Çaycı Hayrettin yine hikmetli bir söz söyledi

04:004/05/2018, Cuma
G: 4/05/2018, Cuma
Hasan Öztürk

1 Kasım 2015 seçimlerinden bir gün sonra, sabah uykusuz mahmur bir yüz ile ofise girdiğimde kendime bir çay söyledim.Çaycı Hayrettin elinde tepsi, üzerinde bir bardak çay ve bir bardak su ile odama girdi…Tebessüm ediyordu…Dayanamadım.Dedim ki “N’oldu? Sabah sabah sırıtıyorsun. Kazandın da ne oldu Hayrettin?”Maksadım tahrik etmekti. Ama o gözlerime bakıp dedi ki, “İyi oldu… Türkiye kendine geldi ağabey!”Bizim çaycı Hayrettin, “İyi oldu, Türkiye kendine geldi” cümlesini kurmuştu, 1 Kasım seçimlerinde.

1 Kasım 2015 seçimlerinden bir gün sonra, sabah uykusuz mahmur bir yüz ile ofise girdiğimde kendime bir çay söyledim.

Çaycı Hayrettin elinde tepsi, üzerinde bir bardak çay ve bir bardak su ile odama girdi…

Tebessüm ediyordu…

Dayanamadım.

Dedim ki “N’oldu? Sabah sabah sırıtıyorsun. Kazandın da ne oldu Hayrettin?”



Maksadım tahrik etmekti. Ama o gözlerime bakıp dedi ki, “İyi oldu… Türkiye kendine geldi ağabey!”

Bizim çaycı Hayrettin, “İyi oldu, Türkiye kendine geldi” cümlesini kurmuştu, 1 Kasım seçimlerinde. Ve ben o gün o sözleri kayıt altına almıştım. (03.11.2015 Star)

Aynı Hayrettin dün yine odama çay getirdi. Onun geldiği anlarda televizyonda şöyle bir haber dönüyordu: “Muhalefetin kurduğu 4’lü ittifakta liste karmaşası yaşanıyor. Liderlerin açıklaması ertelendi.”

Bu habere kulak kabartan Hayrettin yine hikmetli bir cümle kurdu, “Bunlar daha kendi içlerinde anlaşamıyor, Türkiye’yi nasıl yönetecek? Çaycı Hayrettin bile bunu görüyor, millet görmez mi sanıyorsun ağabey?”

Güldüm. “İyi de adamlar anlaşırlar herhalde” diyebildim. Hayrettin devam etti, “Bunlar bakanlıkları bile pay ederken birbirine düşer.”

Baktım Hayrettin işi büyütecek, “Hadi eline sağlık, ben çayımı içeyim” diyerek ona yol verdim.

O odamdan çıkarken kendi kendime düşünüyordum, “Anadolu irfanı bu değil de nedir” diye.

Haksız mıyım?

  • İmar barışı olsun ama…
  • İmar barışı geliyor. Çok eleştirebilirim. Zira, “kurnazların” her fırsatta hazine arazilerini işgal etmesini, kaçak kat atmasını, imar planlarına aykırı bina dikmesini oldum olası eleştirdim. Eleştirmeye de devam edeceğim.
  • Lakin, imar barışına neden mecbur kalındı sorusunun da bende cevabı var. Zira, mevcut durumu “oy almak zorunda kalan” hiçbir siyasinin düzeltemeyeceği gerçeğini görüyorum.
  • ***
  • Çocukluğum ve gençliğim bir gecekonduda geçti. Gece kondu dedimse, bahçesi olan neredeyse müstakil 1.5 katlı bir binadan söz ediyorum. Güzeldi yani. Ama dedim ya “imar” olmadığı için adı gecekonduydu.
  • Babam rahmetliye bir gün sormuştum, “Neden gelip buraya bu evi yaptın” diye. Cevabı ilginçti. O zamanlar idrak edememiştim. “Ben buranın tapusu olduğu için aldım. Binayı yaparken yıkımcılar gelmesin diye burayı tercih ettim. Hazine arazisine ev yapmayı hiç düşünmedim. Milletin malını gasp etmek olurdu, bu.”
  • Babama “Niye gelip buraya ev yaptın” sorusunu şu yüzden sormuştum: Ankara’daki evimiz “kuş konmaz, kervan geçmez” bir semtteydi. O zamanlar Balgat, Keçiören gibi semtler çok gözdeydi. Ve ben neden oralara değil de buraya ev yapıldığını sorup duruyordum.
  • Babam, “Çünkü ben tapulu arazi aldım” diyordu. “Çünkü Balgat ve Keçiören’in çoğu hazine arazisi” diyordu.
  • Babamın hayallerinden biri, bu dünyadan göçmeden önce o gecekondunun olduğu arsanın üzerine imarlı bir apartmanın dikilmesini görmekti.
  • Nasip olmadı. Babam vefat edeli yıllar oldu.
  • O gecekondu yıkılalı da...
  • Ama hala o gecekondunun bulunduğu semtte imar ve hisse meseleleri yüzünden komşular mahkemelik, binalar yarım yamalak. Alt yapı eksik.
  • Diyeceğim o ki hükümetin “İmar barışı” kararı “Çözümsüzlüğün ilelebet devam ettirilemez olduğunun” kabulüdür.
  • Kaçak binaları kimsenin yıkamayacağı biliniyordu. İmar planlarını uygulamaktan çok, imarı mevcuda uyarlama yolu tercih edildi. Böylece “kentsel dönüşüm” ya da “eskidiği için” yenilenecek binalar mevcut haliyle kayıt altına alınmış oluyor.
  • İstisnalardan söz ediliyor. Örneğin İstanbul Boğaz’ı gibi.
  • Neyse…
  • Zaten iş işten de geçmişti.
  • Zira, şehirleşme serüvenimiz boyunca ne varsa hoyratça tükettik. Kurnaz müteahhitler, tamahkar mal sahipleri ve onlara üç kuruşa göz yumarak ayak uyduran belediyeler yüzünden şehirlerimizi mahvettik. Sadece imarsız, plansız yapılar yüzünden değil imarlı yapılarla da bunu başardık. Ne mevzuatımız, ne insan kalitemiz şehirlerimizi korumaya yetti.
  • Başbakan Binali Yıldırım ile geçen hafta Madrid’e bir seyahat gerçekleştirdik.
  • Önemli bakanlardan biri otel bahçesinde otururken bir ara şöyle bir cümle kurdu, “Madrid’de 50 yıldır hiç imar planı değişmemiş!”
  • Bir keresinde de Roma’da hem de Kolezyum’un yakınında bir binanın tepesinden şehri izlerken yanıma yaklaşan mihmandarım, “Burada 300 yıldır çivi çakılmasına izin verilmiyor” demişti. Biraz abartılı bulabilirsiniz ama şehrin dokusunun korunduğunu görünce 300 yıl olmasa da şehrin yıllardır imarında en ufak bir değişikliğin olmadığını farkedebilirsiniz.
  • Biz güzel şehirlere sahibiz. Ancak şehirlerimizi çirkinleştirmekte de üzerimize yok.
  • Geçenlerde Bakü’ye Azerbaycan’ın başkentine yolum düştü. Bakü’yü seviyorum. Son 10 yılına, 10 yıllık dönüşümüne de kısmen şahitlik ettim.
  • İçeri Şeher’deki Şirvanşahlar Sarayı’ndan Bakü’ye bakarken 10 yılda şehrin dokusunu korumak isteyenlerin nasıl bir çabaya imza attıklarına şahit oldum.
  • Şehrin merkezindeki binaları taş geçirme yöntemiyle neredeyse tamamen aslına uygun yenilediler. Harikulade görünüyor. Aynısını Beyoğlu’nda, Fatih’te, yapmak istedik ama başarabildik mi?
  • ***
  • Yazıyı kaleme aldığım saatlerde, İmar barışı ile ilgili düzenleme Meclis Komisyonu’ndaydı. Birkaç güne genel kurula gelir ve yasalaşır. Anladığım kadarıyla “oldu, olacak” denip, bundan sonrası için tedbir alınmaya çalışılıyor.
  • Önerim o ki hiç olmazsa bundan sonra imar dışı hiçbir inşaata izin verilmeyecek ve çok ağır cezalarla cezalandırılacak düzenlemelerin yapılmasıdır.
  • Yasal düzenlemeye ağır cezaların da konulmasını öneriyorum.
  • Yoksa, bugün af olarak konuyu değerlendirenler birkaç yıl sonra “Nasıl olsa yeniden bir af daha çıkacak” diyerek şehirlerimizi hoyratça tüketmeye devam edecek.
#Seçim
#İmar Barışı