Hiçbir şey olmamış gibi… Hiç sanki gruplarla, sivil toplum temsilcileriyle konuşmamış, görüşmemiş gibi, sanki hiç siyasilerle görüşmemiş gibi, sanki Saadet Partisi’nin o tuhaf Erbakan Ödül törenine katılıp, Uğur Dündar’ı alkışlamamış gibi. Sanki “arka kapı diplomasisi”ni çalıştırmamış gibi, “Çatı adaylığı” konusunda “Benim dışımda gelişti” dedi.
“Benden talep edilmiştir. Benim bir talebim olmamıştır” dedi.
“Çok geniş bir mutabakat olursa, arkadaşlarımla görevden kaçmayacağımı söyledim” dedi.
“Sorumsuzluk göstermeyeceğimi de ifade ettim” dedi.
“Böyle geniş bir mutabakatın olmadığı da ortadadır” dedikten sonra, “Adaylığım artık söz konusu değil” diyerek arkasını dönüp gitti!
11’inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, şayet geniş mutabakat olsaydı kendi talebi olmasa bile cumhurbaşkanlığına aday olacağını böylece ilan etmiş oldu. Günler sonra niyetini izhar etti.
Geniş mutabakattan kasıt sanırım, “armut piş, ağzıma düş” şekliydi. Hiçbir risk almadan, “acabalara” yer vermeden, “çanta keklik” misali, anahtar teslim Erdoğan karşıtlarının tek adayı olarak sahneye çıkmaktı sanırım.
Oyun tutmadı, tezgah bozuldu. Çatı çöktü!
Zaten de çökmeye mahkumdu.
Ama geriye, artık çok daha tartışılır bir Abdullah Gül ismi kaldı!
15 Temmuz gecesinin kahramanları Meclis’te görünür kılınmalı
Geçtiğimiz hafta iki günlüğüne Başbakan Binali Yıldırım ile İspanya’nın Başkenti Madrid’e gittik. Madrid’e bu ilk gidişimdi ama İspanya’ya daha önce de gitmiştim. Bask Bölgesi’nin önemli kenti Bilbao’ya gittiğimde mihmandarımızın “Bu ülke nüfusundan daha fazla turist ağırlıyor” dediğini hiç unutmadım.
“Ne var ki, bu kadar turist çekiyor” diye düşünmüştüm de aslını sorarsanız bir neticeye de varamamıştım.
Madrid ziyaretinde de mihmandarımız yine aynı konuya değindi “Madrid yılın her ayı turistlerle dolup taşıyor” dedi.
Plaza Mayor’da dolaşırken, kafeleri gördüğümüzde de bir arkadaşımız, “Hani şu PSV taraftarlarının mültecilere bozuk para atıp oley çekerek alay ettiği kafe burada mı” dedi. Evet o kafe o meydandaydı.
Gerçekten de yine her taraf turist kaynıyordu.
Fakat, gördüğüm o ki 3.5 milyon nüfuslu Madrid hiç de temiz değildi. Plaza Mayor başta olmak üzere kaldırımlar sigara izmarit doluydu, köşe bucakta çöpler ulu orta duruyordu, şaşırmıştım.
“Nüfusundan daha çok turist çekebilen bir ülkenin hali bu mudur” diye içimden geçirirken Türkiye’nin turizmde hak ettiği noktaya gelip gelmediğini düşündüm.
İstanbul’un, İzmir’in, Bursa’nın, Ankara’nın, Gaziantep’in, Konya’nın, Kayseri’nin, Antalya’nın hülasa memleketin hak ettiği kadar turisti ağırlayıp ağırlamadığını düşündüm.
Bana göre, şu anda hiç istisnasız dünyanın en iyi hizmet sektörüne sahibiz. Gastronomi alanında dünyanın en iyileri arasındayız. Ve dahası, Türkiye sadece deniz, kumsal ve güneşten ibaret olmayan birçok alternatifi de içinde barındıran bir turizm potansiyeline sahip.
Deniz de var, dağ da… Tarih de var, kültür de… Kongre de var, yemek de… Hal böyle olunca İspanya örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin en az nüfusu kadar turisti ağırlamasını bekliyor insan.
Madrid’de kaldığımız otel, Doğuş Grubu’na aitti. Ev sahibimiz Ferit Şahenk Bey ile de bir süre görüşme şansımız oldu. Görüşmemizde bu konuyla ilgili aktarmak istediğim çok önemsediğim bir bilgiyi paylaştı. Dünyanın en ünlü gastronomi uzmanlarının “Anadolu’yu aylarca gezdiğini” ve “Anadolu mutfağını ve lezzetlerini, tespit ettiklerini” bize anlattı.
Anlayacağınız, Türkiye turizmde gastronomi ile de ön plana çıkıyor artık.Bir şeyle daha ön plana çıkıyor Türkiye. Dolar ve Euro üzerinden gelir elde edenler için bizim memleketimiz ucuzluk cenneti!
İspanya örneğinde de gördük ki Türkiye kıyaslanamayacak derecede diğer ülkelerden ucuz ve kaliteli.
Ancak hak ettiği yere henüz ulaşmış değil.
Bu noktada, Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş’un verdiği son rakamları sizinle paylaşmak isterim.
“İlk üç ayın rakamlarına göre, 5 milyon 138 bin turist, Türkiye’ye gelmiş. Bu geçtiğimiz bütün yılların rekoruymuş. İlk üç ay olarak geçtiğimiz yıllara kıyasladığında, yüzde 35’lik bir artış söz konusuymuş. Bu yıl 38 milyon turist beklenirken, ilk 3 aylık rakamlara bakılınca beklenti 40 milyona yakın turiste çıkmış.”
Bir ilavede biz yapalım. Türkiye’nin cari açığı 47 milyar dolar. Geçtiğimiz yıl 26 milyar doların üzerinde bir turizm geliri elde edildi. Şayet bu yıl 40 milyon turist sayısına ulaşılırsa gelirimiz 32 milyar dolara çıkacak. Yani biraz daha gayret edilirse neredeyse bacasız endüstri turizm, Türkiye’nin cari açığını tek başına kapatacak.
İspanya’dan eksiğimiz yok fazlamız var. Sadece İspanya’dan mı? Bence birçok ülkeden.
Ya sizce?
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.