Tabanlarını yalan üzerinden etkiliyorlar. Kışkırtıyorlar. Bir yöne kanalize ediyorlar. Öyle becerikliler ki bir cümlenin başını sonunu kesip, yeni bir kurguyla söylüyorlar. Buna da inandırıyorlar.
***
Edirne’de tutuklu bulunan eski HDP eş Başkanı Selahattin Demirtaş, 2014 yılının Ekim ayında yaşanan Kobani olaylarıyla ilgili açıklama yapmış.
Eski eş başkan kendi sorumluluk ve kışkırtmasını perdelemek için hedefe yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı koymuş.
“Kobani düştü düşecek” ifadesini tekrar gündeme getiren Demirtaş diyor ki, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Ekim 2014 tarihli konuşmasını hatırlatmak durumundayım. Ne demişti orada? ‘Kobanê düştü, düşecek.’ İşte provokasyonları tetikleyen cümle budur.”
Biz de diyoruz ki bu kocaman bir bühtandır. Yalandır. Saptırmadır. Açık açık provokasyondur. İftiradır!
Çünkü, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kobani düştü, düşecek” dediği cümlenin önü ve arkasına bakıldığında Batı’nın Suriye’de çifte standardına vurgu yapıldığı görülecektir.
Bakın Cumhurbaşkanı o konuşmada ne söylemişti:
“Sınırımızın yanı başındaki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Kobani başta olmak üzere Kürt kardeşlerimizin yaşadığı şehirlere yönelik saldırıları da dikkatle ve endişeyle takip ediyoruz (...) Şimdi Batı’ya sesleniyorum. Havadan bombalayarak bu sorunlar çözülmez. İşte bir IŞİD terör örgütü çıktı. Suriye’de güç buldu. Bunlar İslam adına Allahuekber diyerek, Allahuekber diyenleri öldürüyorlar. Müslüman Müslüman’ı bu şekilde öldürebilir mi? Müslüman’ın Müslüman’a canı, kanı, malı, ırzı haramdır (...) Sadece havadan bombalamak suretiyle bu sorunu çözemezsiniz. Bununla ilgili yerde mücadele eden yapılarla işbirliği kurulmadan netice alınamaz. İşte aylar geçti ve bir netice yok. Şu anda Kobani de düştü düşüyor. Üç şey istedik: Bir, uçuşa yasak bölge ilan edilmeli. İki, o bölgeye paralel, güvenli bölge ilan edilmesi lazım. Üç, eğit, donat anlayışıyla Suriye’de ve Irak’taki ılımlı muhalif kesimin hem eğitilmesi hem de donatılması lazım.”
Şimdi soru şu, yukarıdaki açıklamalardan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Kobani düşsün” beklentisi çıkar mı?
Terör suçundan tutuklu eski eş başkan hem aklımızla, hem hafızamızla alay ediyor.
Hafızamızı tazeleyecek olursak neler neler hatırlarız.
Örneğin, 6 Ekim 2014’te HDP resmi hesabından şu paylaşım yapıldı:
“ŞU ANDA TOPLANTI HALİNDE OLAN HDP MYK’DAN HALKLARIMIZA ACİL ÇAĞRI!
Kobâne’de durum son derece kritiktir. IŞİD saldırılarını ve AKP iktidarının Kobâne’ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz.”
Yine aynı hesaptan bir başka paylaşım:
“Kobani’de yaşanan katliam girişimine karşı 7’den 70’e bütün halklarımızı sokağa, alan tutmaya ve harekete geçmeye çağırıyoruz.” (6 Ekim 2014)
Bu kışkırtmalardan sonra olaylar çığırından çıktı.
İhtiyaç sahiplerine Kurban Bayramı’nda et dağıtmak isteyen Yasin Börü ve üç arkadaşı dağdan gelen teröristlerle birlikte hareket eden bir grubun, taş, sopa ve kesici aletli saldırısına uğradı. Şehit oldu.
Sığındıkları binanın üçüncü katında linç edildi.
Binanın üçüncü katından caddeye atılan cesetlere işkence edildi. Cesetlere işkence edilirken çevre binaların balkonlarından bakan kadınların bir kısmının histerik zılgıt çektikleri kameralara yansıdı.
16 yaşındaki Yasin Börü’nün üzerinden arabayla geçildi, arkadaşı Ahmet Dakak’ın başı taşla ezildi.
Cesetleri yakılan ve tanınmayacak hale gelen çocuklar, aileleri tarafından güçlükle teşhis edilebildi.
Kobani olayları dendiğinde bizim hafızamızda Yasin Börü’nün yakılmış cesedi, Doğu ve Güneydoğu’daki birçok ilimizin tarumar edilmesi geliyor.
Oysa Kobani (Aynel Arap) DEAŞ’ın saldırısına uğradığında bir gecede 170 bin insan (neredeyse tamamına yakını Kürt) Türkiye’ye sığınmıştı. Türkiye gelenlere kimlik bile sormadı. Hatta hatırlayın askerler bazı yaşlıları sırtında taşıdı.
Aynel Arap’ı (Kobani) DEAŞ’ın ardından PYD/YPG-PKK işgal etti. Peki ne oldu?
Kobani’den (Aynel Arap) Türkiye’ye sığınan o Kürtlerin çoğunun geri dönüşlerine izin verilmedi. Çünkü o Kürtler, işgalci PYD/YPG-PKK gibi düşünmüyordu.
Kobani olaylarının azmettiricileri bugün bize “Biz değildik” yalanını söylüyor.
Yok öyle, o gün siz kışkırttınız, dağdan inen itleriniz halkın önüne geçti. Yaktınız, yıktınız, öldürdünüz. Bugün kendi içinizdekiler bile ne olup bittiği konusunda sizi eleştiriyor.
Erdoğan’dan “Kürt düşmanı” çıkartmaya çalışıyorsunuz.
Oysa, Erdoğan’ın Şırnak İl Kongresi’ndeki konuşmasına bile baksanız bunun mümkün olmadığını biliyorsunuz.
Yanılıyor muyum?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.