Nasıl teklif götürürsek götürelim, geri çeviriyorlar. Geldikleri zaman “
” diyorlar ne var ki ellerindeki dosyayı dayatmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Türkiye’nin tutarlı, ahlaklı, ilkeli duruşuna karşılık “
İlle de bizim dediğimiz olacak”
diye dayatıyorlar.
İşi yokuşa sürüyorlar. İpe un seriyorlar. Vakit çalıp, vakit kazanıyorlar.
En son Mümbiç’te bunu yaptılar. Şimdi de Fırat’ın doğusunda Suriye’nin kuzeyinde kurulması düşünülen “
” konusunda
yorgunu yokuşa sürüyorlar.
Oysa Türkiye’nin tezleri üzerinden gidilse ne bu kadar kan akacak ne bu kadar muhacir olacak ne de bu kadar karmaşık bir hal alacaktı, Suriye savaşı. Ne var ki zaten maksatları da böyle bir Suriye’ydi sanırım.
Kan akmaya devam etsin, Suriye Suriyelisizleşmeye devam etsin, boşaltılan alanlar onların kontrol ve teşvikiyle başka unsurlarca doldurulsun
.
Böylece hem Türkiye’nin nüfuz olarak daha güneye inmesi engellensin, hem enerji koridorlarına hakim olsunlar hem Türkiye nüfus hareketleriyle istikrarsızlaştırılsın hem bölge yeniden şekillensin.
Amaçları belli. İsrail’in güvenliğini sağlamak ve enerji koridorlarına hakim olmak.
İsrail’in güvenliğini bölgede güçlü ve büyük devletlerin yok olmasına bağlamışlar.
Onun için başta Türkiye olmak üzere büyük devletler hedefte
. Yine enerji koridorunu hakimiyetleri altında tutmak istiyorlar. Geçtiğimiz yıl bir anda alevlendirilen
“Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin bağımsızlık referandumu”
girişimi de Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG-PKK terör örgütüne alan açma faaliyeti de buna matuf.
DAYATMAYA KALKARSANIZ AVUCUNUZU YALARSINIZ
O yüzden “
müzakere” diye geldikleri kapımızdan avuçlarını yalayarak dönüyorlar
. Çünkü “müzakere” dedikleri şey “bizim tezlerimize razı olun” dayatmasından başkaca bir şey değil. Biz de o dayatmalara pabuç bırakmıyoruz.
Önceki gün Lozan’ın yıl dönümüydü. Lozan’ı tartışmaya açmıyorum. Lozan’ı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşması olarak kabul ediyorum. Eksiği ve fazlasıyla bunu söylüyorum.
Tam da Lozan’ın yıl dönümünde Amerika’nın Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey Ankara’daydı. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Büyükelçi İbrahim Kalın ile görüştü. Görüşmede Amerikan tarafı için “
ifadesini kullansak yanlış olmaz.
Zira, ne Suriye’nin kuzeyinden çekilmeyi düşünüyorlar, ne 30 km derinliğinde oluşturulması düşünülen güvenli bölgeden PYD/YPG-PKK unsurlarının çıkarılmasını kabul ediyorlar. Mümbiç’te yaptıkları gibi oyalama taktiğinden başkaca önerileri de yok görünüyor.
JONİ İLE MEHMETÇİK PYD/YPG-PKK İÇİN ORTAK DEVRİYE ATSIN DİYEN AKLA BAKIN HELE
Amerikan tarafı, güvenli bölgede ortak askeri devriyeden söz ediyor. Yani Mümbiç’teki gibi.
Önerilerine göre, Türk askeri Amerikan askeri ile birlikte devriye atacak. Kimin için? Burası çok ilginç
ve dikkat çekici.
PYD/YPG-PKK’nın çekilmediği bölgede ortak devriye atacakmışız. İşgal edilen ve yerli halkının Türkiye’ye sürüldüğü bölgede terör örgütü olarak ilan ettiğimiz grupların güvenliği için Amerikan askeri ile Türk askerinin ortak devriye atmasını öneriyor Amerikalılar. Akla zarar!
Ama daha önce Kandil’deki PKK ele başlarının başına ödül koyan Amerika’yı hatırlayınca işin rengi de ortaya çıkıyor.
“PKK’nın Suriye kolu ile Türkiye’yi bir araya getirmek” gibi bir hayalin peşinden koşuyorlar
. Amerikalılar Türkiye’yi PYD/YPG-PKK ile muhatap kılmak istiyor.
(Aslında bu projenin Türkiye içerisinden de alıcısı çok. Hatta karar alıcı mekanizmalarda görevli bazı unsurlar da buna çoktan razı.)
“Güler misin ağlar mısın” derler buna
. Trajikomik yani. Türkiye’nin tezlerinin tam tersi bir durum. Ve bu durumu bize dayatmaya kalkışıyorlar.
“Amerikan askeri ile Türk askeri PYD/YPG-PKK işgalindeki Fırat’ın doğusunda devriye atsın”
diye teklifle geliyorlar..!
ZOR OYUNU BOZAR YA DA NEDEN ASKERİ YIĞINAK YAPTIĞIMIZI ANLADIK MI?
Amerika’nın Obama döneminden bu yana Türkiye’ye sözleri vardı.
Örneğin Mümbiç boşaltılacaktı. Ne yazık ki boşaltılmadı. Mümbiç’in çoğunluğu Araplardan oluşuyor. Arap aşiretlerin Türkiye’den ciddi manada talepleri var. “Mümbiç’i terör unsurlarından boşaltalım” diyorlar. Türkiye de bu tezi destekliyor ve Mümbiç’i gerçek sahiplerine teslim etmek istiyor.
Türkiye aynı zamanda Tel Abyad ve Tel Rıfat’ta da şu anda çalışma içerisinde.
Terör koridoru olarak karşımıza konan bölgenin bir “barış koridoru” olması için çaba sarf ediyoruz.
Şayet Amerika, Rusya, Almanya gibi ülkeler sadece lojistik destek sağlasa bile yeterli olacak. Onların bu lojistik desteği olsa
Türkiye o bölgede yerel mimari ile şehirler, kasabalar inşa etmeyi planlıyor.
Zira Türkiye’de de artık Suriyelilerle ilgili sıkıntılar yaşanıyor. Son bir haftada yapılan uygulamalar ve 20 Ağustos’a kadar tanınan süre bunun işareti.
Türkiye güvenli bölgede inşa edeceği alanlara Suriyelileri yerleştirmeyi planlıyor. Böylece hem memleketini terk edenler geri dönmüş olacak hem Türkiye içerisindeki bir takım olumsuzluklar bertaraf edilecek. Hem o bölgenin demokrafik yapısı korunmuş olacak.
Meslek eğitim kursları gibi kurs merkezlerinin kurulması, tarım ve endüstriyel ekipmanların verilmesi küçük de olsa ekip biçe bileceği arazilerin tahsis edilmesi de plan dahilinde.
Türkiye’nin bu planına muhataplarımızın tamamının olumlu bakmasına rağmen iş icraata gelince ipe un seriyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Amerikan Başkanı Trump Fırat’ın doğusunda kurulması düşünülen güvenli bölge için 30-40 km derinliğin korunması hususunda birkaç kez görüştü.
En son Amerikan temsilcisi Jeffrey geldi ve sanki bu işler hiç konuşulmamız gibi daha geri bir öneri getirdi. Ve işler kilitlendi.
Şimdi neden Türkiye’nin son bir aydır Suriye sınırına yoğun bir askeri yığınak yaptığını anlıyoruz.
Çünkü, iş dönüp dolaşıp yine
“kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi”
noktasına geldi.
Ne diyelim? Zor oyunu bozar!