevzuata uygun yangın merdiveni’ şartı konulduğu (..) ‘O tarihte modern zamana uygun nitelik aranmadığı, bugüne göre bir kısım yetersiz hususların ait olduğu zaman bakımından yeterli görüldüğü…”
Yani diyor ki, eski mevzuata göre çocukların korunması gerekmiyordu. “Ölen ölmüştür, kalan sağlar bizimdir.”
Mevzuata göre rapor var ortada. Mahkemelere göre ana suçlu bulunmuyor! Tali suçlu ilan ettiklerini de salıveriyorlar.
Yani adalet mevzuata gömülüp gidiyor!
Bir de işin vicdan kısmı var.
Vicdan kısmında kamu harakiri yapsın isterdim. Çuvaldızını kendine batırsın isterdim. Yok.
Peki ya o yurtları çocukların can güvenliğini ihmal eden alt yapılarıyla hizmete açanlara yani “lacivert takkeliler”e ne demeli?
Onlar, “kader” deyip geçmiyorlar mı? İnsanın çıldırası geliyor!
Onlardan bir tanesi, geçenlerde “Ahirette Allah bize kime oy verdiğimizi sormayacak” diyordu. Ona, “Ahirette yaptığımız ameller sorulmayacak mı” diye sorana…
Sahi ahirette, yangın merdiveni olmayan ve köhne bir binada 11 çocuk nasıl öldü diye sorulunca ne cevap vereceksiniz?
Hiç olmazsa “hata yaptık” diyebilecek erdem nerede?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.