Son anketlere göre hala kararsızların oranı fazlaymış. Öyle diyorlar. Ve deniyor ki “Son düzlükteyiz. Kim seçmenini sandığa götürebilirse o ipi göğüsleyecek.”Kararsızların oyu neye göre şekillenecek diye düşünürken, kendisini yıllarca Adnan Menderes’in avukatı olarak pazarlayan eski siyasetçi ortaya çıktı ve dedi ki, “Bu seçim Cumhuriyetin kurucu rejimi parlamenter demokrasinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden intikam seçimidir.”Bu eski siyasetçi yıllarca sözüm ona merkez sağ partilerde siyaset
Son anketlere göre hala kararsızların oranı fazlaymış. Öyle diyorlar. Ve deniyor ki “
Son düzlükteyiz. Kim seçmenini sandığa götürebilirse o ipi göğüsleyecek.
”
Kararsızların oyu neye göre şekillenecek diye düşünürken, kendisini yıllarca Adnan Menderes’in avukatı olarak pazarlayan eski siyasetçi ortaya çıktı ve dedi ki, “Bu seçim Cumhuriyetin kurucu rejimi parlamenter demokrasinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden intikam seçimidir.”
Bu eski siyasetçi yıllarca sözüm ona merkez sağ partilerde siyaset yaptı. Ahir ömründeyse solun yedeğinde yürür oldu.
28 Şubat’taki rolü, muhafazakarları hor gören söz ve davranışlarıysa arşivlerde duruyor.
“BU SEÇİM İNTİKAM SEÇİMİ” DİYEN KAFA VARKEN
“
Cumhuriyetin kurucu rejimi parlamenter demokrasi
” diye bir kavram atıyor ortaya ki baştan sona yanlış ve yalan. Cumhuriyetin kurucu rejimi parlamenter demokrasi değildir. Olmamıştır. Bu gerçeği kendisi de biliyor ama “
” duygusu yalan söylemesine sebep…
“İntikam” diyor, “
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden intikam almanın yolu bu seçimdir
” diyor.
Hani biz belediye başkanı, belediye meclis üyesi ve muhtar seçiyorduk?
Hani bu seçim yerel seçimdi? Hani, savaşa mı gidiyoruz, altı üstü bir yerel seçimdi?
Bütün darbelerde bir şekliyle rol almış, şimdilerde ömrünün son deminde hala “
” duygusuyla yanıp tutuşan
eskimiş siyasetçi 31 Mart yerel seçimleri ile “öç almaktan”, “intikam almaktan” söz ediyor..!
Ak Parti ve MHP’nin kararsız seçmenlerine soruyorum:
Allah aşkına hala mı kararsızsınız? Hala mı “Bir ders vereyim. Elim bir başkasına gitmiyor ama sandığa da gitmek istemiyorum” diye mi düşünüyorsunuz?
Cumhur İttifakı kaybederse, karmakarışık ittifak “intikam” ateşiyle yanıp tutuşuyor görmüyor musunuz?
SEN DERS VERMEK İSTERKEN, ONLAR İNTİKAM ALMAYA HAZIRLANIYOR
İntikamı sadece Erdoğan’dan, Bahçeli’den ya da Cumhur İttifakı’ndan mı alınacak sanıyorsunuz?
Sahi ne diyordu o Fransız düşkünü kadın, “Kendileri neden şikâyet ediyorlardı? (…) Dinlerini yaşatmamışız, efendim biz camileri kapatmışız, bazılarını ahır yapmışız,
çocukların okumasına mani olmuşuz...
Kim şimdi mağdur? Biz. O zaman b
unun da bir hesap günü gelecek. Biz de sizi mağdur edeceğiz elbette. Elbette o gün de gelecek... O havaalanının, sokakların ismi değişir.”
Mesele “ders verme” meselesi değil, sen hala anlamadın mı azizim?
Karmakarışıkların kafa karıştırıcılığına bakmayın, gelecek Türkiye’de
a kalsa millet bir lokmaya bir susak yemeğe, bir yudum suya muhtaç. Millet yokluktan kırılırken devlet mevlet yok ortada. Her şey berbat. Her şey kötü..!
Karmakarışık ittifaka göre bütün bu kötü gidişin bir tek sorumlusu var o da iktidar. Hatta iktidar bile değil tek başına Recep Tayyip Erdoğan.
Karmakarışık ittifaka göre, Erdoğan gitmeli ki millet zenginleşsin, devlet yeniden var olsun.
Karmakarışık ittifakın candaş gazetelerinin dünkü birinci sayfalarına bakınca bile, “Acaba ben mi başka bir memlekette yaşıyorum, onlar mı” diyesiniz geliyor.
Avrupa Birliği ülkelerindeki verileri unutup, “
İşsizlik aldı başını gidiyor
” diyeni mi ararsınız…. PKK’lıları, FETÖ’cüleri, bilmem ne terör örgütlerini listelerine yerleştirdiklerini gizleyip, “Korku imparatorluğu” diyeni mi? Çarşı pazardaki alışveriş trafiğini görmeyip, “Ülkede yangın var” diyeni mi; “17 yılın özeti: Kıtlık, kuyruk” diyeni mi?
Karmakarışık muhalefete göre, bir tek olumlu gelişme yok. Bir tek iyi şey yok. Her şey kötü. Her şey berbat.
Oysa öyle olmadığını millet biliyor ve görüyor. En son pazar günü İstanbul Yenikapı’daki Cumhur İttifakı mitingine 1 milyon 600 bin insanın katılması en somut örnek.
Bu örnek orada dursun ben size birkaç başka örnek vereyim.
Pazar günü mitingden sonra ailecek alışverişe gittik. Giyim mağazalarındaki alışveriş trafiğine bizzat şahit oldum.
Bir kasiyere “
” diye sordum. Bire bir aktarıyorum.
Evrak, para ve sliplerin olduğu kasayı sonuna kadar açtı ve şöyle dedi kasadaki hanımefendi, “Millette para çok beyefendi. Bakın..!”
Dün işe gelirken
’ndan geçtim. Boydan boya pazarı yürüdüm. Henüz daha öğlen bile olmamıştı. Pazardaki hareketlilik çok fazlaydı. Hatta pazara doğru yürürken iki kişi bana adres sordu. Bunlardan biri Suriyeli bir hanımefendi diğeri bir Doğu Türkistanlı gençti. İkisi de pazara alışverişe gidiyorlardı. En alttakiler kim denirse sanırım bu hanımefendi ve gençti.
Pahalılık var mı? Var. Son dönemde, döviz, faiz, enflasyon üzerinden büyük bir saldırıya uğradık mı? Evet. Bu yüzden makro düzeyde ekonomik verilerimiz saptı mı? Evet.
Peki, bu denli büyük bir saldırıya uğrayıp da ayakta kalan kaç ülke ekonomisi var?
Sırtlanlar gibi saldırıldığı halde ekonomi kurmaylarının deyimi ile,
“En kötüsü geride kaldı” mı? Evet.
Fakir fukara yok mu? Olmaz mı? Her dönemde olduğu gibi bu dönemde de var. Dar gelirli yok mu? Olmaz mı? Her devlette her millette, her dönemde olduğu gibi şimdi de var.
Fakat Türkiye’nin bir sosyal devlet olduğunu ispatlayan dar gelirlilere yönelik nice uygulamalar var.
Evde bakımdan tutun da yaşlılık maaşına kadar. Sağlık hizmetlerinden tutun da eğitim yardımlarına kadar saymakla bitmeyecek kadar çok.
Bir de ekonominin büyük oyuncuları var. O oyuncuların üstlendiği roller var. Dünyada rekabete hazırlanan, rekabet eden büyük oyuncular.
Savunma Sanayii bunlardan biri. Bir diğeri çok yakın gelecekte otomobil sanayiinde olacak.
Zaten Türkiye, otomobil yan sanayiinde çok önemli bir oyuncuydu. Şimdi “yerli otomobil” ile 2022’de piyasaya girmeye hazırlanıyor.
Dün Hürriyet’te, Emre Özpeynirci’nin “
Türkiye’nin Otomobil Girişim Grubu
” CEO’su
’ın yüzümüzü güldüren bir açıklaması vardı.
Gürcan Karakaş, Türkiye’nin yerli otomobilinin 29 dev marka ve 500 startup ile yarışa hazırlandığını söylüyor ve hedeflerini dile getiriyor.
Bu örnek bile Türkiye’nin istikametini görmemiz açısından son derece önemli diye düşünüyorum.
17 yıl önce, anayasa kitapçığını dönemin başbakanının suratına fırlatan dönemin cumhurbaşkanı vardı. 1 milyar dolar IMF kredisi için 15 yasayı bir gecede çıkartmak durumunda kalan Meclis vardı.
Maaş ödeyemeyecek hale gelen devlet, yazar kasasını başbakanın önüne atan esnaf vardı!
Unutmuş olamayız, öyle değil mi?
#31 Mart
#Anket
#Kararsızlar
#İttifak
#FETÖ
#PKK
#Gürcan Karakaş