Böyle memleket, böyle millet sevilmez mi

04:0028/01/2020, Salı
G: 28/01/2020, Salı
Hasan Öztürk

Babamın günlüklerini okumuş ağabeyim. Babam bir konuyu anlattıktan sonra şöyle yazmış,“Böyle evlat sevilmez mi?”Babam ailemizdeki her bir fert için buna benzer cümleler kurmuş. Vefatından sonra yastığının altında sakladığı günlüklerinden öğrendik.O babam ki ufak tefek depremler olduğunda bizler panikle kaçışırkentebessüm ederdi,oturduğu yerden kalkmazdı bile. Nedenini yine o günlüklerden öğrendik.1 Şubat 1944’te meydana gelen Gerede depremi bizim memlekette de büyük hasar ve ölümlere neden olmuş.Babam

Babamın günlüklerini okumuş ağabeyim. Babam bir konuyu anlattıktan sonra şöyle yazmış,
“Böyle evlat sevilmez mi?”

Babam ailemizdeki her bir fert için buna benzer cümleler kurmuş. Vefatından sonra yastığının altında sakladığı günlüklerinden öğrendik.

O babam ki ufak tefek depremler olduğunda bizler panikle kaçışırken
tebessüm ederdi,
oturduğu yerden kalkmazdı bile. Nedenini yine o günlüklerden öğrendik.
1 Şubat 1944’te meydana gelen Gerede depremi bizim memlekette de büyük hasar ve ölümlere neden olmuş.
Babam ile kardeşi küçücük bir çocukken yakalanmış depreme. Aynı sedirde yatarlarken meydana gelen depremde babam yere düşmüş ve neredeyse 24 saat sonra enkazdan sağ kurtarılmış. Kız kardeşi ise sedirin üstün kalmış ve hayatını kaybetmiş
. (O depremde resmi rakamlara göre 4 bin insanımız hayatını kaybetmiş.)

Babam o günden sonra şiddetli depremin (7.4) ne olduğunu bildiği için ufak tefek sallantılarda istifini bozmamaya başlamış. Ama o depremin travmasını da hep içinde saklamış.

İŞTE BU YÜZDEN SEVİYORUZ
MEMLEKETİMİZİ VE MİLLETİMİZİ
“Böyle evlat sevilmez mi” diyen babam memleketi de evladı gibi görürdü
. Memleketin taşını, tozunu, ağacını, kuşunu, börtü böceğini korumak için her şeyini feda etmişti.

Hamdolsun bize de tevarüs etmiş bu. Ben bu memleketi işte bu yüzden seviyorum.

İşte bu yüzden, her gittiğimiz ülkede en çok dönüş yolunu seviyoruz.

Her gittiğimiz ülkenin güzelliklerini görmekle birlikte memleketimizi kusurlarıyla özlüyoruz.

Defolu sevmektir bu. Defosuyla sevmektir. Kusurlu sevmektir... Kusurlarıyla sevmek…

ACUN ILICALI: YAĞMUR GİBİ
YAĞIYOR SMS’LER
Pazar gecesi TV8’de Acun Ilıcalı’yı izliyorum. Özetle şöyle diyor:
“Biz işte böyle bir milletiz. Farklı düşünebiliriz. Farklı yaşayabiliriz. Ama acıda ve kederde işte böyle birlik oluyoruz. Kenetleniyoruz.”

Acun Ilıcalı’nın televizyonu aracılığıyla deprem yardımı kampanyası yapıldı biliyorsunuz.

Milletimizin farklı farklı kesimleri, isimlerini açıklayanlar, açıklamayanlar onlarca işadamı, sanatçı, esnaf, sıradan vatandaş yardım taahhütlerinden bulundu. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bağış yaptı.

Bütün bunlarla birlikte
Acun Ilıcalı “Hadi bir kez daha yüklenelim”
dedikçe
SMS rekoru kırıldı
. En son
2 milyon 200 bin SMS mesajı ile Elazığ depremzedelerine yardım yağdı
.
Acun her
“hadi”
dediğinde
bizim evdekiler telefonlarına sarıldı. “Yeter artık”
demeye yüzüm varmadı
.
Bir ara
Acun Ilıcalı, “Yağmur gibi yağıyor”
dedi yardımlar için…
Yağmur gibi yağıyor.

Ve nihayet Elazığ depremzedeleri için muazzam rakamlarla yardım toplandı.

İşte bu yüzden bu memleketi seviyoruz. İşte bu büzden bu milleti seviyoruz.
“BU MEMLEKETİN KAHRAMANI
KADAR HAİNİ DE ÇOK”

Bir de içimizdeki başıbozuklar olmasa ah diyorum. Ne var ki o başıbozuklar hep olacak.

Hani demişler ya
“Bu memleketin kahramanı kadar haini de çok olur”
diye.
Bir tarafta memleketin dört bir yanından koşan kurtarma ekiplerinin canla başla yaptıkları… Diğer yanda “
İşte depremde hasar gören hastane binası”
diye yalan ve iftira dolu sosyal medya paylaşımları.
Bir tarafta
“Azize..!”
diye seslenen, “
Sen oradakilerin annesisin. Ben Kürtçe söyleyeceğim sen tekrar edeceksin”
diyen… Diğer yanda
“Bu duble yollar, kokmuş cesetleri bagajda taşımak işinden başka bir şeye yaramayacak”
diyen pespaye sözler.
Bir tarafta
“Gün birlik günüdür”
diyenler… Diğer tarafta,
“Belediye başkanımız yardımlar yerine ulaşıyor mu diye bakmaya gitti
” türü ikircikli açıklamalar.

Olsun!

Bu millettin ekseriyeti bu son felakette “Nasıl millet olunur” sorusunun en güzel cevabını verdi.

Biri Kürtçe konuştu, hayat kurtardı.

Diğeri, “Geliyoruz ana seni kurtarmadan dönmeyeceğiz. Komutanım ses buradan geliyor” diye haykırdı.

Bir diğeri, gurbette, sürgünde yaşamaya çalışırken tırnaklarıyla, avuçlarıyla enkazı kaldırıp hiç tanımadığı bilmediği bir kadını kurtardı.
Azize’siyle, Muhammedi’yle, Emine’siyle bir büyük badire en az zayiatla atlatıldı.

Dünyanın en zengini değiliz ama en yardım severiyiz. Dünyanın en büyük ülkesi değiliz ama dünyanın en fazla mültecisini barındıranız.

Dünyanın en mükemmel ülkesi değiliz ama farklılıklarımızla birlikte bir olma yolundayız.

İşte bu yüzden, böyle memleket, böyle millet sevilmez mi Allah aşkına?

Sevilmez mi?

Son bir bilgi:
Türkiye gazetesinden Yücel Koç’un köşesinden aktarayım.
(1999 depreminden sonra yenilenen binalarla ilgili olarak)
“Bakın bu binalardan 4 bin 671’i Elazığ’da, 2 bin 851’i Malatya’daymış.

Anlamı şu;

Elazığ’daki acil yıkılması gereken binaların yüzde 90’ı, Malatya’daki riskli binaların ise yüzde 72’si yenilenmiş.” (26.01.2020 Türkiye)

#Acun Ilıcalı
#Elazığ
#Yardım