Amerika’nın stratejik hedefi Türkiye

04:002/09/2018, Pazar
G: 2/09/2018, Pazar
Hasan Öztürk

Trump, gerçekten ne istediğini biliyor mu? Ya da Trump’ın Amerikan politikalarındaki etki ve yetkisi nereye kadar?Amerikan iç savaşı Evanjeliklerin ve şahinlerin her gün bir mevzi daha kazanmasıyla devam ediyor. Beyaz Saray artık neredeyse tamamen dünyayı kasıp kavuracak büyük savaşı göze almışlarla kuşatılmış durumda.“Trump’ın olup bitenden haberi var mı” sorusuna mukabil, onun hala televizyondaki bir şov programının sunucusu edasındaki tavırlarını izliyoruz.Hal böyle olunca, “Trump’ı ikna etmek

Trump, gerçekten ne istediğini biliyor mu? Ya da Trump’ın Amerikan politikalarındaki etki ve yetkisi nereye kadar?

Amerikan iç savaşı Evanjeliklerin ve şahinlerin her gün bir mevzi daha kazanmasıyla devam ediyor. Beyaz Saray artık neredeyse tamamen dünyayı kasıp kavuracak büyük savaşı göze almışlarla kuşatılmış durumda.



“Trump’ın olup bitenden haberi var mı” sorusuna mukabil, onun hala televizyondaki bir şov programının sunucusu edasındaki tavırlarını izliyoruz.

Hal böyle olunca, “Trump’ı ikna etmek için İzmir’de ev hapsinde tutulan pastör Brunson’u versek, bir jest yapsak Türkiye Amerika ilişkilerinde yumuşama olur” tezini savunanların bu tezleri havada kalıyor.

Zira, Amerika’nın stratejik hedeflerini belirleyen ekibinin ne kıyısında, ne yanında ne de içinde Trump ve Trumpgiller var.

Amerika’nın dış politikası dahil strateji üretim merkezleri coğrafyamız için bir plan yapmış durumda.

Bu plan 1990’dan bu yana yürürlükte. Her defasında hatırlatıyorum, eski Amerikan Dışişleri Bakanı Condolizze Ricce, “Ortadoğu’da 22 ülkenin sınırları değişecek” demişti ve buna Türkiye’nin de dahil edildiğini açıklamıştı.

O günden bu güne Amerika’nın bölgemize ilişkin stratejisinde bir değişiklik yok. Adım adım stratejilerini uyguluyorlar. Bazen taktik manada değişiklikler olsa da strateji devam ediyor.

O yüzden Cumhurbaşkanımız Erdoğan, “Oyunu gördük, direniyoruz” diyor. O yüzden, “Seferberlik ilan ediyorum” diyor. O yüzden, “Ülkemiz üzerinde ameliyat yaptırmayız” diyor. O yüzden, “Tek devlet, tek vatan, tek bayrak, tek millet” diye hançeresini yırtarcasına haykırıyor. O yüzden, geçmiş referanslara atıf yapıyor, “Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldız laf olsun diye değil her biri kurduğumuz bir devleti temsil ettiği için” diyor, böbürlenenlere, üstten bakanlara “İşte size hatırlatıyoruz” diyor.

Amerika’nın karar alıcılarının stratejileri değişinceye kadar, türlü türlü saldırılara maruz kalmaya devam edeceğiz. bugün dolar üzerinden saldırıyorlar, geçmişte terör örgütleri üzerinden saldırdılar. Yine FETÖ- PKK terör örgütleriyle Türkiye’yi çökertmeye çalıştılar.

Türkiye’nin direnci ve azmi bölgesinde bir güven ve istikrar adası olarak kalmasını sağladı.

Bütün bu gerçekliklerden sonra “Brunson’u versek ilişkiler iyileşir. Bu kadar diklenmesek her şey yoluna girer” demek meseleyi anlamamak demektir.

Mesele ne Brunson, ne Trump ne de birkaç şey.

Mesele Amerika’nın stratejik hedeflerinden birinin de Türkiye’nin mutlaka parçalanması.

Daha da anlamadık mı?

Direnmekten, mücadele etmekten başka çaremiz yok.

  • Suriye’de final savaşı İdlib’de
  • Idlib’de final savaşı olur mu? Suriye iç savaşı İdlib’de büyük patronların kozlarını paylaşmasıyla sona erer mi? Veya İdlib’de dünyanın gözü önünde büyük bir katliam yaşanır mı?
  • Daha önce Halep’te yaşananların bir benzeri bu kez İdlib’de yaşanır mı?
  • Son günlerde Suriye özelinde sorulan bu soruların neredeyse tamımına yakınının cevabını bir kaç güne alacağız gibi görünüyor.
  • 7 Eylül’de Tahran’da gerçekleşecek Türkiye- Rusya-İran görüşmeleri öncesi Rusya, Suriye, İran ve Amerika iştahlı bir şekilde İdlib’de hesaplaşmayı göze almışa benziyor.
  • Yine İdlib’deki silahlı unsurlar da daha önce tıpkı Afganistan’da, Pakistan’da hatta Irak’ta olduğu gibi teslim olmak ya da silah bırakmak yerine “sonuna kadar” savaşmayı tercih etmişe benziyor.
  • Türkiye’nin tavrıysa şimdilik, “diplomasiyi çalıştırmak” ve “insani trajedinin önüne geçmek” şeklinde.
  • Bütün bu olup biteni 30 Ağustos Zafer Bayramı nedeniyle Beştepe’de düzenlenen resepsiyonda sahada aktif çalışan önemli bir sivil toplum kuruluşu başkanıyla konuşma şansım oldu.
  • Ona göre, “İdlib’de durum basına yansıyandan çok daha sıkıntılı.” Dahası, olası bir müdahalede binlerce sivilin hayatını kaybedeceği ve yüzbinlerin yine yollara düşeceğini söylüyor.
  • “Suriye’de final savaşı, İdlib’de olacak” diyen de yine aynı kaynak.
  • Hal böyle olunca, Türkiye’nin 10’un üzerindeki gözlem noktası bulundurduğu “çatışmasızlık noktalarının en kritiği” İdlib’de yaşanacak her türlü olumsuzluğun Türkiye’ye yansımaları olacak.
  • Türkiye sınırı açacak mı? Çatışmadan kaçacak insanlar Türkiye’ye koşulsuz alınacak mı? O kaçanların içinde silahlı unsurlar terör gruplarıyla ilişkili insanlar olacak onlar nasıl ayıklanacak? Hepsi bir muamma.
  • Bilinen bir gerçek var ki o da İdlib’de Suriye savaşının finalini yaşayacağız. Kozlar burada paylaşılacak.
  • Al ver burada yapılacak.
  • Bu arada Suriye rejiminin dolar üzerinden başlatılan ekonomik saldırının neticesinde Türkiye’nin içine döneceği ve Suriye meselesini gözardı edeceği beklentisiyle İdlib’e yöneldiğine ilişkin bilgiler de var.
  • Tahran ve Şam, Türkiye’nin gözetimi altında bulunan ve çoğunluğu Sünnilerden oluşan İdlib’i bir oldu bitti ile düşürmek istiyor. Buna mukabil Rusya’ya karşı avantaj elde etmek isteyen Amerika bir bahaneyle İdlib sahasında var olmak istiyor.
  • Bütün bu hesaplar içinde Türkiye hala, büyük bir trajedinin önüne geçmek istiyor.
  • Yapılabilecek birkaç şey var.
  • Bunların başında, silahlı güçlerin bir şekilde silah bırakmasına yönelik çalışma.
  • İkincisi, İran ve Rusya üzerinden Şam’ın durdurulması.
  • Ve en önemlisi Amerika’nın bir oldu bitti ya da bahaneyle İdlib’i kan gölüne çevirmesinin bahanelerini ortadan kaldıracak diplomasi trafiği.
  • Esad’ın kalmasını isteyen İran’ın da rejimin kalmasını isteyen Rusya’nın da işi zor.
  • İşi en zor olansa Türkiye.
  • Bakalım final savaşı nasıl neticelenecek.
  • Rabbim gariban, mazlum, sivil halka yardım etsin.
#ABD
#Türkiye
#İdlib