“Ay düştü! Eyvah darbe oldu”

04:0026/05/2019, Pazar
G: 26/05/2019, Pazar
Hasan Öztürk

Babam öğretmen okulu mezunu bir öğretmendi. 1980’e kadar da CHP’ye oy verirdi. Dedemse İstiklal Madalyalı bir köy imamıydı ve ömründe hiç CHP’ye oy vermemişti.Demokrat Partiliydi.Babamı köyden alıp Kastamonu Öğretmen Okulu’na götürdüklerinde 14 yaşındaymış. O okullardaki eğitim kalitesi bugün bile hâlâ övgüyü hak ediyor. Eğitim kalitesinin yanı sıra bir özellikleri daha vardı o okulların. Öğrencileri ideolojik olarak yetiştirmek. İşte eleştirdiğimiz yönü de bu.Tek tip insan yetiştirmek üzerine kurgulanan

Babam öğretmen okulu mezunu bir öğretmendi. 1980’e kadar da CHP’ye oy verirdi. D
edemse İstiklal Madalyalı bir köy imamıydı ve ömründe hiç CHP’ye oy vermemişti.
Demokrat Partiliydi.

Babamı köyden alıp Kastamonu Öğretmen Okulu’na götürdüklerinde 14 yaşındaymış. O okullardaki eğitim kalitesi bugün bile hâlâ övgüyü hak ediyor. Eğitim kalitesinin yanı sıra bir özellikleri daha vardı o okulların. Öğrencileri ideolojik olarak yetiştirmek. İşte eleştirdiğimiz yönü de bu.

Tek tip insan yetiştirmek üzerine kurgulanan bu okullardan çıkan öğrencilerin neredeyse tamamı CHP zihniyetindeydi. Babam da onlardan biriydi.
Ne var ki 14 yaşına kadar
dedemin rahle-i tedrisinden geçtiği için babamın kalbinin bir köşesinde dedemden tevarüs etmiş yönü bir iz olarak hep kalmıştı.
1980’den sonra da o izler gün yüzüne çıkıp babamın gerçeği olmuştu.
27 MAYIS SABAHI BİZİM EVDE YAŞANANLAR

Bu girişi şunun için yaptım.

Yarın 27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümü. 1960’taki darbe Türkiye’nin bugününü bile hâlâ etkiliyor. Zira darbeden sonra yazılan anayasa ile birlikte ihdas edilen bir takım kurum ve kuruluşlar hâlâ toplumun bütün katmanlarını etkileyecek karar ve uygulamalara imza atıyor.

1961 Anayasası’nın ruhundan kaynaklanan “vesayet” hâlâ bazı kurumlar eliyle yürütülüyor.

27 Mayıs’ın en vahim hadisesi ise elbette Başbakan Adnan Menderes ve iki bakanının Yassıada yargılamalarının ardından haksız şekilde idam edilmesidir.

İşte o menfur darbenin yaşandığı gece babamın dedemden tevarüs etmiş yönü ortaya çıkmış.
Size o geceyi ve bizim evde yaşananları anlatmak istiyorum.
Anadolu’nun küçük bir köyündeki ilkokulun lojmanında 27 Mayıs gecesi sabaha karşı babam yataktan bir den fırlamış. “
Eyvah… İhtilal oldu sanırım. Kabus gördüm. Rüyamda Ay düştü
” diye bağırmaya başlamış.

Yanında hiçbir şeyden habersiz uyuyan annem babamın sesiyle uyanmış. “Hayır olsun” diye onu sakinleştirmeye çalışırken, babam el yordamıyla önce gaz lambasının fitilini açmış, sonra eline lambayı alıp radyonun başına koşmuş.

Radyoyu açmış. Radyoda bir albay (Alparslan Türkeş) bildiri okuyormuş.

“Sevgili vatandaşlar,
Bugün demokrasimizin içine düştüğü buhran ve son müessif hadiseler dolayısıyla kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini ele almıştır. Bu harekâta Silahlı Kuvvetlerimiz; partileri içine düştükleri uzlaşmaz durumdan kurtarmak ve partilerüstü tarafsız bir idarenin nezaret ve hakemliği altında, en kısa zamanda adil ve serbest seçimler yaptırarak idareyi, hangi tarafa mensup olursa olsun, seçimi kazananlara devir ve teslim etmek üzere girişmiş bulunmaktadır.
Girişilmiş olan bu teşebbüs, hiçbir şahsa veya zümreye karşı değildir. İdaremiz, hiç kimse hakkında şahsiyata müteallik tecavüzkâr bir fiile müsaade etmeyeceği gibi, edilmesine de asla müsamaha etmeyecektir. Kim olursa olsun ve hangi partiye mensup bulunursa bulunsun, her vatandaş; kanunlar ve hukuk prensipleri esaslarına göre muamele görecektir. Bütün vatandaşların, partilerin üstünde aynı milletin, aynı soydan gelmiş evlatları olduklarını hatırlayarak ve kin gütmeden birbirlerine karşı hürmetle ve anlayışla muamele etmeleri, ıstıraplarımızın dinmesi ve milli varlığımızın selameti için zaruri görülmektedir.
Kabineye mensup şahsiyetlerin, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sığınmalarını rica ederiz. Şahsi emniyetleri kanunun teminatı altındadır.
Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasası’na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk’ün ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’ prensibi bayrağımızdır.
Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO’ya inanıyoruz ve bağlıyız. Düşüncemiz ‘Yurtta sulh, cihanda sulh’tur.”
Babam bildiriyi dinledikten sonra radyonun başında yığılıp kalmış.
Biraz sonra şafak sökmüş. Gün ağarmış. Türkiye bambaşka bir güne uyanmış. Babam dedemden tevarüs etmiş yönünü içine atmış. Darbe yerleşik hale gelmiş.
YASSIADA “DEMOKRASİ VE
ÖZGÜRLÜK ADASI” OLDU
27 Mayıs darbecileri seçilmiş başbakanı ve arkadaşlarını Yassıada’da yargıladı. Sonra da idama mahkum etti. Yargılama sürecinde İsmet Paşa’nın, “
Sizi ben bile kurtaramam
” dediği, yargıçlardan birinin “
Sizi buraya tıkan irade böyle istiyor
” dediği de sonradan bizlere kadar ulaştı.

17 Eylül 1961’e gelindiğinde Adnan Menderes ve arkadaşları bir şafak vakti asıldı. İdam kararını yine radyodan duyan babam gözyaşlarını tutamamış.

1980 yılına kadar babam CHP’ye oy verdi. TÖBDER üyesiydi. Demokrat Parti ve Adnan Menderes ile ilgili ortalık yerde hiç “olumlu” bir şey söylemedi. Dedem rahmetliyse Adnan Menderes’i hep hayırla andı. Oğluna hep telkinde bulundu.
Nihayetinde babamın dedemden tevarüs etmiş yönü 1980’den sonra açığa çıktı. Ömrünün son gününe kadar da o tevarüs etmiş yön üzere yaşadı.

***

Bugün 27 Mayıs darbecilerinin Adnan Menderes ve arkadaşlarını yargıladıkları Yassıada’ya gidiyorum nasipse. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte artık ismi “Demokrasi ve Özgürlük Adası” olan adadaki değişimi görmek için. Yassıada Türkiye’nin yakın geçmişinin tanığı.

#27 Mayıs 1960
#Darbe
#Adnan Menderes
#Yassıada
#Demokrasi ve Özgürlük Adası