TOKYO
Başlıktaki soruyu iki yazıdan oluşan mini bir dizide anlatmaya çalışacağım.
Yazı dizisinin konusu Japonya’da gördüklerimden, duyduklarımdan, yaşadıklarımdan oluşuyor.
Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra şunu da hatırlatayım.
Aşağı yukarı bir haftadır Japonya’dayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın G-20 zirvesi kapsamında gerçekleştirdiği geziyi yakından takip ediyoruz.
Rutini siz de gazetemizin sayfalarından takip ediyorsunuz. Osaka’daki G-20 zirvesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan Kyoto’da Osmanlı Eserleri, Nagayeva’da Ara Güler sergilerini açtı. Buradan Tokyo’ya geçti. Başkent Tokyo’da Japon iş adamlarıyla bir araya geldi. Türkiye’ye yatırım çağrısı yaptı. Bütün bu gelişmelerin ayrıntısını haberlerden takip edebilirsiniz. Ben size Japonya’da gördüklerimden, duyduklarımdan yaşadıklarımdan bahsetmek istiyorum.
Ve gezimizin son gününde Tokyo Camii’nde duyduğum şu cümle üzerinden yazıya yön vermek niyetindeyim.
(Baştan belirteyim. Kimsenin inancına karışmak gibi bir niyetim yok. Çok tanrılı dinleri aktarırken “tanrı” kelimesini kullanmamdan rahatsız olanlara da biz tek bir Allah’a (cc) inananlardanız diyorum. Devam ediyorum.)
Kyoto’dakiler de Osaka’dakiler de Tokyo’dakiler de...
Japonlar her bir eylemin her bir “şey”in tanrısı olduğuna inanıyor. Hatta her bir ruhun tanrı olduğuna inanıyorlar.
Mihmandarımız MÜSİAD Japonya Başkanı Mahmut Güzel’in verdiği bilgiye göre 7 milyon tanrıları var 130 milyon Japon’un.
İlginç!
Uzaktan bakınca nezaketli, temiz, iyi eğitimli, milimalist yaşamı tercih etmiş bir millet olarak biliniyor Japonlar. Öyleler de...
Ne demek istediğimi bir kaç örnekle izah edeyim.
Yine Japonya’da intihar etmek çok yaygınmış. İki nedene bağlıyorlar intihar gerekçesini.
Bir, kariyer sahibi olmak için çırpınıyorlar ve her yıl terfi zamanı olan nisan, mayıs aylarında terfi alamayanlar, “Bu hayatta olmadı bir dahaki sefere” diyerek ölümü tercih ediyormuş. Reenkarnasyona inanıyorlar.
İkinci nedense, yine yalnızlık.
Bu ülkede işsizlik resmi rakamlara göre yüzde 2. Gerçekte ise sıfır. Zira yüzde 1.5 asosyal bir grup var. Çoğu genç. Bunlar ne insan içine çıkıyor ne iş güç yapıyor. Kayıp nesil diyorlar. Geriye kalanlarsa kayıt dışı.
Bu ülkede iş yapmak isteyen herkese iş var. Bu yönü örnek gösterilebilir.
Japon toplumu temiz, çalışkan, nezaketli biliniyor. Oysa kurallar onları bu hale getirmiş. Kuralları kendi lehlerine çalıştırırken karşısındakine hiçbir acımaları yok. Onlarca örneğini duydum bir haftada.
Örnek mi? Mesela trafikte haksız bir kaza yaptınız. O kazanın bedelini sizden misliyle almak için bütün yolları deniyorlar. O yüzden insanlar ne birbirlerine temas ediyor, ne bir kural ihlali yapıyor. Ne yardımlaşmayı biliyor.
Devam edelim.
lll. yüzyıla kadar dayanan geçmişe sahip Japonya’da İmparator devletin her şeyi. Parlamenter monarşi ile yönetilmesine rağmen, toplumsal düzen İmparator Meiji’nin devrim niteliğinde uygulamalarıyla sağlanmış. O güne kadar Japonya dünyaya kapalı bir toplum. Meiji, Samuray ailelerini yenip Japon birliğini tesis ettikten sonra o ailelerden beşinin üzerine inşa edilen ekonomi ve bürokrasi Japonya’nın asıl gerçeği.
Türkiye ile ilk ilişkileri de Abdülhamit Han döneminde başlıyor zaten.
Dedim ya büyük aileler burada piyasanın hâkimi. Hatta şöyle bir gelenek var. Patron gitmeden işçi evine gidemiyor. Fazla mesai mi dediniz? Hayır, öyle bir uygulama da yok.
(devam edeceğiz...)
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.