Pandemiymiş, Doğu Akdeniz’miş, Libya’ymış, Suriye’nin kuzeyinde terör koridoruymuş, dünya ekonomik buhranın eşiğindeymiş kimin umurunda.
Sokakta yürürken ayağına taş düşse, “Saray’dakinin kumpası” diye düşünen, hakareti, sövmeyi, yalan söylemeyi meziyet sanan bir avuç azgın azınlığın “sanal alemde” kurduğu hegemonyaya teslim olmak üzereyiz.
Doğru olan ne varsa aksine bir “şey” üretip karşımıza çıkartmayı başarıyorlar! Yanlış olan ne varsa “doğruymuşçasına” gözümüze sokmaktan çekinmiyorlar.
Ne geçmişlerini hatırlatmamıza ne bugün yaptıklarını yüzlerine söylememize müsaade etmemek için her gün yeni bir “sanrı”yı getirip önümüze koyuyorlar.
Türkiye dünyada sosyal medya kullanımı açısından ilk sıralarda. Hatta geçenlerde Acun Ilıcalı tarafından “rekor” denemesi yapıldı ve canlı 3 milyon takipçi ile rekor kırıldı.
Anlayacağınız Türkiye’de sanal alem ile gerçek alemin iç içe yaşandığı bir dönemdeyiz. Ve bu iç içeliği “yalan” ve hakaret için kullan bir avuç azgın azınlıkla başımız dertte.
Sanaldaki bir ifadeyi “mutlak doğru” kabul edenlerin sayısı hala az. Yani konvansiyonel medyanın inandırıcılığı ile sosyal medyanın inandırıcılığı arasında hala önemli bir fark var.
Ne var ki hızlı paylaşım ve çok etkileşim ile “yalan” üzerinden inşa edilen sanal gerçeklik ister istemez insanların üzerinde bir baskı oluşturuyor.
Yalan olduğunu bildiği bir haberi bile, “ama şu kadar etkileşim görmüş” diyerek savunanlara bakarak bunu görebiliyoruz.
Yukarıdaki bunca sözü şunun için kurdum açıkçası:
Siyasetten, ekonomiye, sosyal hayattan bireysel tercihlerimize kadar bütün hayatımızı kuşatan bir “dijital, sanal” yeni gerçeklikle(!) yüz yüzeyiz.
Bir kaçımız dışında hiç birimizin bu yeni gerçeklikten uzaklaşma şansı ne yazık ki yok. O yüzden yeni gerçeklikle yaşamaya mecburuz.
İyi de bu yeni durumun “hukuku” nerede?
Maalesef yok!
Dünyanın birkaç tröstünün hegemonyasına hatta sınır tanımazlığına, hukuk tanımazlığına hepimiz teslim olmuş görünüyoruz.
Ne egemen devletler ne hakkını korumak isteyen bireyler şu ana kadar yeterli önlemi alabilmiş değil.
Yasal düzenleme için bir adım atmak isteyen kim varsa tröstlerin gönüllü tetikçileri tarafından anında hedefe konuyor. Mesela “internete yasak mı olur, haberleşme hürriyeti ne olacak, sansürcü, geri kafalı” gibi yakıştırmalar yapılıyor.
Bir de milli devletlerin yeni gerçeklikle yüzleşme aşaması var ki sormayın. Daha başlamadan akamete uğratılıyor. İçe kapanmaktan, dünya ile entegre olmamaktan dem vurup “diktatörlük”le yaftalamaya kadar götürüyorlar.
Hızlıca ve caydırıcı bir şekilde dijital sanal yeni gerçekliğin hukukunu oluşturmakla mükellef olan milli devletin önündeki engellerin başında maalesef öz vatandaşları geliyor.
Geriye gerçek ile sanrının, doğru ile yanlışın iç içe geçtiği bir tuhaf “alem” kalıyor!
Dedem rahmetli sağ olaydı, “Ahir zaman” derdi.
Siz ne dersiniz?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.