Mekke
Türkiye’deki birçok meşakkati bir tarafa bırakıp bir farzı ifa için Mekke’deyim. Hac yolculuğundayım anlayacağınız.
Hacca gelmeden bir gün önce bir dostumun tavsiyesi üzerine İran yapımı “Bab Aziz” isimli muazzam bir “iç yolculuk” filmi izledim.
Filmin bana öğrettiklerini hac yolculuğunda kendime şiar edinmeye çalışıyorum.
Haccın zahiri yönü kadar batıni bir yönünün de farkına varmaktır muradım.
Zira zaten hac ibadeti baştan sona sembollerle dolu bir ibadet.
Kabe başlı başına bir sembol, tavaf başlı başına, sa’y başlı başına... Hele Arafat’ta vakfeye durmak..!
Yolculuğumun başında aynı zamanda mihmandarım hocam Necdet Tosun’un bize hazırladığı geçmiş kaynaklara göre hac bölümlerini okudum. Ben bir sufi değilim. Ama iç dünyamıza yolculuk meselesini ziyadesiyle önemsiyorum. O yüzden sufi ve geleneksel kaynaklara göre hac meselesiyle ilgili okuduklarımı sizlerle de paylaşmak isterim.
Ebû Nasr Serrâc et-Tûsî, haccın mânevî ve tasavvufî anlamı hakkında şöyle demiş:
“Hacca giden kişi ihrâma girme yerinde elbiselerini çıkarırken kalbindeki kin ve hased gibi kötü huyları da çıkarıp atmalıdır. ‘Lebbeyk’ (emrine uydum) diye dua ederken bundan sonra nefse ve şeytana uymamaya karar verir.
Hacerü’l-Esved’i selamlayıp öptükten sonra Allah’a kulluk sözü verdiğini düşünür.
Safa tepesine gelince kalbinin temizliğini bozacak şeyleri kalbine sokmamaya azmeder.
Safa ile Merve tepeleri arasında hızlı yürürken (hervele) nefs ve şeytandan kaçtığını düşünür.
Arafât’a varınca kıyametten sonra dirilip Allah ile tanışacağı ânı düşünür. Saçlarını traş ederken kibir ve övülme isteğini de kesmeleri gerekir. Kurban keserken kendi içindeki nefsini de kurban etmelidir.”
İmam Gazâlî’ye göre, hac için yol azığı hazırlayan kişi, âhirette faydalı olacak en hayırlı azık olan takvâyı, hac için binite bindiğinde öldüğü zaman konacağı tabutu, iki parça beyaz kumaştan oluşan ihrama girince öldükten sonra sarılacağı kefeni düşünmelidir. Kabe’yi görünce sanki Allah’ı görmüş gibi saygılı olmalı, Kabe’nin etrafında dönüp tavaf ederken Arş’ın etrafında dönen ve Allah’a saygılarını böyle ifâde eden melekleri düşünmelidir. Kabe’nin köşesindeki siyah taşı (Hacerü’l-Esved) selamlarken ve ona el sürerken sanki Allah ile musâfaha ettiğini ve emirlerinden çıkmayacağı konusunda ona söz verdiğini düşünmelidir. Arafât tepesinde vakfeye oturduğu zaman mahşer günü insanların toplanacağı ve peygamberlerinden şefâat bekleyeceği ânı düşünmesi gerekir.
İsmail Ankaravî, haccı, sûrî ve manevî olmak üzere ikiye ayırır. Dervişlere lazım olan haccın, manevî hac olduğunu ifade eder.
Baba Nimetullah Nahçıvâni’ye göre gerçek hac, hakîkî Kabe’ye yani Allah’ın zâtına ulaşmaktır.
Mevlânâ Celâleddin Rûmî şöyle der: “Hac, bir evi yâni Kabe’yi ziyâret etmektir. Evin sâhibini ziyâret etmek ise erliktir. Bu ziyâret her kula nasip olmaz.”
Abdurrahman Câmî’ye göreyse,
«Kabe bünyâd-ı Halîl-i Âzer est,
Dil nazargâh-ı Celîl-i Ekber est”.
Yani:
“Kabe Âzer oğlu İbrahim’in binasıdır,
Gönül ise pek yüce olan Allah’ın nazargâhıdır (baktığı yerdir)”.
Bir sufiye göreyse,
“Ararsan Mevlâ’yı kalbinde ara,
Kudüs’te, Mekke’de, hacda değil.»
Yunus Emre bu konuda da söylenecek en uç en ileri şeyi söyler:
Ak sakallu pîr hoca
Bilemez hâli nice
Emek yimesün hacca
Bir gönül yıkar ise.
Yûnus Emre der hoca,
Gerekse var bin hacca.
Hepisinden eyice,
Bir gönüle girmektir!”
Yunus Emre ve onun gibi düşünen sûfîlere göre “bir gönüle girmek” yani bir insana iyilik yapıp onun gönlünü kazanmak ve onu mutlu etmek, bilinçsiz olarak yapılan bin hacdan daha evladır.
Niyazi Mısri’ye göreyse hac farzdır, namaz farzdır, oruç farzdır ama:
“Savm u salât u hac ile,
Sanma biter zâhid işin,
İnsan-ı kâmil olmaya,
Lâzım olan irfân imiş.”
Çünkü Mısri’ye göre aslolan namaz, oruç, zekât ve hac ibadetleri ile insanın iç yolculuğunu tamamlaması ve insanı kamilliğe ulaşmasıdır.
Mekke’deyim. Sizlere de aktardığım okumaların ardından Mekke caddelerinde yürüyorum. Haremi Şerif’e yaklaşırken karşıma çıkan dev binaları görüyorum. Çukurun çukurunda mahzun bir halde bizleri bekleyen Kabe’yi görünce coşkudan çok içime hüzün çöküyor.
Ümmeti Muhammedin (as) her türlü haline şahitlik ediyorum. Kendi hallerime de...
Neden İslam dünyası bu halde sorusunun cevabı burada apaçık ortada.
Ben yine de iç dünyama yolculuk için Kabe’deyim. Kıble’de. Beytullah’ta yani... “Kalbimin etrafında” dönmekteyim.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.