Ring sporlarından biri var ki tamamı kurgusal. “Amerikan Güreşi” ya da“Pankreas Güreşi”diyorlar. Bu güreş türü tamamen“eğlence sporu”,yani şovdan ibaret. Yapılan maçların, yaşanan olayların, konuşmaların tamamı çok akıllıca tasarlanmış bir senaryonun ürünü. Sonuçları güreşçiler, senaryo ekibi ve bazı görevliler tarafından biliniyor. Aslını sorarsanız, o şovu izleyenler de biliyor. İzleyenlerin maksadı da eğlenmek zira… Mış gibi yapmaksa vakayı adiyeden!ORGANİZATÖRLERİN RİNGTEKİ KURMACASIBir de ring
Ring sporlarından biri var ki tamamı kurgusal. “
” ya da
diyorlar. Bu güreş türü tamamen
yani şovdan ibaret. Yapılan maçların, yaşanan olayların, konuşmaların tamamı çok akıllıca tasarlanmış bir senaryonun ürünü. Sonuçları güreşçiler, senaryo ekibi ve bazı görevliler tarafından biliniyor. Aslını sorarsanız, o şovu izleyenler de biliyor. İzleyenlerin maksadı da eğlenmek zira… Mış gibi yapmaksa vakayı adiyeden!
ORGANİZATÖRLERİN RİNGTEKİ KURMACASI
Bir de ring sporlarının en şiddetlisi olan boksun kurmacası var ki çok daha profesyonel bir organizasyon becerisi gerektiriyor. Bugünkü konumuza uygun olan da bu sanırım.
İzleyicilerin hop oturup hop kalktığı büyük bir organizasyondur.
Bir boksörün kazanacağı kesindir
. Diğerinin ise
dayak yemesi mukadderattandır
. Her ikisi de büyük bahislerden elde edilen büyük paradan nasiplenir. Ama asıl parayı organizatörler kaldırır!
Organize ederler… İki boksörü ringe sürerler
. Kazanması kesin olanın yumrukları, yenilmesi mukadder olanın yüzünde patladıkça, organizatörler heyecanlanmış gibi yaparlar.
Tribünlerdeki izleyici kılıklı görevlileri hop oturup hop kalkar. Böylece izleyiciler bir kat daha heyecanlanır. Ekran başında organize edilmiş maçı izleyenler, yenilecek olanın kaç yumrukla yere serileceğinin hesabını yapar.
Yenilmesi mukadder olan ile yenmesi kesin olan arasındaki organize işler, birkaç raunt sonra büyük bir finalle biter.
Yenmesi kesin olanın çıkardığı bir aparkat ya da kroşe ile yenilmesi mukadder olanın ayakları yerden kesilir. O an onlarca kameranın tamamı hiçbir ayrıntıyı atlamamak üzere kayıttadır.
Organizatörler, tribünler, ekran başındakiler yumruk darbesiyle yere serilenin yarı baygın haline, hakemin hararetle geri saymasına, maçı kazanmış görünenin çılgınlığına şahitlik ederler. Bu arada gerçek bir boks müsabakası izlediğini sananlarsa, sanal galibiyetin büyüsüne kapılırlar.
HA CHP KURULTAYI HA BÜYÜK
ORGANİZATÖRLERİN ORGANİZE
“Nereden çıktı bu şimdi” diyenlerinizi duyar gibiyim. Açıkçası, hafta
sonu CHP’nin 36’ncı Olağan Kurultayı’nı izlerken büyük organizatörlerin kurgusal boks maçlarını hatırladım
da ondan.
Aslında
kongrenin bazı bölümleri pankreas güreşini de andırıyordu
. Ancak,
kongre daha çok organizasyon becerisi olanların kurguladığı boks maçı gibiydi.
Hatırlasanıza, birkaç aday adayı çıktı. Ümit Kocasakal gibi. Hiçbiri yeterli imzayı toplayamadığı için aday olamadı.
nin topladığı imzaların bir kısmı ise
olduğu gerekçesiyle iptal edildi. Sonra büyük bir
(!) örneği sergileyen
Kemal Kılıçdaroğlu, İnce’ye, 49 imza bağışladı.
Böylece karşısına
çıkarmış oldu. Bundan sonrası atılacak yumruk sayısı ve maçın hangi rauntta biteceğine karar vermeye kaldı.
Kemal Kılıçdaroğlu ile Muharrem İnce arasındaki genel başkanlık yarışını “gerçek” sananlarsa bir süreliğine büyük heyecan yaşadı.
Sonuçta kazanması gereken kazandı, kaybetmesi gereken mukadderatını yaşadı.
Bize de organizatörlerin iyi organize ettiği bir boks müsameresini, boks maçı gibi izlemek düştü..
Kılıçdaroğlu “Bana rakip çıkacaksa onu da ben tayin ederim” demiştir
CHP kurultayında 291 delege önce Kemal Kılıçdaroğlu için “genel başkan” adayımız diye imza verdi. Ardından genel başkanlık seçiminde oylarını geri çekti. Bu mesele bile başlı başına CHP’nin bundan sonra genel merkez ile teşkilatları arasında bir savaş yaşanacağının işaretidir. (Büyük organizatörler ile bu organizatörlerin kurguladığı oyunda yer alan ancak tezgahtan ya haberdar olmayan ya da tezgahı bozabileceğini zannedenler arasındaki çekişmeyi takip edeceğiz.)
Bir de Muharrem İnce’nin adaylığının Kılıçdaroğlu’nun “lütfu” ile gerçekleşmiş olması meselesi var ki çok daha üzerinde durulması gerekendir.
Zira, sanki alicenaplık yapmış gibi gösterilen Kılıçdaroğlu’nun aslında nasıl bir
olduğunun yegane göstergesidir.
Göstermelik de olsa usule uyulmamıştır.
İnce’nin adaylığı, Kılıçdaroğlu’nun hiç olmazsa “dişime göre bir rakip çıkarayım” arzusunun tezahürüdür.
Aslında CHP’nin o tahakküm kurucu geleneğine de uygundur. Hatırlarsanız
Nevzat Tandoğan, “Türkiye’ye komünizm gelecekse onu da biz getiririz”
diyen bir CHP’lidir.
Kılıçdaroğlu da aynı kafayla, “Şayet karşımda bir aday olacaksa onu da ben tayin ederim” demiştir!
Ne diyelim, zaman zaman bir pankreas güreşi izler gibi, bazense çok daha profesyonel organizatörlerin planladığı bir
büyük boks müsameresini, müsabaka gibi izledik
; CHP kurultayını.
“Çamurdan olsun” benden olsun diyen gazeteci
Ha bir de sadece
den geldikleri için Kemal Bey’e destek çıkan meslektaşlarımız var ki evlere şenlik! Mesela bir tanesi Ankara’nın en tecrübeli gazetecilerinden sayılıyor. Onun
2 gündür gösterdiği performans, Kemal Kılıçdaroğlu’na baş danışman olmayı hak ettiriyor.
Bugünlerde çalıştığı kurumda nasıl olsa idari bir görevi de yok. Tavsiyem bir an önce CHP Genel Merkezi’ndeki baş danışmanlık odalarına yerleşmesidir.
#CHP
#Kemal Kılçdaroğlu
#Kurultay