Kılıçdaroğlu neden erdemli bir cümle kuramıyor

04:001/07/2018, Pazar
G: 1/07/2018, Pazar
Hasan Öztürk

“Dereyi görmeden paçaları sıvamak” diye bir deyim var biliyorsunuz. Bu deyim her seçimi kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu için ne kadar uygun diye düşünüyordum ki “Doğmayan çocuğa don biçmek” deyimi geldi aklıma. Daha bir anlamlı sanırım. Zira, 24 Haziran seçimlerinden önce “Ne yüzde 51’i biz yüzde 60 alacağız arkadaş” diyen Kılıçdaroğlu önümüzdeki yerel seçimlerin de tek tek il sayıp “Buraları kazanmamız mümkün” demiş.Elbett her şey mümkün. Mümkün de önce kaybetmiş olduğunuz gerçeğini bir içselleştirip

“Dereyi görmeden paçaları sıvamak” diye bir deyim var biliyorsunuz. Bu deyim her seçimi kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu için ne kadar uygun diye düşünüyordum ki “Doğmayan çocuğa don biçmek” deyimi geldi aklıma. Daha bir anlamlı sanırım. Zira, 24 Haziran seçimlerinden önce “Ne yüzde 51’i biz yüzde 60 alacağız arkadaş” diyen Kılıçdaroğlu önümüzdeki yerel seçimlerin de tek tek il sayıp “Buraları kazanmamız mümkün” demiş.


Elbett her şey mümkün. Mümkün de önce kaybetmiş olduğunuz gerçeğini bir içselleştirip “özsavunmanızı verseniz” hani. Tabii ki bu erdemli bir davranış olurdu.

Yenilginizin hesabını tabanınıza izah etmek gibi bir erdeminiz var mı sahi?

ELEŞTİRİYE KAPALI TEK ADAM, “TEK ADAM” ELEŞTİRİSİ YAPARSA

Kemal Kılıçdaroğlu, eleştiriye kapalı bir siyasetçi. Ne söylerse partililerinin inanmasını istiyor. Ve hep yalan söylüyor. Ben bunu yazdım diye yine mahkemeye gidebilir. Ne yapalım bize de mahkemede yalan söylediğini ispatlamak düşer.

Neyse, dedim ya Kılıçdaroğlu her ne söylerse söylesin taraftarlarının kabul etmesini ve hiç sorgulanmaması istiyor.

Sonra da çıkıp, rakibini “tek adam” olmakla suçluyor.

Bir şeyi çok profesyonelce yapıyor. O da “kimlik siyaseti” ile toplumsal ayrışmayı körüklemek. Türkiye’de 2013’ten bu yana sistematik bir şekilde “Erdoğan düşmanlığı” körükleniyor ve bunun koç başılığını Kılıçdaroğlu yapıyor. Sonuçta bir kesim var ki “Neden düşman olduğunu” bilmeden Erdoğan düşmanlığı yapıyor!

ALEVİ AÇILIMINI, “CAMİ-CEMEVİ” ADI ALTINDA VURAN FETÖ’YÜ HATIRLAMAK

Ne söylemek istediğimi izah edeceğim ama burada ilk bakışta hiç ilgisi yokmuş gibi görünen bir hususu hatırlatmak istiyorum.

Türkiye yakın tarihinde “Alevi açılımı” başlığıyla bir süreç yaşadı. O sürecin ilk günlerinde dönemin Başbakanı Erdoğan, Alevi dedelerini ve kanaat önderlerini Dolmabahçe Ofis’te ağırladı.

Tam o dönemde birden FETÖ, “Cami - cemevi” adı altında bir proje başlattı. Aynı avlu içerisinde hem cami, hem de cemevi olacaktı. İlk bakışta ne kadar da “hoş görü yüklü” bir proje olarak kabul gördü. İtiraf edeyim benim bile hoşuma giden yönleri vardı.

Sıkı durun ama bakın ne oldu?

Cami - cemevi projesini ne hikmetse FETÖ ilk önce Ankara Tuzluçayır’da hayata geçirmeye kalkıştı. Tabii ki orada büyük protestoyla karşılaştı.

Çünkü, cami-cemevi projesi, “Alevi açılımı”na destek değil bizzat onu sekteye uğratmak üzerine geliştirilmişti. Alevilerin bir kısmının “mesafeli olduğu” dini sembol ve söylemler öne çıkarılmıştı. Ve tam da o söylemlere tepkili olanların yoğun olduğu bir bölgede.

Böylece hükümetin özenle başlattığı açılım, FETÖ’nün duyarlılıkları kaşıyan projesi ile akamete uğradı.

Bu burada dursun devam edelim.

ETNİK VE MEZHEBİ AYRIŞMAYI KILIÇDAROĞLU’NDAN BAŞKA KİM KAŞIYOR?

Demiştim ya Kılıçdaroğlu, tabanın kendisine her halükarda inanmasını istiyor ve yalan söylüyor diye. Hakkını teslim edelim, Kılıçdaroğlu yalanda ve bir konuda çok mahir.

O da karşıymış gibi yaptığı, “etnik ve mezhebi” ayrılığı sürekli kaşımak!

PKK’nın çukur eylemleri sırasında “o arkadaşlar” cümlesi... PYD/YPG teröristleri için kullandığı “Vatanlarını savunanlar” gibi ifadeler hep bir etnik kimliğin altını çizme çabasıydı. Yine “tek adam” diye eleştirdiği Erdoğan’ın, “Tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet” diyerek yaptığı “Rabia” işaretini eleştirmesi de.

Kılıçdaroğlu’nun, “Ben Dersimli Kemal”im” demesiyse başlı başına bir “kimliği” konsolide etme çabasıdır.

Kılıçdaroğlu, “birlikte yaşama”nın değil, sürekli cepheleşmenin, toplumsal ayrışmanın koçbaşılığını yapmaktadır. Bunu yakın geçmişte FETÖ, hem Alevi açılımını hem, Çözüm sürecini baltalayarak yapmıştı.

Bugün FETÖ’nün ürettiği ne kadar Türkiye aleyhatırı malzeme varsa kullanmaktan geri durmayan bir Kılıçdaroğlu vardır ve toplumsal ayrışmayı her fırsatta körüklemektedir.

Seçim yenilgisini kabul etmemek de... Rakibini “tebrik edememek” de... Bir erdemli duruşla, “kaybettik ama gereğini yapacağız” diyememek de buna işarettir.

Kılıçdaroğlu’nun, seçim kazanmaktan daha çok, toplumsal ayrışmayı körüklemek gibi bir projeyi vazife edinmiş olması son bir haftada yaptığı açıklamalarla bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Bilmem anlatabiliyor muyum sevgili CHP’liler.

  • Özgüvenimize yeniden kavuşmamızı sağlayan Fuat Hoca’ya rahmetle
  • İlk önce özgüvenimizi yok ettiler. Batı’ya öykünme üzerine bir hayatı dayattılar.
  • Başardılar da doğrusu...
  • Her bir adımımızı, Batı’ya öykünmek üzerine attığımızda, muteber kabul edildik. “Adam sayıldık”, ne kadar Batılılaşabildikse..!
  • Ne zaman ki ‘Yok biz kendimiz gibi olalım” dedik, yine karşımıza dikildiler. Ne bilim adamlarımızı ne siyasetçilerimizi ne sıradan insanımızı “kendi gibi olduğu ölçüde” kabullendiler.
  • Öteki’ydik çünkü. Çünkü ötekinin kendi haliyle varlığı, mümkün değildi, onlar için.
  • Batı’nın dışında bir referansa atıf yapmak mı? Aman Allah’ım, ilk önce içimizdeki Batıcılar tarafından eleştiri yağmuruna tutulduk. Ne bilim düşmanlığımız kaldı, ne geri kafalılığımız.
  • Çünkü biz yenilmiş ve durdurulmuş bir medeniyetin çocukları olarak Batı’ya öykünmek üzerine kurgulanmıştık. Başardılar da... Önce özgüvenimizi yok ettiler, çoğumuzun.
  • Önce özgüvenimizi...
  • Mesela, bir gün, “Amerika’yı Kolomb değil ilk önce Müslümanlar keşfetti” dedi içimizden biri.
  • Edilmeyen hakeret kalmadı ona. Oysa ezber bozmuştu.
  • Mesela, Piri Reis’in Haritası’nın bugün bile geçerli olduğunu söyledi birimiz, ne bilim dışılığı kaldı, ne tarih bilmezliği.
  • Dünyaya yön veren keşiflerin, bilim tarihine yön veren buluşların bizden birileri tarafından yapıldığını söyleme cesaretini bile kendimizde bulamadık.
  • Çünkü önce özgüvenimizi yok ettiler.
  • Böyle bir iklimde bir bilim adamımız çıktı ve “Bilim tarihi sanılanın aksine, İslam medeniyetinin ürettikleyle şekillenmiştir” dedi. Adı Fuat Sezgin’di.
  • Bir asıra yakın ömrünü “İslam bilim tarihine” vakfetti. Gece gündüz çalıştı çabaladı. Bir şeyi gerçekten bir şeyi miras bırakarak aramızdan ayrıldı. Ahirete göçtü.
  • O şey, özgüven yoksunlarının yeniden o kaybettiğini de bulmasına neden olan şeydir. Geçmişimizin Batı’nın geçmişinden geri olmadığı hatta çok daha ileri olduğu gerçeğini bizlere öğretmesidir.
  • Özgüvenimizi yok etmişlerdi. Fuat Hoca gibi öncülerimiz sayesinde onu yeniden diriltme fırsatı buluyoruz.
  • Bugün Fatih Camii’nden Fuat Hoca’yı ebedi aleme yolculayacağız. Allah rahmet etsin. Onun gibilerin sayısını artırsın. Mirasına sahip çıkanlara başarılı kılsın. Bizlere de onun açtığı pencereden dünyaya ve insanlığa bakmayı nasip etsin.
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Fuat Sezgin