Demirtaş’ın arkasındaki güç nedir diye merak edenler için anlama kılavuzu

04:0029/12/2020, Salı
G: 28/12/2020, Pazartesi
Hasan Öztürk

“Çözüm süreci”ni başından itibaren destekledim. Çünkü memleketin bir yarası olduğunu düşünüyordum. Ve o yaranın kaşınarak kanatılmasıyla ortaya çıkan sonuçlardan bu milletin kurtulması gerektiğine inanıyordum.O süreçte şehit yakınları bağırlarına taş basıp sustular. Kan kusup kızılcık şerbeti içtik dedik sustuk.Tek bir derdimiz vardı. Terör belasından kurtulmak. Bu memleketin Kürtlerinin istismar alanlarını yok etmek!O günlerde “Akil insanlar”ımızdan birinin sözünü hatırlıyorum. “Evin çocuklarının

“Çözüm süreci”ni başından itibaren destekledim. Çünkü memleketin bir yarası olduğunu düşünüyordum. Ve o yaranın kaşınarak kanatılmasıyla ortaya çıkan sonuçlardan bu milletin kurtulması gerektiğine inanıyordum.

O süreçte şehit yakınları bağırlarına taş basıp sustular. Kan kusup kızılcık şerbeti içtik dedik sustuk.

Tek bir derdimiz vardı. Terör belasından kurtulmak. Bu memleketin Kürtlerinin istismar alanlarını yok etmek!

O günlerde “Akil insanlar”ımızdan birinin sözünü hatırlıyorum. “Evin çocuklarının hepsi bir olmuyor. Birisi de var ki biraz haşere biraz asi, ergen misali. Sabırla evin içinde tutmak için bazen sırtını sıvazlamamız gerekiyor” demişti.

Açıkçası gizli ajandası olanları, başka hesap tutanları ihmal ettiğimizi henüz fark etmemiştim. Kötü niyetlilerin nasıl bir inisiyatif ile süreci zehirlediğini henüz anlamamıştım. Safça, sürecin “kardeşlikle” nihayete ereceğini bekliyordum.

İşte tam o günlerden birinde Selahattin Demirtaş ile Çankaya Köşkü’nün bahçesinde karşılaştık. Bana dönüp, “Hasan hoca bir gün bizi de çağır şu Ülke tv’ye bir yayın yapalım” dedi. Ben de kendisine, “Çözüm sürecini nihayete erdirirsek size söz, davul zurna da getirip Ülke tv’nin stüdyosunda halay çekeceğim” dedim.

Meğerse şehit ailelerinin bağrına taş bastığı, kan kusup kızılcık şerbeti içtik dediğimiz o süreçte birilerinin gizli ajandası varmış ve o ajandayı adım adım uygulamışlar. Onlardan biri de Demirtaş’mış. Biz de saf saf izlemişiz.

PKK terör örgütü masayı devirdi .Çünkü “Rojova devrimi” dedikleri süreçle Suriye’nin kuzeyindeki terör koridorunu Amerika ve Avrupa Birliği (AB) eliyle kuracaklarına inandılar. “Özerklik” adı altında çukur eylemleriyle şehirlerimizi yakıp yıktılar. Türkiye’den koparacakları parçaları “Rojava” heyulasıyla birleştirme hayaline kapıldılar.

Siyasi uzantısı HDP de her platformda terör örgütünün propagandasını yaptı. Hele ki “Kobani olayları” olarak bilinen o vahim hadiselerin başlangıcında HDP’nin resmi hesaplarından yapılan paylaşımlar sonrasında yaşananlar hala hafızalarımızda.

Bütün bu olup bitenlerin müsebbiplerinden biri Selahattin Demirtaş’tır. 2016 yılından bu yana 20 küsur davaya konu olan suçlamalar nedeniyle “tutuklu” yargılanıyor. Hüküm giydiği de var, henüz devam eden davaları da…

Selahattin Demirtaş, PKK terör örgütünün kurucu ele başı Abdullah Öcalan ve jenerasyonundan çok daha farklı bir pozisyondadır. Onun, Öcalan ve PKK politbürosunu bile araçsallaştırabilecek bir kurnazlığa sahip olduğunu düşünüyorum. Batı ile kurduğu ilişki biçimi ise çok daha ilginç. Mesela Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş bu ilişki biçiminde hep aynı potanın içinde!

Bu nedenle Demirtaş’ın yargılanmasını haklı bulanlardanım. Ve cezalandırılması gerektiğini düşünenlerdenim. Ancak elbette son karar mahkemelerindir.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kendi içtihatlarını da hiçe sayarak aldığı kararı ise haksız buluyorum. Türki karşıtı olarak değerlendiriyorum.

Ve sözü Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Avukat Mehmet Uçum’a bırakıyorum.

AİHM, DEMİRTAŞ KARARINDA ELMA İLE ARMUDU AYNI TOPBAYA DOLDURDU

“AİHM kararları da Anayasa Mahkemesi (AYM) kararları gibi esastan bağlayıcı değildir. AİHM kararları bir konuda ihlal tespit ederse ilgili mahkeme ihlal tespit edilen dosyayı yeniden ele alır bağlayıcılığı bu kadardır. Hatırlayın geçmişte Öcalan’la ilgili yargılamada AİHM ihlal kararı verdi, mahkeme yeniden yargılama yaptı, aynı kararı verdi ve süreç tamamlandı. (…) Bağlayıcılık yanlış anlaşılıyor ve anlatılıyor. AİHM, bizim mahkemelerimizin üstünde temyiz gücüne sahip süper temyiz mahkemesi değil. (…) AİHM’nin son kararı Türkiye ile ilgili verdiği kararlar arasında hukuktan en fazla uzaklaştığı, (…) karar olmuştur. AİHM, 2016 yılındaki tutukluluk başvurusu üzerine yaptığı incelemeye 2019 tutukluluğunu ekleyerek bir karar vermiştir. Oysa 2019 tutukluluğu için iç hukuk yolları tüketilmemiştir. AİHM’e başvuru koşulları henüz oluşmamıştır. Burada kabul edilmezlik kararı verilmesi gerekirken ihlal kararı verilmesi AİHM’in kendi içtihatlarına da aykırıdır. AİHM, geçmişte bize verdiği kararlarda defalarca bu hukuki ilkeye uymasına rağmen bu sefer uymadı. O zaman siyasi yoğunluğu bu kadar yüksek olan bir kararı Türkiye’nin kabul etmesi mümkün olabilir mi?”

#Selahattin Demirtaş
#HDP
#AİHM