Dün senatör mektubuyla yapamadıklarını bugün Newsweek makalesiyle yapabilirler mi

Newsweek buram buram maklube kokan bir makaleyle FETÖ’cü tezleri savundu. Maklubenin kokusu Atlantik’i aşıp buralara kadar ulaştı. FETÖ’cü Enes Kanter’den söz etmesinden mi bahsedelim, yoksa Cumhurbaşkanımız hakkındaki ahlaksız yakıştırmalardan mı bilmiyorum.

Ama…

Newsweek, maklube kokan makale için FETÖ’den bir çuval dolusu dolar almamışsa ben de bir şey bilmiyorum.

Zira, daha önce FETÖ’nün senatörlere, kongre üyelerine bağış yaptığını biliyoruz. O bağışları alanların Türkiye aleyhine kararlara nasıl imza attıklarını biliyoruz.

15 Temmuz darbe ve iç işgal girişimi öncesi, Mart 2015’te 88 Amerikan senatörü bir mektuba imza atarak Türkiye’yi şikayet etmişlerdi. O mektubu kaleme alanların ve imza atanların bir kısmının FETÖ’den bağış aldıkları ispatlanmıştı.

Hatta FETÖ elebaşı Feto’nun veliahtlarından Abdullah Aymaz’ın Amerikan senatörlerine yaptığı bağışın makbuzunu da burada yayınlamıştım.

FETÖ ve onu kullananlar Amerika’da hem yönetimde hem kamuoyu oluşturan medya kuruluşlarında “dolar” üzerinden operasyon yapıyor.

Daha önce de Amerikan medyasına ilanlar vererek Türkiye aleyhine kara propaganda yapmışlardı.

Bu kez son örnek Newsweek’teki o ahlaksız makale.

Bana kalırsa ekonomik sıkıntı çeken Newsweek’in patronları FETÖ’den söğüşledikleri para karşılığı Türkiye karşıtı o makaleyi yayınladılar.

Ha diyeceksiniz ki o makalede ne vardı? “Türkiye’ye müdahale”den tutun da, Cumhurbaşkanımızın kontrol dışına çıktığına kadar bir düzine yalan. Tıpkı Mart 2015’teki “mektup”ta yer alan ifadeler gibi.

Bir şeyi daha hatırlatmak isterim. 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminin üzerinden bir yıl geçmişti ve o teşebbüsü püskürten kahraman kamu görevlilerinden biri bir ortamda, “Darbe hükmünü icra ediyor” diye bir cümle kurmuştu.

Kast ettiği, FETÖ’cü alçaklar eliyle gerçekleştirilmek istenen darbe ve işgal girişimi nihayetinde Türkiye’yi uzun süre istikrarsızlaştıracak iç kargaşanın da fitilini ateşleyecekti. Kahraman üst düzey kamu görevlimiz de o sürecin devam ettiğine işaret etmişti.

Dönelim bugüne... Nedim Şener Posta’da yazdı. “15 Temmuz devam ediyor” dedi. Bu cümle bana “Darbe hükmünü icra ediyor” cümlesini hatırlattı.

Gerçekten de 15 Temmuz’un arkasındaki güç, hala Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak, iç kargaşanın fitilini ateşlemek ve Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı mutlaka alaşağı etmek için hala histerik bir şekilde saldırıyor. Bu güç bugün için Beyaz Saray’ı da kuşatan bir iradedir. Ve Türkiye’ye dış müdahale için her türlü numarayı çekmektedir.

O halde, bize düşen olup bitenin farkına vararak, safımızı belirlemektir.

Safımız Türkiye’nin yanıdır. Safımız, Cumhurbaşkanımızın yanıdır. Safımız her tür enstrümanla üzerimize saldıranlara karşı, mücadele edenlerin yanıdır.

Bilmem anlatabiliyor muyum?

“Kurultay yok” demek
tansiyonu düşürür mü
24 Haziran seçimlerinin artçı sarsıntıları muhalefeti sarsmaya devam ediyor. İyi Parti (İP) kurucularını bir bir kaybediyor. Meral Akşener önce “yokum” sonra “varım” diyerek iki ileri bir geri taktiğiyle partiyi elinde tutmaya çalışıyor. İç kulvardan atak yapan Koray Aydın, “Liderimiz Bahçeli” cümlesiyle gündemde kalmayı başarıyor. İP iyiden iyiye gerilmeye başlıyor! Bakalım “inceldiği yerden kopacak” mı?
***
CHP’deyse şenlik var! Tam manasıyla genel merkez ve genel başkan hegemonyasına direnen bir avuç delegenin “çaresiz” çırpınışlarına sahne oluyor genel merkez önü.
CHP genel merkezi önünde bir grup muhalif açlık grevine oturmuş. Kemal Kılıçdaroğlu kurultay kararı alıncaya, hatta kurultay ile genel başkanlığı bırakacağı güne kadar açlık grevini sürdüreceklermiş. Açlık grevi dedimse tam öyle değil yani. Sigara ve su serbest, yemek yemeyeceklermiş yani.
Sonuç alırlar mı diyecek olursanız, hiç sanmıyorum.
Muharrem İnce, “Delege yeterli imzayı verdi mi vermedi mi” tartışmalarının yaşandığı şu günlerde “mahkeme için imza vermeyecekmiş” ama mahkemeye gidecek delegelerin varlığından da şikayetçi değil hani.
Yazıyı yazdığım saatlerde CHP Genel Merkezi’nden “Yeterli imza yok. Kurultay da yok” açıklaması geldi.
Genel Merkez, İnce taraftarlarına böylece doğrudan savaş ilan etmiş oldu.
CHP’de artık hiçbir şey 24 Haziran’dan öncesi gibi olmayacak. Bölünme mi? Yoksa vuruşarak çekilme mi? İzleyip göreceğiz.

Pazar günü bu köşede yazdığım “Bin Ladin’in annesinin işaret ettiği ‘birileri’ aramızda yaşıyor” başlıklı yazıma olumlu olumsuz birçok tepki aldım. Konuyu anlayıp katkı verenlere teşekkür ederim.

Ancak, bağlamından koparanlara bir çift sözüm var.

Bin Ladin’in annesi bize o dönemde, yetenekli, zeki, başarılı dindar gençlerin nasıl da bir takım “servis elemanları” tarafından devşirildiğini gösteren çok önemli cümleler kuruyor. Bunun bir benzerini bizzat yaşayarak gördüğümü sizlere aktardım.

Örnekleri daha da çoğaltabilirim. Ama anlamak istemeyene ne anlatabilirsiniz ki? Şu kadarını söyleyeyim: Bizim öğrenci evinde “imamlık” yapan bir arkadaşın gizli gizli görüştüğü polis şefleri ve devlet memurları olduğunu öğrendiğimizde iş işten çoktan geçmişti..!

Bilmem anlatabiliyor muyum ağalar?

Ha bir de El Kaide meselesi var. El Kaide bana göre terör örgütüdür. Nokta! Rahmetli Ömer Lütfi Mete’yi bu cümlesi yüzünden linç edenlere anlatabileceğim lafım yok. Bu da böyle biline…

Gençlerimizi marjinalleştirip teröre bulaştıran servis elemanları hala aramızda hem de çok yakınımızda. Söylemedi demeyin..!